Teşekkür yerine sitem!..

YAYINLAMA: 25 Eylül 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 25 Eylül 2018 / 20.00

Festivalin en başarılı olduğu konulardan biri nedir derseniz, hemen aklıma ilk geleni belirtmek isterim.

Food in Life’ın Genel Yayın Yönetmeni Gökmen Sözen çok büyük  bir iş becermiş! Dünyanın en ünlü şeflerinin GastroAntep’e gelmesini o organize etmiş.

 

Brezilyalı ‘Uluslararası Barbekü Şefi Andre Lima De Luca, İtalyan et ustası Dario Cecchini, iki yıl önce Asya’nın en iyi kadın şefi seçilen Margarita Fores,  yine iki yıl önce Latin Amerika’nın en iyi şefi seçilen Danimarkalı Kamilla Seidler hepsi GastroAntep’e geldiler. Bu isimleri Antep’te görmek rüya gibi bir şeydi…

 

Hürriyet gazetesinden yakın arkadaşım Gila Benmayor’la festivalin değerlendirmesini yaparken bana ilginç şeyler söyledi.

Bu kadar ünlü şefi biraraya getirmek her babayiğidin karı değil dedi. Hele de bu şeflerin antepfıstığını başrole uygun görmeleri ve lezzetler yaratmalarının ileride yansımaları mutlaka olacaktır, diye de gururumu okşadı.

 

Eh, bu kadar iltifattan sonra ben de onu öğle yemeğine davet ettim. Niyetim, Burhan Çağdaş’a götürmekti. Üstelik Gila, Burhan’ı çok sever.

Ben kesinlikle kebap yemem, hem doydum, hem de kilo alıyorum, neden bana kazan yemeği yedirmiyorsun” deyince içimden eyvah, dedim! Acaba neresi kazan yemeği çıkarır ki diye düşünürken Orkide Pastanesi’nin sahibi dostum Murat‘ı aradım.

Abi, onu buraya getir” dedi.

 

Veee büyük bir mutluluğun içine düştük.

Murat, Gila’yı tanıyor ama bir sohbetleri olmamış. Bana hiç söz hakkı vermediler. Sanki kırk yıllık dostmuş gibi konuştular da konuştular. Gila, gastronomiyi uluslararası boyutuyla çok iyi biliyor ve bütün dünyadaki festivalleri yerinde takip ediyor, ünlü lokantaların hepsinde tadım yapmış. Zaten Pazar günkü yazısını okursanız, GastroAntep Festivali ile ilgili yazılmış bütün yazıların en güzeli ve gastronomi kültürünü en iyi yansıtan onun yazısı idi.

İki gastronom başbaşa verince renkli sohbeti dinlemek bana da keyif verdi.

Bu arada Murat, bize hizmet eden garsona siparişi verirken ben içli köfteye itiraz ettim, sevmediğimi söyledim, hele de kaynamışı yemem dedim.

Abi gelsin, yeme” dedi.

 

Sofraya önce dövmeli alaca çorba geldi. Gila, bu nedir deyinceye kadar ben hayatımda yediğim en lezzetli çorbayla adeta sevgi lezzeti yaşadım. Gila da çok beğenerek yedi. Hatta, “Gaziantep’te ilk defa bir lezzeti çok beğenerek yiyorum” dedi.

Sonra içli köfte geldi, pirpirim salatası eşliğinde.

Görüntüsü biraz değişikti! Ne kızarmışa, ne de haşlanmışa benziyordu. Murat’la gözgöze geldik, “Bak bakalım tadına” dedi.

Aman Allahım, içli köfte bu kadar mı lezzetli olurmuş! Minicik minicik parçalarla yedim, hemen bitmesin diye! Ben böyle lezzet tatmadım.

 

Nasıl yaptınız bunu ya, dedim.

Biz bunun için Amerika’dan özel bir fırın ithal ettik. Bayağı da pahalı bir fırın. Nitekim marifetini gördünüz, her deneyen sizin gibi konuşuyor” dedi.

Pirpirim salatası da gerçekten çok lezzetliydi. Gila, taze sebzeci olduğu için bayıldı dersem inanın!

Ekmekleri de özeldi. Yememem lazımdı, ama lezzetine dayanamadım ve epey götürdüm!..

 

Buraya kadar her şey çok lezzetliydi, ama bitti zannetmeyin, asıl bundan sonra büyük sürpriz geldi!

Haylan kabağı tatlısı ve üzerine müthiş krema!

Gila da, ben de ilk kez tadıyoruz bu lezzeti.

Aman Allahım, böyle mi lezzetli olurmuş bu haylan kabağı! İkimizin de ağzından aynı anda çıktı:

Bu tatlı baklavadan daha güzel…

O kremayı nasıl yapmışlar bilemiyorum.

Zaten festivalin kapanışını yapan festival çadırındaki  sohbet toplantısında, bir ara Vedat Bey, Murat’ın kardeşi Mustafa’ya döndü, “O kremayı hiç unutmayacağım” dedi.

 

Gila, bana teşekkür edeceğine sitem etti:

 

Böyle yerler varmış da beni niye getirmedin şimdiye kadar! Burasını dekoruyla, lezzetiyle olağanüstü buldum. Eğer iyi tanıtılırsa, burası dünyanın sayılı lezzet duraklarından birisi mutlaka olur…

Teşekkür yerine sitem!..