Dün-bugün Cumhuriyet kutlamaları

YAYINLAMA: 30 Ekim 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 30 Ekim 2018 / 20.00

Doksan beş yıl...
Atatürk'ün emaneti Cumhuriyet'in yaşı...
Kuşaktan kuşağa kutsal bir emanet olarak bugüne ulaşan Cumhuriyet'e kavuşmuş olmanın yıldönümünü yaşadık dün.
Kurucu Atatürk döneminde, Cumhuriyet'in 14. yıldönümünde doğdum.
Bugüne bakıp ne bayramlar kutladığımızı anımsayabiliyorum.
Beş yaşımda çocuktum. Babam rahmetliyle ilk kez Cumhuriyet bayramının 19. yılı kutlamalarını izlemeye gitmiştik. Giderken de on kuruşa bir bayrak almıştık bakkaldan.
Küçük bir kasabada yaşanan coşkuda/kalabalıkta kaybolmak korkusuyla babamın elini sıkı sıkı tutmuştum.
Şimdi anımsıyorum da, o savaş, o yokluk yıllarında bile yaşanan bayram coşkusu...
Bir bayram coşkusu ki... Beş yaşımda ilk kez böyle bir heyecanı yaşadığımdan olacak bu ilk bayram kutlaması belleğimden hiç silinmedi/gitmedi.
Küçük bir kasabanın hemen tüm köylerinden insanlar davul, zurna ve kemençeleriyle bayram kutlamasına gelmişlerdi.
Kasabanın sokak ve caddelerinde esnaflar defnelerle, çiçeklerle süsledikleri taklar kurmuşlardı.
Dükkanlara bayrak asılmış, süslenmişlerdi.
Kasaba meydanında büyüklü-küçüklü, yaşlı-genç herkes durmaksızın horon oynuyorlardı. Yorulanlar dinlenmeye çekilince hemen yerini bir başkası alıyordu.
Bursa'nın kılıç/kalkan oyununun bir benzeri kama diye tanımlanan bıçaklarla iki kişinin yaptığı bıçak oyununu herkes hayranlıkla izlerdi. Kimi zaman bu oyunda oyuncularından birinin dikkatsizliği nedeniyle diğer oyuncunun yaralandığı olurdu.
Bir büyük coşku ve bir başka heyecan yaşanırdı Cumhuriyet bayramlarında...
Dahası eski her bayramlarda...
Cumhuriyet halkın bayramıydı eskiden...
Her bayram halkın coşkusu ile yaşanır ve kutlanırdı.
Unuttuk herşeyi...
Kurtuluş Savaşı diyoruz; özünü, ne demek olduğunu yüzeysel önemsemeler sonucu unuttuk.
Dahası ulusal/milli heyecan konusunu da böylece bitirir olduk.
Ulusal eğitimde; gelen-gidenin yarattığı -kendi anlayışına göre- eğitimle gelinen nokta işte bu kadar olabildiğini bile anlamış noktada değiliz hala...
Hep söylenir, bilmeden/öğrenmeden bir işe soyunmanın sonu hüsran/üzüntüdür.
Biz, sadece endüstri alanında kalkınırsak çağdaş bir toplum oluruz yanlış düşüncesini kafamıza yerleştirmişiz.
Bunun yanlış sonuçlarını şimdi anlıyor/görüyoruz.
Sanayileşmeyi bile bölgesel dengeleri gözetmeden, planlamadan yapınca nasıl bir sosyal bunalım yaratıldığı ortada...
Atatürk ilke ve devrimlerinden kopup, eğitimi farklı kulvarlara taşımanın sonucunu da yaşıyoruz hep birlikte.
Dengeli bir nüfus artışı politikasını inkar etmenin/unutmanın yarattığı, sosyal, kültürel, eğitim, ulaşım, kentleşme vb. toplumsal sorunları da yaşıyoruz şimdi.
Atatürk Türkiye'sini yarınlara taşıyacak daha nice yüz yıllara ulaştıracak anlayışın
Cumhuriyet'in kuruluş ilkelerinde bulunduğunu unutmadan yeni hedefler seçimi yapmalıyız.
Bugün yaşanan bayram heyecanları halktan, sivil toplum örgütlerinden kopuk bir protokol kutlaması havasında yaşanıyor.
Bu anlayıştaki bir kutlama ile bayramların ulusal heyecanı daha da örseleyip unutulacak.
Yaşım gereği geçmiş bayram kutlamalarını anımsadım ve bugün için üzüldüm.

Dün-bugün Cumhuriyet kutlamaları