YAŞAM DÖNGÜSÜNDE BARIŞ
Şöyle bir etrafa bakarsanız, herhangi bir sorun karşısında politikacı, sivil, kentli, çalışan, esnaf, öğrenci herkesin barış istediğini göreceksiniz. Barış nedir? Nasıl yapılır, gerçekten biliyor muyuz?
Birkaç gün evvel, Birleşmiş Milletler Lions Günü nedeni ile, Lions 118-T Yönetim Çevresi Uluslararası Anlayış ve Barış Komitesinin “Yaşam Döngüsünde Barış” isimli son derece bilgilendirici bir toplantısı vardı. Konuşmacılar Gazeteci-Yazar Hıfzı Topuz; Vali ve 20. Dönem Muğla Milletvekili Lale Aytaman; Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitim Merkezinden Nur Bekata Mardin’di.
Barış toplantısı İstanbul’daki Hollanda Konsolosluğunun bahçesinde bulunan küçük Kilisede yapıldı. Başkonsolos Onno Kervers’in verdiği bilgiye göre, barış konuşmalarını büyük keyifle dinlediğimiz küçük kilise 1711 yılında yapılmış. Zaten mimarisinden, kullanılan malzemelerden 301 yıllık mekanda olduğunuzu hemen anlıyorsunuz.
Başkonsolos Kervers, Türkiye-Hollanda diplomatik ilişkilerinin 400. Yılından da bahsetti. İstanbul’da bu temada yapılan sergileri ve etkinlikleri anlattı.
Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Nur Bekata Mardin, toplatının ilk konuşmacısıydı bize barışı anlattı. Şöyle, pek beğendiğim bir örnek verdi: 1942 yılından itibaren tam 45 yıl sınır komşusu olan Ekvator ve Peru, sınırlarındaki bir bölge için çatışmaktadır. Çözüm yolu bulamadıkları için ünlü sosyolog ve barış uzmanı Norveçli Johan Galtung’a müracaat ederler. Galtung kalkar, Ekvator’a gelir ve bir türlü paylaşılamayan Peru sınırına gider. Gördüğü manzaraya hayran kalır. Ve der ki: “Yahu siz, bu bölge için kavga edeceğinize burayı ortak olarak turizme açsanıza... Hem silaha yatırım yapmaktan kurtulursunuz, hem de para kazanırsınız.” Gerek Perulu gerekse Ekvatorlu yetkililer, Johan Galtung’ın fikrini beğenmedikleri gibi, saçmaladığını da söylerler. Ama aradan geçen birkaç sene içerisinde çatışmayı sonlandırırlar ve bölge de turizme açılır. Ortalık da sulh olur!
Nur Mardin, barışın teorik bir eğitimle değil, uygulamalı olarak öğrenebileceğini söylerek” barış eğitimi koruyucu tıp gibidir” diyerek güzel bir örnek de verdi.
Gazeteci, yazar Hıfzı Topuz, benim de severek okuduğum birçok kitabın yazarı. Henüz baskıda olan son kitabı da Tevfik Fikret üzerineymiş. Bize, Tevfik Fikret’in barış üzerine yazılmış şiirlerini okudu, çok beğendik. Topuz, senelerce görev yaptığı UNESCO’nunda barışa hizmet amacıyla kurulduğunu söyledi. Ve ekledi “barışa hizmet etmek demek, halkların karşılıklı birbirlerini anlamalarıyla gerçekleşebilir”. “Savaş, nasıl kafalardaki düşüncelerden doğarsa, barış düşüncelerini de kafalarda kurmak gerekir.”
Topuz’a göre, barış, eğitim ve bilimle gelir. Ancak, bilinçsiz bilim, atom bombası örneğinde olduğu gibi barbarlığa yol açar. II. Dünya savaşı barış kültürü olmadığı için başladı. Ders kitaplarından düşmanlıkların çıkarılması gerek.”Birbirimize öteki diyerek; ırkçılık yaparak; ön yargılarla konuşarak; güçsüzleri ezerek; çocuklara adaletsizliği göstererek, kadınların topluma girmelerini önleyerek barışı sağlayamayız. Bu dediklerim benimsenseydi dünyadaki birçok savaş önlenebilirdi.”
Tevfik fitret bunu şöyle özetlemiş: “ne efendi; ne kul ol!”.
Ülkemizin ilk kadın Valisi Lale Aytaman ise konuşmasına Enstein’dan bir örnek vererek başladı. “ Üçüncü dünya savaşının hangi silahlarla yapılacağını bilmiyorum, ama dördüncü dünya savaşının taş ve sopalarla yapılacağını biliyorum”.
“İnanıyorum ki, kendi içinde barış sağlamamış birisi, işinde başarılı olamaz” diyen Aytaman sözlerine devamla: “kişinin önce kendi barışını sağlaması gerek. Bu da ancak çeşitli evrelerden geçtikten sonra mümkündür. İnsanın kendi içerisinde barış sağlamasının güç bir yol olduğuna tanık oldum”.
Valilik dömemimde gördüm ki, “görev iyi yapılırsa, bu da barışa hizmettir. 1991 yılında Muğla’da kadına örnek oldum. Muğla çok özel bir yerdir. Milattan önce 5-6 bin yıllarında yapılmış kaya resimleri vardır orada; bu resimler bize aile yaşamını, kadının toplumdaki yerini anlatmaktadır. Şurası bir gerçek ki, yol, su elektrik artık heryerde var. Ama kültüre yatırım çok ihmal edildiği için insanlar aradıkları sevgiyi ve barışı bulamıyorlar. İşte bence, en fazla birbirimize “öteki” demeden sevmeye ihtiyacımız var. Siyasette barışı sağlıyamamızın sebebi; etkinlik tavandan tabana gelişiyor. Halbuki, tersi; tabandan tavana gelişmesi gerek, ancak o zaman barış olur.”
“Şiddet olayları bitmiyor. Dünyayı bir anda değiştiremeyiz” diyen Nur Bekata Mardin, eğitimin tüm katmanlarında çocuklara barışın ne olduğunu anlatmak gerektiğini söyledi.”Kendimizi, çatıştığımız insanın yerine koyup, enpati yapabiliyorsak, işte o zaman barış olur. Kendi kurumumuzda şöyle bir araştırma yaptık: kimleri komşu olarak istemezsiniz? Dediğimizde karşımıza “eşcinseli istemem diyenlerin yanısıra, farklı meslek guruplarını da komşu olarak istemeyen insanlar çıktı”. Peki, komşumuzu ötekileştirerek; ya da fenerbahçeyi tutuyorsak, diğerlerini ötekileştirerek barışı nasıl sağlarız?”
Mardin sözlerine devamla, medyanın da ötekileştirmede büyük rol oynadığını anlattı ve “derdi olan insanlara lütfen akıl vermeyin! Onların öncelikle sizin tarafınızdan dinlenmeye ihtiyaçları var, herşeyden önce onları bir dinleyin”dedi. “İlerde barışın yaygınlaşacağına inanıyorum” diyen Mardin, “öfkemizi dizginlemeli, affedici olmalıyız. Güvensizlik ve kin çatışmaların başlıca nedenidir. Bütün bu duygulardan uzak durmalıyız” diyerek sözlerini tamamladı.