Özür dile

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bir gün bir gezgin, bilge birisini ziyarete gitmiş. Gezginin yolda başına kötü şeyler gelmiş ve gezgin bilgenin yanına ulaşınca çok öfkeliymiş. Gezgin ayakkabılarının bağcıklarını öfkeyle çözmüş ve ayakkabıları sağa sola fırlatmış. Kapıyı sert bir şekilde açmış ve çarparak kapatmış.

Öfkeli insan ayakkabılarına ve kapıya düşman gibi davranır. Saksıdaki güzel bir laleyi nefretle izler.

Öfkeli gezgin selam verip bilgenin yanına girmiş. Bilge: “Hayır” demiş. “Senin selamına bu şekilde karşılık veremem. Önce git yere fırlattığın ayakkabılarından ve hızla çarptığın kapıdan özür dile. Ondan sonra senin selamına karşılık verebilirim”.

Gezgin bilgenin bu teklifi karşısında şaşırmış. Gezgin “Galiba bu bilgenin aklından zoru var” diye düşünmüş ve “Ayakkabılardan ve kapıdan özür mü dileyeyim? Neden? Onlar canlı değil ki!” diye konuşmuş. Bilge “Öfkeni o cansız nesnelerden çıkarırken bunu hiç düşünmedin. Ayakkabılarını sanki suçlu canlılarmış gibi yere fırlattın. Kapıyı da öyle hızlı çarptın ki sanki düşmanın gibiydi. Öfkeni onlardan çıkarmakla onların şahsiyetini kabul etmiş oldun. Bunun için şimdi gidip onlardan özür dilemelisin. Ancak özür dilersen seninle konuşurum, yoksa konuşmam” demiş.

Gezgin çok uzaklardan bu bilgeyi görmek için onca yolu teptiğini düşünmüş. Şimdi onunla konuşmadan geri dönmek doğru olmazmış. Bilge ile görüşme fırsatını kaçırmamalıymış.

Gezgin ellerini birleştirerek ayakkabıların yanına gitmiş “Arkadaşlar kötü davranışım için özür dilerim” demiş. Sonra da kapıya yönelmiş. “Kusura bakma. Seni öyle sertçe kapatmam hoş değildi. Senden de özür diliyorum” demiş.

Gezgin başlangıçta kendini aptal gibi hissetmiş ama bir süre sonra içini derin bir huzur kaplamış. Çünkü insanın bir çift ayakkabıdan bir kapıdan özür dileyerek kendisini dingin, huzurlu, mutlu hissetmesi hayal edemeyeceği bir şeymiş.

Özür işi bittikten sonra gidip bilgenin yanına oturmuş. Bilge gülümseyerek “Şimdi oldu” demiş. “Artık seninle iletişim kurabiliriz. Biraz sevgi gösterdiğin için artık diyalog kurabilirsin. Artık çevrendekileri anlayabilirsin. Çünkü şimdi neşeli ve mutlusun”.

Mesele sadece insanlara karşı sevgi dolu olmak değildir; mesele tamamen sevgi dolu olmaktır. Çevremizdeki canlılar ve eşyalar olmasa biz hayatımızı devam ettiremeyiz. Sevgi dolu bir insan her zaman ve her şeyi sever. Ama öfke dolu birisi her zaman öfkelidir. Eşyalara öfkesini boşaltan insanlara da boşaltabilir.

Ayrıca hata yapınca özür dilemek de büyük bir erdemdir. Ego özür dilemek istemez. Ego özür dileyince kırılma yaşar. Olgun insan hata yapınca onu telafi eden insandır. Eşyaların ruhu olmasa da bir formu vardır. İslam peygamberinin kullandığı eşyalara isim vermesi çok ilginç gelmişti bana. Çok şaşırmıştım. Kullandığı bıçağa, tarağa, elindeki asaya, devesine isimler vermiş. Araba deyip geçmeyin. Onun da bir formu var, bir şahsiyeti var. Su cansız ama ağzımızdan çıkan her sözcükten etkileniyor. Çiçekler ağzımızdan çıkan kelimelerden etkileniyor.
Sevgi sözcüklerine muhatap olan çiçekler çok canlı oluyor. Ama küfür işiten çiçekler bir süre sonra sararıp soluyor.

Siz siz olun çevrenizdeki eşyalara, bitkilere, insanlara kem söz söylemeyin. Rahat bir uyku uyumak istiyorsanız yastığınızı, yorganınızı, yatağınızı öncelikle sevin. Onları pozitif enerji ile doldurun. Yakınlarınıza “seni seviyorum” deyin, ama daha da çok “özür dilerim” sözcüklerini söyleyin. Özür dilemek en az sevginizi ifade etmek kadar değerlidir.

Özür dile