Gazeteciler meydanı demokrasi meydanı!

YAYINLAMA: 11 Ocak 2019 / 20.00 | GÜNCELLEME: 11 Ocak 2019 / 20.00

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlamak için her yıl başarıyla düzenlenen gecede veya ‘Ödül Töreni ve Basın Balosu’nda, yılın gazetecisi ödülü İsmail Küçükkaya’ya verilecek.

Her sabah Fox TV’de Küçükkaya’nın sunduğu kendi özgü sabah haberleri programının yurt içinde ve dışında milyonlarca izleyicisi var.

 

Küçükkaya, Çarşamba günü sabah programında gayet hüzünlü bir tavırla, “Benim ‘Çalışan Gazeteciler Günü’mü lütfen tebrik eden, kutlayan mesajlar göndermeyin. Ben böyle günü kutlamayı reddediyorum. Hapiste bu kadar gazeteci varken, gazeteciler özgür değilken benim böyle bir günü kutlamamı benden nasıl beklersiniz...gibisinden bayağı uzun konuştu.

Doğrusunu isterseniz bu tavrını hem beğendim, hem de böyle bir zamanda görüşlerini cansiperhane açıklamasını takdir ettim.

 

Daha sonra da salim kafa ile düşününce bunun müthiş bir demokrasi gösterisini olduğunu farkettim. Televizyonda öyle konuş sonra Çalışan Gazeteciler Günü kutlamasına katıl ve ödülü al.

Sezar’ın hakkı Sezar’a, Küçükkaya’nın aldığı ödül hakedilmiş bir ödüldür.

Gaziantep’te bu çapta bir gazeteci olmadığından olsa gerek, Antep’in ödülü İstanbul’a gitti.

 

Geceye davetliler listesine bakıyorum; her yönden, her kanattan gazeteciler var. Ne güzel!

Aklımdan ne geçiyor, biliyor musunuz?

Küçükkaya’ya ödülü kim vermeli dersiniz? Bu ödülü almaya Antep’e geliyor, değil mi? O halde…

Eğer, hala anlaşılmadı ise, kalsın!..

 

 

 

 

 

Duygusal Yaşar Özen Ağabey…

 

Sevgili Yaşar Özen Ağabey ‘The End’ deyip aramızdan ayrılalı çok olmadı. Hala duygularımız çok sıcak! Düşündükçe ızdırap veriyor, gerçeği hala kabullenemiyorum; sanki biraz sonra kapıdan girecekmiş gibi…

 

88 yaşındaydı, hafızası pırıl pılırdı. Hep ona sorardık; “Abi neydi o adamın adı, kaç senesindeydi, o iş nasıl olmuştu…” gibi sorularımıza tereddütsüz cevap verirdi. Kelime hazinesi muhteşemdi. Türkçeyi çok iyi kullanırdı, ne de olsa zamanın en önemli mizah dergisi, duayen Yusuf Ziya Ortaç’ın Akbaba’sının önemli bir yazarıydı.

 

Yazılarını benim gibi bilgisayarda yazmazdı. Daha önceleri de biliyorum daktilo da kullanmazdı. El yazısı çok itinalıydı. İnci gibi yazardı. Son yazısına kadar da el yazısı hiç niteliğini kaybetmedi.

Bilgisayar kullanmadığı için hep hafızasındaki kayıtları kullanırdı. Özendiği için, yazmak uzun zamanını alırdı. Her kelimeyi, cümleyi tartar, hatasız yazardı.

 

Son zamanlarında gözlerinden mustaripti! Gözlük yetmediğinden  büyüteç kullanarak okuyordu. Bu da onu rahatsız ettiği için gazete ofisine geldiğinde ben ona istediği yazıları okuyordum. Zaten hemen aynı yazarları okduğumuz için zevkli oluyor, akabinde yazıyı tartışıyorduk. Onun derin bilgisi, engin tecrübesi ve üstün algılama yeteneği, okuduğumuz yazarların neyi ifade etmeye çalıştıklarını, kendine özgü yorumları tartışmalarımıza mühiş keyif ve bilgi katardı.

Bütün güzel şeyler gibi bunun da bir sonu elbet gelecekti.

 

Geçtiğimiz günlerde Yaşar Ağabeyin kızı Aslı whatsapp’tan elle yazılmış bir yazı gönderdi. Neymiş diye merak edip büyütünce gördüm ki, Yaşar Ağabey kızının hatıra defterine 30 yıl önce yazdığı nefis bir yazı. Okuyunca tabii dayanamadım ağladım. Çok içli ve dokunaklıydı. Bir babanın kızına hitabı, sevgisini özenli kelimelerle ifadesi beni çok duygulandırdı. Aslı’dan izin alarak hatıra defterindeki o yazıyı tarihe emanet etmek için köşe aldım.

 

Bu vesile ile Yaşar Ağabeyi köşeme taşıdığım için o kadar mutluyum ki…

 

 

Gazeteciler meydanı demokrasi meydanı!