Prof. Daron Acemoğlu
Okul arkadaşım Tarık Bozbey bana aşağıdaki bilgileri yollayınca sizlerle paylaşmak istedim.
Bozbey, Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı olarak uzun yıllar hizmet ettikten sonra Afrika’da çeşitli yatırım, inşaat ve ticaret projelerinde en üst düzeyde yöneticilik yaptı. Halen Etiyopya, Kenya, Gana ve Kamerun’da proje danışmanlıkları yapıyor.
Cuma günü Adana’da kıymetli bir misafir konuşmacı vardı. ‘Ekonomi Nobel’i alması beklenen Prof. Dr. Daron Acemoğlu.
Adam Smith, 1776’da yayınlanan ‘’Ulusların Zenginliği’ kitabı ile yaklaşık 250 yıl önce kilittaşı olmuştu.
Acemoğlu’nun ‘Ülkelerin Yoksulluğu/The Powerty of Nations’ kitabı da yeni bir başyapıt olarak ekonomi tarihinde yerini alacak.
Tüm dünyaca kabul edilen ve en çok alıntı yapılan derlemeleri, yorumları ilgi çeken namlı ABD üniversitesi MIT’nin değerli hocası Çukurova Genç İşadamları’nın organize ettiği konferansın baş konuşmacısı idi.
Çukurova Üniversitesi Kongre Merkezi tam dolmadı, ama çok
kalabalıktı. En az 1.000 kişi vardı. İlgi ile izledik. Altyapısı çok ayrıntılı ve kuvvetli verimlilik, katma değer, zenginleşme ve bunun adil şekilde paylaşımına vurgu yapan grafikler sundu. Dünya Bankası’nın raporlarından alıntılarla son 10 yıldaki ülkelerin genel yatırım ve sanayi yatırımlarına değindi. Türkiye’nin de rakamları vardı, ama ümit taşımıyordu.
Son bölümde tüm bu teknik ayrıntıların illa ki Gerçek Demokrasi, Evsensel İnsan Hakları, Hak, Hukuk, Adalet ile gelişebileceğini, bunlar olmadan kısa parıltılar dışında gerçek gelişme olamayacağını vurguladı.
Bu evrensel kıymetli değerlerin yine uluslararası kurumlarca dikkatle takip edilip değerlendirildiğini ve bunun çok önemsendiğini belirtti. Toplantı sonunda ayak üstü de olsa oldukça uzunca sohbet etme fırsatım oldu. Kendimce hem ülke ekonomisi, hem de Afrika ortamını paylaşma ve tartışma şeklinde görüşme fırsatı verdi.
Dünya ve Türkiye konusunda benzer fikirlerini en üst düzeyde teknik ayrıntıları da öğrenmekten memnun oldum, ama duyduklarıma da çok üzüldüm.
Yıllar içinde derlediğim Afrika ve yeni hedefler düşüncelerimi aktardım, benimle aynı fikirleri taşıdığını belirtti. Kendimce sevindim. Bana ve herkese çok faydalı, katkılı, aydınlatıcı sohbetler oldu.
Daron Acemoğlu’nun, Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde de yaptığı benzer konuşmadan aşağıdaki alıntıyı yaptım…
2000–2007 arası kurumların reforme edildiği dönemde Türkiye’nin yüksek kaliteli büyüdüğünü belirten Prof. Acemoğlu, “Türkiye son yıllarda inşaat ile büyüdü. Bunu da krediyle yaptı. Sanayide yatırım çok düşük düzeyde. Bu tür bir büyüme de haliyle sürdürülebilir olmuyor. Türkiye’nin potansiyeli çok yüksek, çünkü genç dinamik bir nüfusu var. Güney Kore, Türkiye’den çok daha fakir olarak büyümeye başladı. Özelikle 80’lerde Kore demokratikleştikçe yüksek kaliteli bir büyümeyle büyük bir başarıya imza attı” şeklinde konuştu.
Durum vahim!..
Amerikan Federal Hükümeti ekonomiyi yeniden canlandırmak için her bir Amerikan vatandaşına 600 dolar tutarında bir para dağıtmayı karara bağlamış.
Marc Faber adlı iş adamı bunun üzerine mizahi bir çağrı yayınlamış:
"Benim sevgili Amerikalı vatandaşlarım Eğer bu parayı Wal-Mart'da harcarsak, para Çin'e gidecek...
Eğer bu parayı benzin almak için harcarsak, para Araplara gidecek.
Eğer bilgisayar alırsak, para Hindistan'a gidecek...
Eğer sebze, meyve alırsak para Meksika'ya, Honduras'a ve Guatemala'ya gidecek.
Eğer bir araba almayı düşünürsek bu para Japonya veya Almanya'ya gidecek.
Eğer hediyelik bir şeyler alırsak para Tayvan'a gidecek...
Sonuçta bir kuruşu bile Amerikan ekonomisi için yarar sağlamayacak.
Bu parasal yardımı Amerikan ekonomisi içinde tutmanın tek yolu, parayı bira ve fahişelere harcamaktır. Sadece bu iki sektörde ulusal üretim yapabilmekteyiz. Ben kendi adıma bu yolda faaliyet gösteriyorum.."
Bu mizahi çağrıyı okuyan bir İtalyan ekonomist şöyle bir yanıt verir:
"Sevgili Marc, Amerika'nın iktisadî durumu gerçekten pek iç açıcı değil. Üzülerek bildiriyorum ki, Budweiser bira fabrikasını da çok uluslu bir Brezilya şirketi olan Ambev satın aldı. Böylece Amerikalılar için yalnızca fahişeler kalmış oluyor.
Eğer fahişeler de kazandıkları parayı çocuklarına göndermek isterlerse, bu para doğrudan buraya yani Roma'daki İtalyan Millet Meclisi'ne gelir! Bilgine..."