Patronun vazgeçilmezleri

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Nüfus kâğıdı, ehliyet, kredi kartları, cep telefonu, evin, arabanın anahtarı ve kişiye göre diğer özel eşyalar kişinin cebinin veya el çantasının vazgeçilmezleri arasındadır. Herkes gibi patronun el çantasında da ona özgü vazgeçilmezleri bulunur. 

Yazıhane... Bir kere patron işyerindeki komuta merkezine yazıhane adını yakıştırır. Birçok patron için işyeri yazıhanedir. Küçük işyeri büyürken bile onun gözünde işyeri hala onun küçük bebeği yani sığınacağı yer olan yazıhanesidir.

Sağ - sol... Patron tepkisi aynen az gelişmiş ülkelerdeki borsa gibidir, sağı solu belli olmaz. Ne için ne yaptığı, ne zaman ne yapacağı belli olmaz, davranışın ardında mantık aranmaz. Belli olmayan bir tepki düzeni çalışanı, akrabayı, hısımı alesta-tetikte, müteyakkız-uyanık, canlı, beklemede tutar. Bunun da bir zararı olduğu söylenemez.

Fırça... Patron motivasyonu fırça ile yapar. Patron için çalışanlar tebaa sayılır. Patronlar genelde insanları tembel kabul eder. Çalışanların tembelliğini 1960’lı yıllarda Douglas McGregor tarafından önerilen meşhur Teori X den önce bulduklarına eminim. Tüm çalışanlar fakirlik sınırı civarında yaşattıkları için para ile herkesi gayrete getirebileceklerini kendilerince ispatlamışlardır.

Yakın markaj... Patronda “yakın marke edilen insanlar daha verimli çalışır” inancı vardır. Çalışanın ipini salarsan olmadık işler yapma tehlikesi her zaman vardır. 

Sebep – sonuç bağlantısı... Patron işler iyi giderse kendinden, kötü giderse ecrinden bilir.

Sadakat, beceri ikilemi.. Patron için sadakat beceriden daha önemlidir. Ücret, işe göre değil, adamın bağlılığına göre verilir.

Gölge uzunluğu... Patron her ay en az bir kez çalışanı istenen hizaya getirmek için iç ve dış yıkama yağlama uygulaması yapar. O nedenle patronluğun gölgesi bir ay uzunluluğundadır denebilir.

Mendil... Patron çok “Ağlar, yakınır, hayıflanır,” ama asla vazgeçmez. Ben hayatımda ortalık yerde gülen bir patrona rastlamadım. Kar patlaması yaşanır, sesi çıkmaz veya “Eh işte bu yıl borçların bir kısmının faizini ödedik,” diye geçiştirir; kredi faizi sübvansiyonu alır pahalılıktan yakınır; “Kriz oldu, öldük bittik, siftahsız kapattık, bizi bankalar ucuza kapatacak,” diye yanar yakılır; köprüye zam gelir, kendi malına aynı oranda zam yapar, “Yaşamak için mecburduk,” diye izah eder, işi batırır veya hortumlar sonra “Beni bankalar batırdı,” diye kendini masum gösterir. Bankaları batıranların nasıl bir açıklama yapacaklarını hep merak ederdik şimdi öğrendik: “Beni devlet batırdı! Bıraksalar borcumu son kuruşuna kadar öderdim!” Her patronun bu ağlama, üzüntülü durma, yandık, bittik, kül olduk laflarından sonra işi büyüttüğünü görmek mümkündür. Yeterince ağlamayı, zırlamayı bilmeyenler asla patronluğa soyunmamalıdır.  

Rejisörlük koltuğu... Patron tepişilecek arenayı kendi kurar ve kurgular. Patron, aman hiçbir şey “Yabancıya gitmesin” veya “Bildik tanıdık nasıl olsa bir yere kaçamaz,“ diye mutemet, muhterem akraba hısımları ile çalışır. Hatta eskiden “Servet el değiştirmesin,” diye bir süre sorun yaratan yakın akraba içi evliliklere bile göz yumulurdu. Oğlan, kız, damat, gelin, enişte, kayınço, yeğen, dayı, kardeş, hala vb derken bir bakarsınız kuruluş aile şirketi olmuş. Sonra başlar patrona sezdirmeden yapıldığı sanılan bir gizli savaş, bir karmaşa, bir kargaşa, döven dövene, dövülen dövülene. Ne kadar kavga olursa o kadar patron bende o kadar çok racon keserim düşüncesi ile arenayı dövüşe gün be gün hazırlar. Birbirine düşenlerden patrona zarar gelmez.

Şamar oğlanları... Patron şamar oğlanlarına bayılır. Patronların şamar oğlanı genelde başka işe yaramayan ama patronun kol kanat gerdiği akrabalardır. Ben onların umumda kara koyun misali çok hakarete uğradıklarına şahit olabilirsiniz. İşini kaybeden damatlar sürüsünden tutun, reddedilen evlatlar, miras reddeden üvey evlatlara kadar her boy her ebat ibret vesikaları gazetelerde bulunabilir.

Dalkavuklar... Patron, yağcı, yalaka ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynar. 

El öpmekle ağız aşınmaz. Türk atasözü

Kuruluşta ne işe yaradığı pek belli olmayan, sorgulanmayan, patrona yakın kişiler vardır. Bunlar patronun özel işleri ile ilgilenirler ve onun has adamlarıdır. Bunlar danışman kisvesi altında da bulunabilir. Bazen bu has adamlar patrona çok büyük kazık atarlar. Olsun, aldıkları yaktıkları yağ, yaladıkları pislikler karşılığı çok olmasa gerek. Bazı patronlar kuruluşta kimlerin, ne kadar çaldığını çok iyi bilir. Patronun viskisinden çaktırmadan içmek gibi ufak tefekler dahil bu mertebenin kabul edilebilir sınırlar içinde olması patronu keyiflendirirken, bu sınırı aşması, ötesine geçmesi halinde patronu çok sinirlendiği ve yapanı gazabına uğrattığı bilinir. 

Anlattıkların aklıma tanık olduğum bir olayı getiriyor.

Sayın hırsız, bu hırsızlığı bir araştırın...

Bir tarihlerde yurt dışında çok büyük iş yapan bir kuruluşun idare müdürü tarafından patrona belgeleriyle hırsızlığı anlatılan bir muhasebe müdürünü patronun daha sonra huzura çağırıp, hırsızlığı anlattıktan sonra o şahıstan bu olayı araştırmasını ve suçluları cezalandırmasını istediğine şahit olmuştum.  

Patronun vazgeçilmezleri