‘Vahşet’ değil, daha fazlası!

YAYINLAMA: 18 Nisan 2012 / 20.00 | GÜNCELLEME: 18 Nisan 2012 / 20.00

Gaziantep yine ulusal gazetelerin ve televizyonların manşetinde.

Çoğu zaman olduğu gibi yine olumsuz bir haberle!

Bu kez gerçekten tiksindirici, iğrenç bir cinayet Türkiye’yi ayağa kaldırdı.

Böyle bir vicdansızlık olabilir mi? İnsanlıktan nasibini almamış, ne olduğu belli olmayan bir yaratık döner bıçağı ile doktora saldırıyor. İlk darbe boyuna geliyor ve şah damarı kesiliyor. İkinci darbeyi bele vuruyor, böbreği parçalıyor, ardından kalbe uzanıyor.

Bunun nasıl bir açıklaması olabilir?

Gaziantep Valisi’nin “cehalet” demesi her halükarda doğru, ama yetersiz!

85 yaşındaki dedesi akciğer kanseri. Doktorlar müdahale etmek istemiyorlar, ancak hasta sahiplerinin ısrarı üzerine acılarını biraz dindirebilmek için müdahale yapılıyor.

                                                                     ***

Saldırı hasta vefat ettikten 20 gün sonra meydana geliyor. Bu nedenle bazılarının katilin ‘cinnet’ geçirmiş varsayımını kabul edemiyorum. Azmettirildiğini düşünüyorum.

                                                                     ***

Kendimi bir cerrahın yerine koyuyorum. Bu ruh haliyle ameliyata nasıl gireceğim? En basit ameliyatta bile risk var. Hastaya bir şey olursa, beni gelip öldürecekler mi? O halde neden ameliyata gireyim ki! Başkası yapsın! Başkaları da benim gibi düşünürse, ameliyatı kim yapacak?

                                                                       ***

Bu işin çaresi nedir? Bu şiddet nasıl çözülecek bilemiyorum, ama hiç olmazsa bu katilin döner bıçağını nereden bulduğu ve kimler tarafından azmettirildiği ortaya çıkarılmalıdır.

Toprağın altına giren gencecik bir doktor, bebek bekleyen genç bir eş...

Ortada gerçek bir neden yokken işlenen hunharca bir cinayet ve psikolojileri bozulan hekimler...

Bu böyle mi sürecek?

En yakın tanık, gazetemizde çalısan bir arkadaşımızın söyledikleri.

“Çok iyi bir doktor, çok iyi bir insandı...”

 

 


 

 

 

Osmanlılık dönüyor mu?

 

Dünyanın sayılı ve saygın haftalık haber dergilerinden TIME’ın her yıl yayınladığı geleneksel “Dünyanın en etkili 100 kişisi” listesine bu sene Ali Babacan (45), ile Ahmet Davutoğlu (53) birlikte girdiler.

Time 100 Listesi’nin, bu yıl dokuzuncusu ilan edildi. Liste, dünyanın en etkili isimlerinin dinamizm, yenilik ve başarılarını dikkate alıyor.

Time Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Richard Stengel, Time 100’ün, dünyanın en güçlü ya da en zeki isimlerinin değil, en etkili isimlerinin yer aldığı liste olduğunu özellikle vurgulamış.

                                                                         ***

Gördüğünüz resim ile birlikte özetle yazılanları hem ilginç buldum, hem de önemsedim. Özetle şöyle: “Avrupa finans krizi, Arap dünyası siyasi krizle boğuşurken, Türkiye’nin bu ikilisi ülke içinde ve dışında geliştirdikleri ekonomik büyüme ve bölgedeki demokratikleşme yaklaşımı ile bir model oluşturdular.

Avrupa hala ekonomik krizle uğraşırken, Amerika pahalı savaşlar nedeniyle tahrip olan imajını düzeltmeye çalışırken, Türkiye bu fırsatı Arap ve Müslüman dünya üzerindeki nüfuzunu ve etkisini artırmada kullanıyor.

Yeni bir zaman başlagıcını iddia eden bazı çevreler, Davutoğlu ve Babacan’ın Neo-Ottomanism/Yeni Osmanlılık kavramını getirdiğini ifade ediyorlar.”

Dünya bizi böyle değerlendiriyor.

 


 

  

ABD okullarına Gülen Yasası

 

Amerika’da ajanslardan gelen bir haber ve ajansın yorumu şöyle:

“ABD’nin Tennessee eyaleti senatosu devletten fon alan ‘charter’ diye nitelendirilen okullara yabancı öğretmen kısıtlaması getirdi.

Buna göre yabancı öğretmenler toplam kadronun sadece yüzde 3.5’ini oluşturabilecek. Yasanın ABD’deki Fethullah Gülen okullarını hedeflediği düşünülüyor. Zira yasayı öneren sivil toplum kuruluşunun üyesi Phyllis Schlafly bir makale yazarak ‘gizli işler çeviren ve güçlü islamcı Türk okullarının ABD’de artan etkisine’ dikkat çekmişti. Gülen okullarının kadrosunun yaklaşık yüzde 10’unu Türkiye’den giden öğretmenlerin oluşturduğu biliniyor. Bu ögretmenler daha önce de vize sorunları nedeniyle gündeme gelmişti.”

                                                                    ***

Bu yönetmenlik değişiminin Gülen okulları için yapılıp yapılmadığını tam olarak bilemiyorum. Ancak, Amerika’nın en sevmediği, en rahatsız olduğu şeyin ‘milliyetçilik’ olduğu biliniyor.

Özellikle Ortadoğu politikasının ise kendi terminolojileri ile ‘Ilımlı islam’, yani şiddet içermeyen islam olduğu da başka iyi bilinen bir gerçek.

Amerika’dan gelen haberden ziyade yorumun ne kadar sağlıklı olduğuna karar veremedim.

 

 

 

 

‘Vahşet’ değil, daha fazlası!