DENİZLİ’NİN ÇAĞLASI VE YANIK YOĞURDU
1973 de açılan, ODTÜ Gaziantep Yerleşkesinen mezun olan ilk mühendislerle Denizli’de buluştuğumuzu geçen yazımda belirtmiştim. Buluşma toplantısı birkaç gün sürdüğü ve ben herkesi yavaş yavaş tanıma olanağı bulduğum için, etkinlik üzerine bir yazı daha yazmak istedim. Bugün de biraz da Denizliyi anlatmayı düşündüm:
Denizli horozunun en büyük özelliği, ötüşünün sürekli ve şarkı söyler gibi olmasıymış... Denizli’nin sadece horozları özel değil, havluları da şahane bence... Buldan’da dokunan kumaşlar da pek güzel. Zafer gazozları da kayda değer... Çocukluğumdan kalan gazoz tadını Zafer gazozunda buldum. İnşallah daha senelerce imal etmeye devam ederler.
Buldan’da belediyenin organize ettiği tekstil müzesinden, tekstile çok şeyi öğrenmek mümkün. Başına da aklı başında dokuma işini gayet iyi bilen bir adam koymuşlar. Size, baştan sona bir kumaşın nasıl dokunduğunu anlatıyor.
Altı sene önce Denizli’ye gidip, yazmıştım. Sağolsun bana İbrahim Ağanoğlu eşlik etmişti. Bu yazıyı yazarken, o sırada çektiğim fotoğraflara baktım, gerçekten Denizli hakkında iyi bilgi edinmeme yardım etmiş İbrahim Bey. Yanık yoğurt, Denizli’nin en önemli yiyeceklerinden birisi. Süt yakılarak yapılıyor. Süte sinen yanık kokusu, yoğurda inanılmaz bir aroma veriyor. Vakit bulur bulmaz peynir pazarında satılan yoğurtlara baktım. İki türlü yanık yoğurt vardı; inek sütünden ve koyun sütünden yapılanı... Eğer alabilseydim, inek sütünden yapılanı alırdım. Sütü, yakarak kaynatma kimin adeti bilmiyorum. Zira, yüzeysel yaptığım araştırmaya göre Makedonya’da da aynı gelenek var... Ben, sütü akmak geleneğine Denizli ve Antalya yöresinde rastladım. Antalya’da da yanık sütle dondurma yapıyorlar, yemeğe doyamıyorsunuz.
Denizli’de peynir pazarında taze çağla da satılıyordu. O kadar güzel duruyordu ki dayanamayıp tadına baktım. Ve ne zamandan beri unuttuğum çağla tadını tekrar buldum. Denizli ve yöresinde taze badem çağlası ile, cacık ve başka yemekler yapıyorlar. Buldan’da taze çağlayı soğan ile kavurup arzuya göre yumurta da ilave ediyorlar. Yine yörede, taze çağlayı maydanoz ve taze soğanla dürüm yapıp yemek de bir gelenek.
Kuyu kebabını en meşhur yapan Enver Usta, vefat etti. Şimdi dükkanı kalfaları yönetiyor. Bu sefer de gittim özellikle yedim. Gerçekten Enver Usta’dan el almışlar, kuyu kebabının kalitesinde hiç değişiklik olmamış, aynen devam ediyor. Bu lokantada kebap kuyu da değilde bir fırında asılarak pişiriliyor. Size, üzeri yağlanmış lavaş ekmek üzerinde, yanına da gayet acı biber koyarak servis ediyorlar. Lokantada çatal bulunmuyor. Kuyu kebabını ekmeklerden lokma yaparak yiyorsunuz. Soğan ve acı biber de doğrusu çok yakışıyor yanına.
Denizlinin leblebisi de meşhur. Leblebi satan bir bilgisayar mühendisinden çok da bilgi aldık. Ayrıca Datça bademi de satıyorlardı ve çok kaliteliydi, fiyatı da pek uygundu.
Bir tekstil pasajının en üst katında şifalı otlar ve çeşitli yağlar satan bir dükkana rast geldik. Dükkan sahibi Mehmed Akif Topçu bize çörek otunu kavurup çekerek yaptığı sütlü kahve ikram etti. Ben tadını pek beğendim. Meğer, çörek otunu kendileri yetiştirip, yağını da yine kendileri çıkarıyorlarmış.Hiç ismini duymadığınız yağlar bu dükkanda satılıyordu.
Hacı Şerif, Denizlideki en meşhur helvacı. Gerçekten çok nefis irmikten yaptıkları helva. Şimdi de dondurma ile ikram ediyorlar, insan iki tane yememek için kendisini zor tutuyor. 1938’den beri çalışan müesseseyi bugün Necip Bey yönetiyor. Sürekli yenilik peşinde olan Necip Bey, İstanbul’da da bir şube açmış. Bize, en son yaptığı tahinli çikolatayı ikram etti. Yani, bir çikolata ancak bu kadar nefis olur... Şişman olmasam, kendim için tahinli çikolatayı alırdım...
Kuru patlıcan sanayinde, Denizli Gaziantep’e rakip oldu. Onlar da patlıcan kurutup satıyorlar ve ona “kabuk” diyorlar. Denizli’de patlıcanın dip kısmı oyulup satılıyor. Yazın taze dolmayı da sadece patlıcanın dip kısmını oyarak yaparlarmış. Gaziantep’te yetişen patlıcanla, Denizli’de yetişen arasında lezzet farkı da var... Denizli’de yetişenin tadı ılımlı, Gaziantep’de ki daha aromatik ve keskin tada sahip. Dikkatli bakarsanız şekillerinin de farklı olduğunu görürsünüz. Doğanın bize bu şekilde farklı seçenekler sunması ne kadar büyük şans...
Bugün her biri iş adamı, üst düzey yönetici veya profesör olan Gaziantep ODTÜ’lüler buluşmaları sırasında gayet güzel bir toplantı da yaptılar. Ben, kendi aralarında teknik konuları görüşeceklerini sanıyordum, halbuki dünyadan, politikadan, güncellikten konuştular. Toplantıya katılanlar tüm kadro oradalardı. Konuşma yapanları tek tek tanıma fırsatı bulamadığım için isimlerini yazamıyorum. Ama öğretim üyelerini tanıdığım için hemen onları yazayım: Pakize-Alp Esin, Alp Bey Gaziantep’te dekanlık da yapmıştı. Emine-Kahraman Albayrak; Ayhan Aksu, eşi Güven Aksu, genç yaşta vefat etti maalesef. Ayhan’ı görünce Güven’i görmüş gibi olduk ve çok sevindik. Eşim, Mazhar Ünsal, İlhan Onur. İlhan Bey’de ODTÜ Gaziantep’de dekanlık yapmıştı. Ünsal Kalaycıoğlu ve Sibel Bulay. Sibel, ODTÜ yıllarında mühendis adaylarına ingilizce öğreten son derece renkli bir insandır. Bu sefer onların karşısına Makina Mühendisi olarak çıktı! Çünkü, Gaziantep Üniversitesindeki yıllarından sonra Amerika’ya gidip makina mühendisliği okudu ve üstelik de senelerce Ford fabrikasında çalıştı.
Bu toplantı vasıtası ile ODTÜ Gaziantep’in ilk yıllarında öğrenci liderliği yapan Mustafa Koçak ile tanışma fırsatım oldu. Soyisimden anlamışsınızdır, Mustafa Bey Antepli. Şu anda da Gedik Holding’de en üst düzey yönetici pozisyonunda. Vaktinde öğrenci lideri olduğu için, o zaman ki konumu hala devam ediyor... Toplantıda birkaç kez konuştu. Bu tür, biraraya gelip, hasret giderme toplantılarının da bir gayesi olması gerektiğini söyledi. “Bundan sonraki toplantılara uzman konuşmacı getirelim, hem birarada olalım, hemde yeni şeyler öğrenelim” dedi. Ayrıca, aktif olarak hayata geçirelemeyen üniversite-sanayi işbirliği üzerinde durdu. Yerli malı sanayinin mutlaka desteklenmesi ve geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
2013 senesi ODTÜ Gaziantep yerleşkesinin kuruluşunun 40. Yılı imiş. Daha geniş katılımlı bir toplantıyı İstanbul’da yapmaya karar verdiler. Şimdiden bir komite kuruldu bile... Güzel bir toplantı olacağından emin gibiyim, inşallah yazmak fırsatım da olur.