Garip
Çok küçük yaşta bir köy yerinde olan yatılı okulumuz, Talas’ta tepe bir noktada şato gibi durmaktaydı. Okulun ilk günlerinde okuyacağımız derslerin içinde birde ‘’ Atölye ‘’ adinda dersimiz bulunmaktaydı. Daha 13 yaşında olmamıza rağmen elimiz ve gözümüzün becerilerini deneme yeri olabilecek, yatılı okulda bir atölyemiz vardı. İçinde çeşitli mengeneler, bir çok avadanlıklar, keskiler, eyeler ve insanın aklına gelebilecek her türlü tezgahın hazır oldugu bir mekandı bu atölyemiz.
Taş binanın orta yerinden girişte sol tarafta ince işlerin yapıldığı, sağ tarafta da kaba işçiliğin işlendiği mekan bulunmaktaydı. Atölyenin bir köşesinde cam bölme içinde Atölye şefi ve Atölye hocamız bulunmaktaydı. Bir yıl boyunca bir kaç alet yapma imkanımız oldu. Bir kare demir bloktan 10 santimetre kesip günlerce eğe yaparak bir çekiç yapmayı öğrenmemiz, bize yalnız çekiç üretmeyi değil, bir emeğin, sabırla bir ürüne dönüşmesini ögretmişti.
Bir demir çubuktan yine el emeği, sabır ve dikkatle, haftalarca uğraşıp tornavida yaptığımızda kendimize olan güvenimiz artmaya başlamıştı. Her iki aletin üretilmesinde verilen emek ve sabır, bize bu yatılı okulda çok değerler kattığına inanırım. Atölye hocamız aynı zamanda okulumuzun vekil harçlığınıda yapmaktaydı. Çevresinde son derecede saygın bir kişiliği vardı. Fazla konuşmayı sevmezdi, az söz eder, fakat bizlere çok büyük değerler kattığına inanırım. Atölye dışında okul için erzak alışlarında Kayseri deki esnaf kendisini çok severdi. Bazen onun alışveriş yaptığı dükkandan bizde hafta sonlari ekmek içi pastırma alırdık.
Dükkan sahibi bizede çok ikramda bulunurken ‘’Koleçdensiniz deelmi ‘’ derlerdi. Başımızdaki özel şapkadan bütün Kayseri nerede okuduğumuzu bilirdi . Talas okulu kurulduğu tarihte, bu eğitim yerinde , orta okul düzeyinde, Kayseride bulunan Teyyare Fabrikasına metal işleyecek ara sınıf çırak ve kalfa yetiştirme gayeside güdüldüğü söylenirdi. Hatta o senelerden, bizlerde tanışma fırsatı bulduğumuz Sabri beyden, konu hakkında bilgi almıştık. O tarihtede atölyemizin öğretmeni bu dersi vermekte olduğunu söylemişti.
Okulumuzda kendi yaptığımız bir çok aleti senelerce kullanmış, hatta yapmış olduğum çekiçi, ve gözlük kabını hala saklamaktayım. Bu yeteneğimi sağlayan öğretmenimi bu gün hala rahmetle anmaktayım. El becerimi ve hatta daha ileri götürerek yaşamımda kazandığım bir çok beceride kendime öz güvenimi sağlıyan bu zarif insanı hatırlamamak elde değil. Bu kişi Garabet Topakbaş, saygı ve hürmete layık bir insan olarak, o okuldan her mezun Talas’lı anar.
Eğitimden sorumlu en üst düzey bir yetkilinin, Türkiye’nin en saygın ve hala ayakta kalan ender onurlu kurum olan ve 1856 senesinde kurulan Danıştay’ın , alınmış olan 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramının kaldırılması konusunda verilen kararda, yürütmeyi durdurma hükmü vermisini ‘’ Garabet’’ olarak nitelemesini, Türk vatandaşı olarak esefle karşılamaktayım.
Yetkilinin söylediği tanımlamayı saygı ile andığımız Garabet ustamıza bir hakaret olarakmı algılamamız doğru olur, yoksa saygın bir kurumun verdiği yerinde karara, bizim saygı duyduğumuz Garabet hocamıza mı atfetmemiz gerekir, tefrik etmekte zorlanmaktayım. Toplumlar ruh hallerini ve heyecanlarını her daim en üst seviyede tutarak, milli bayramlarına sahip çıktıkca ayakta kalırlar. Toplumların bütünleyici, birleştirici menevi değerleri milli bayramların varlığında hayat bulur. Bu değerlere sahip çıkılması, bizim Garabet Ustamızın saygınlığına sahip çıkmamız gibidir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.