Cellatlar Mezarlığı
"Hükmü sultan olmazsa hata gelmez cellattan"
“Üç tarafı denizlerle çevrili olan İstanbul’un tarihi çok eskilere dayanır. İsa’dan 657 yıl önce Byzantion adıyla kuruluşunun öncesinde Lygos adıyla anılan dönemin ne kadar sürdüğü bilinmiyor.
“I. Konstantin’in 313’te İstanbul’u başkent ilan edişinden 1453’te İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından alınışıyla birlikte Osmanlı İmparatorluğuna uzun yıllar başkentlik etmiştir.
“Cumhuriyet döneminde başkentliği Ankara’ya bıraktıktan sonra kültürel bir başkent olarak tarihsel konumunu sürdürmektedir.
“Üç tarafı denizlerle çevrili olan İstanbul, eşsiz coğrafyası, özellikle deniz mavisiyle yeşilin çeşidinin karıştığı Boğaz’ı, doğal bir liman konumundaki “Altın Boynuz” diye andığımız Haliç’iyle güzelliğine güzellik katar.
“Bugün tarihi ve coğrafyasıyla İstanbul’un bu eşsiz güzelliği yer yer yara almakta, tarihi doku, yaşam biçimi, doğası, kentin yoksullaşması pahasına ekonomik, endüstriyel ve toplumsal konumu hiçe sayılarak “kentsel dönüşüm’lerle plansız yapılanmalarla yok edilmektedir.”
Sennur Sezer / Adnan Özyalçıner “Yok Olan İstanbul” adlı makalesinde, geçmişi oldukça zengin olan bu dünya kentinin karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkat çekmektedir.
İstanbul’un bugün yok olan tarihsel geçmişlerinden birisi de, dünyanın ilk ve tek Cellatlar Mezarlığı’nın bu şehirde olmasıdır.
İnsan ölümden, ölüden ve mezarlıktan her zaman ürkmüş ve uzak durmaya çalışmıştır. Oysa mezarlıklar geçmişi, bugünü ve geleceği içinde taşıyan yerlerdendir. Hemen hepimizin bir yakını vardır. Bu anlamıyla mezarlıklar bütün toplumların hem içinde, hem de dışında olduğu mekanlardır.
İnsan yaşamı doğum, yaşam ve ölüm gibi üç önemli evreden oluşur. Tıpkı doğum ve yaşamda olduğu gibi ölümde de, insanların sahip olduğu inanç sistemine göre cenaze törenleri yapılmıştır. Bazıları, ölülerini toprağa gömüp, saklarken; kimileri gösterişli yapılmış mezarlarda saklamayı tercih etmişlerdir veya ölülerini yakıp küllerini nehire, gökyüzüne, denize, dağlara savurmuşlardır. Her toplumun ölüm ve ölümle ilgili geleneksel uygulamaları mezar taşlarını da yansımıştır. Farklı coğrafyalarda farklı mezar taşları vardır. Mısır Piramitleri, Anadolu’daki Kral Mezarları, Paris Pere Lachaise Mezarlığı, Moskova Novodevice Mezarlığı, Hindistan’ın Ganj Nehri’ndeki ölü yakma törenleri vb. gibi. Mezar taşlarının ve üzerinde yazı, desen ve işaretler, o mezarda yatan kişi hakkında bilgi vermektedir.
Osmanlı mezar taşlarındaki her şekil, sembol ya da işaret bir mesajı belirtmektedir. Buna bakarak mezarda yatan kişinin cinsiyeti, mesleği veya inanç yapısını anlamak mümkündür. Bunların dışında mezar taşlarının yazısız, düz ve dikdörtgen olduğu mezarlarda vardır. Bunlar da cellat mezarlarıdır. Peki, kimdir bu cellatlar?
Cellatlar 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda görev yapmaya başlıyor ve sadece padişahtan emir alıyorlar. Cellatlar sağır ve dilsizler arasında seçiliyor ya da dilleri kesiliyor. Nedeni ise, öldürdükleri kişiyle iletişim kurmamaları ve onlardan etkilenmesinin önüne geçilmesidir.
Cellatlar dış görünümleri ve acımasızlıklarıyla etrafa korku salan özel yetiştirilmiş kimselerdir. Yine cellatlar, öldürdükleri kişinin cesedi, üzerindeki eşya, para ve giyecekleri kendi malı sayılıyor. Cellat cesedi ister atıyor, isterse ölü yakınlarına satıyor.
Hakkında padişah fermanı bulunan kişi önce Topkapı Sarayı’nın girişinde bulunan Cellat Çeşmesi’ne getiriliyor ve burada cellat tarafından katlediliyor. İnfaz sonrası cellat, kılıç ya da baltasını yıkadığı çeşme olması nedeniyle bu adı alıyor. Çeşmenin önünde bulunan taş ise katledilen kişinin kafası halk tarafından ibret alınması için sergileniyor. Bu nedenle ibret taşı diye anılıyor.
Cellatlar, yaşarken de öldükten sonrada toplumdan dışlandıkları için normal mezarlıklardan uzak, ayrı yerlere gömülüyorlar. Cellat mezarlarının üzerinde herhangi bir işaret veya isim bulunmuyor. Yüksekliği 160-170 cm boyunda, 40-50 cm eninde dikdörtgen taşlardan meydana geliyor.
Dünyada başka bir örneği bulunmayan Cellat Mezarlığı yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Geçmişten günümüze var olan cellat mezar taşları korunamamıştır. Geçmişten günümüze sürekli yok olan, şimdilerde iki elin parmaklarının sayısı kadar kalan mezar taşlarının yakın bir gelecekte tamamen yok olacağı düşünülüyor. Nitekim, Edirnekapı’daki cellat mezarlığı duyarsızlık nedeniyle yok olmuştur.
İstanbul’un Piyer Loti Tepesi’nde, Eyüp Sultan Mezarlığı içinde bulunan Karyağdı Baba Türbesi’nin karşısında, ülkemizin ve dünyanın tek cellat mezarlarının ya da mezarlığının koruma altına alınması gerekiyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ya da Kültür Bakanlığı dünyanın ilk ve tek Cellatlar Mezarlığı’nın elde kalan son mezar taşlarının da yok olmasına müsaade etmemelidir.
Geç olanın, yarın daha da geç olmadan görev başına!
Not : www.sosyalhizmetmagazin.com‘da da yayımlanmıştır.