Mersin ve Tarsus’ta Neler Yenir?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Tarsus – Mersin ve Adana gezisini 4 günlük planlayınca ve ilk durağımızda Adana’nın Karaisalı ilçesindeki Varda Köprüsü oldu. Adana Şakirpaşa Havaalanı’nda kiraladığımız araçla, oldukça güzel bir yol ve havada Varda Köprüsü’ne vardık. Köprünün etrafında ve yanındaki mağarada epeyce dolaştık. Köprüyü çeşitli açılardan gördük. Daha sonra ilk yemek molasını son derece turistik bir noktada, Tarsus’ta verdik. Tarsus’un çarşısında sıralı, gezi yazılarında bolca adı geçen ve bölgenin lezzet lokantalarının birinde açlığımızı gidermeye karar verdik.  Masamız humus, fındık lahmacun, kebabın yanında bolca yeşillik, mevsim salatası, soğan salatası ve ayranla donatıldı. Yemeğin üstüne bölgenin yöresel tatlısı karakuş  geldi.  Midemizden önce gözümüz ziyafet çekmiş olduk.

 

Tarsus’ta ne yenir sorusunun cevabını masamı vermişti. Bizde kent merkezine varınca bunun tadına varmıştık. Yolunuz Tarsus’a düşerse, öneririm.

 

Köprüye gidiş geliş yorgunluğu ve yöresel lezzetlerle hazırlanmış bir yemek sonrası içilen çaylar iyi geldi. İyi bir yemek sonrası çayı çok severim. Ayrıca Tarsus’u  dolaşırken Kırkkaşık Bedesteni’ne gittiğimizde Çukurova’da bilinen bir doğum şerbeti olan kaynar’ı denedik. Manisa’da kafelerde içtiğimiz cilveli kahveye benziyordu.

 

Tarsus’ta yemek ve geziden sonra konaklamak için kent merkezine varınca konaklayacağımız apartın kapısını çaldık. Günün yorgunluğuna en iyi gelecek şey iyi bir uyku idi. Bizde öyle yaptık.

 

Sabah erkenden kaldık ve ilk durağımız Cennet – Cehennem ve Astım mağaraları oldu. Cennet’e inişleri kolaylaştırmak için oldukça devasa bir asansör yapıldığından dolayı ziyarete kapalıydı. Çalışmaları devam eden çalışmaların bölgenin doğal güzelliği bozmuş olduğu görülüyordu. Cennet’e yapılan asansör çalışması doğal güzelliğin sırtına saplanmış bıçak gibi duracağını söylemek abartı olmaz sanırım. Astım Mağarası’nı ziyaret ettikten sonra yolun sağında ve solunda bolca bulunan kahvaltı salonlarının birinde kahvaltı yapmaya karar verdik.

 

Deniz ve Kız Kalesi manzarası olan bir mekanı tercih ettik. Hava güzel olmasına rağmen içeride soba yanıyordu. Yaşadığımız kentlerde merkezi ısıtma sistemi olan kaloriferli evlerin çoğalmasıyla birlikte sobalar gündelik hayatımızdan çıkalı çok uzun zaman olmuştu. Çocuklarım ilk defa soba gördükleri için etrafından ayrılmadılar. Sobanın yanına hazırlanan kahvaltı masasında ise yok yoktu. Peynirin, reçelin, zeytinin birçok çeşidi vardı. Domatesin ve salatalığın kokusunu ise yaşadığımız kentlerde bulmak imkansızdı. İncecik açılmış lavaşın ve çayın tadı anlatılmazdı. Ülkemiz bir çay üreticisi olmasına rağmen kaliteli çay içmek imkansız. Bölgede yaygın kullanılan kaçak çayın tadı bir başka idi. Bu çayı insan içtikçe tadına doymuyordu.

 

Cennet-Cehennem ve Astım Mağaralarına giderseniz, bölgede bulunan kahvaltı salonlarından birine uğrayın, pişman olmazsınız. Usta şairimiz Cemal Süreyya’nın bir şiirinde ediği gibi; 

 

Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem

  Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı “

Cennet-Cehennem’den aşağıya, denize doğru inince anayoldan karşıya geçince Narlıkuyu’ya varmış olursunuz. Olukça küçük ve sevimli bir yer Narlıkuyu. Korunaklı bir koy ve deniz kenarında balıkçı lokantaları sıralı. İçinde bulunduğumuz mevsimden dolayı birçok yer kapalı. Bölge gezilip görülmesi gereken (Kız Kalesi, Adam Kayalar, Silifke, Taşucu gibi) birçok yer mevcut.

 

Gelgelim Mersin’de ne yenir sorusunun cevabına. Bu sorunun en kısa yanıtı tantuni. Akşam olunca arabayı konakladığımız apartın otoparkına bırakıp caddelere çıktık. Kentin her yerinde irili ufaklı birçok dükkan vardı. Bütün dükkanların vazgeçilmezi de tantuni. Yine gezi sayfalarında ve bilinen gurmelerin adından söz ettiği bir lokantaya gittik. Mekan son derece kalabalık, ortam son derece sade ve ortamın herhangi bir çekiciliği yok.

 

Siparişlerimizi veriyoruz. İncecik lavaşlara sarılı tantuniler gelince, ikincileri söylüyoruz. Oldukça lezzetli ve hafif, ama porsiyon doyurucu değil. Ayran ve şalgam açık satılmıyor. Tantuni, kentte günün her saati yeniyor. Ayrıca ciğer ve kebapları da denemeye değerdir.

 

Tantuni’den sonra Mersin’de en çok yenen ikinci şey cezerye. Tatlıyı ne kadar severseniz sevin bir dilimden fazlası ağır geliyor insana.  

Mersin, komşuları Adana, Gaziantep ve Hatay mutfağı gibi adı olmasa da yöresel lezzetleri denemeye değerdir.

 


Mersin ve Tarsus’ta Neler Yenir?