Türkiye’nin kurtuluş reçetesi

YAYINLAMA: 29 Kasım 2021 / 15.37 | GÜNCELLEME: 29 Kasım 2021 / 15.37

Ülkemiz zor günlerden geçiyor, artan döviz kurları etiketlere yansıyor zaman üstüne zamlar geliyor. İşsizlik artarken umutlar azalıyor, insanımız günden güne fakirleşiyor. Tabi her şeyde olduğu gibi bu problemde çözümsüz değil, her derdin bir devası vardır elbet. Ülkemizin de potansiyeli bu krizden çıkmaya elverişlidir yeter ki doğru politikaları uygulayalım.

1-Öncelikle ekonomisi güçlü bir devlet olmak istiyorsanız yargınız, polisiniz ve de ordunuz zıpkın gibi olacak. Oldukça güçlü ve hızlı olacak özellikle yargınızın donanımını arttırmalısınız. İnsanlara yargının bağımsız ve tarafsız çalıştığına dair güven vereceksiniz. İnsanlar adaleti dışarda değil mahkemelerde aramalı aradıkları adalete bir yıl dolmadan ulaşmalılar aksi halde hukuka karşı bir güvensizlik çıkar ve insanlar mahkemeleri değil dışarıya tercih eder. Bunların yanı sıra temel hak ve özgürlüklerinin teminat altında olmadığına inan kişiler yatırımdan da kaçacaklardır. Sadece dış değil iç yatırımcı da temel hak ve özgürlükleri güvende olmadığı için yatırım yapmaz. Yatırımın artması dalga dalga her sektöre iyi gelecektir. Yargınızı hızlandırmanın yolu da tecrübeli insanlardan oluşmak kaydıyla bolca yargıç ataması yapmak. Daha önceki bir yazımda belirtmiştim seksen milyonluk ülkeye on bin ortalamalı savcı ve yargıçlar yetmez bu sayı oldukça az bu sayıyı artmalı, hukuk devletinin gereklerini yerine getirmeli mahkemeler arasındaki alt üst ilişkisi sağlam temellere oturtulmalı, iddia makamı yargılama makamı kadar güçlü değil, savunma makamı kadar güçlü olmalıdır. Savunma ve iddia makamı eşit olmalıdır. Hukuk devletini güçlü tutmanız demek ekonomik rekabet ortamının oluşması dalga dalga piyasanın canlanması, emeğin değerli hale gelmesi, piyasada malların fazlalaşması ve ucuzlaması, rekabet ortamında kaliteli olması demektir.

2-Gereksiz kamu kurumlarını acilen özelleştirmeli, milletin üstünden bu yükleri almalısınız. Bu yükleri almakla beraber esnaftan, memurdan, işçiden ve çiftçiden gelir vergisi ve stopaj gibi benim tanımımla zırvalıkları almamalısınız. Almamalısınız ki insanların cebinde para kalsın ve bu paraları harcayarak ekonomide döndürsün. Bu gelir vergisinden vazgeçmek dahi ekonomiyi canlandıracaktır. Doğrudan gelir vergisi almayın, para insanların cebinde kalsın, alışveriş yapıldığında hem alan hem satan hem de devlet kdv veyahut mala göre ötv olarak kazanç sağlasın. Kamuda israfı tamamen bitirmeliyiz. Devletin gereksiz bütün harcamalarını yok etmeliyiz.

3-Ya sert başkanlık sistemine geçelim ya da güçlendirilmiş parlamenter sisteme; hükümeti denetlemenin etkin yolları olsun; olsun ki kimse tek başına sorumluluk almasın. Bir insanın sırtına bu kadar yük yüklenirse, milletin de sırtına bu kadar yük yüklenir. Açıkça gözüküyor ki bu dünyada ve tarihte hiçbir örneği olmayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminden kurtulalım.

4-İnsanların özgürlük alanına kimsenin müdahale etmemesini edememesini sağlayalım. Yıllarca bir kafa geliyor türbanlıyı coplatıp ağlatıyor, diğer kafa geliyor Güneydoğulu vatandaşlarımızı hayatı zindan ediyor. Anayasamızın ilk üç maddesi açık elbette şu da açık ki bu ilk üç madde farklılıkların tanınmasına, saygı duyulmasına engel değildir. Bırakalım bir köşede insanlar gece kulübünde sabahlara kadar içkiler içerken diğer köşede başka insanlar zikir çekebilsinler. İnsanlar özgür olsunlar ki bu ülkede yaşamanın umudunu görsünler, bu ülkede yaşasınlar, bu ülkede harcasınlar, bu ülkede üretsinler.

5-Batıcı değil batının bizzati kendisi olalım. Batıyla iyi ilişkiler kuralım; batı ile iyi ilişkiler kurmak bağımsızlıktan taviz vermek vs değildir. Dış politika bir satranç oyunudur, yeri geldiğinde doğru hamleler yapmalı ve daima başka milletlerden ziyade kendi milletimizin nam ve çıkarlarını düşünmeliyiz. Yapacağımız bütün hamleler milletin nam ve çıkarına uygun olmalıdır.

***

Sizin insanınız güçlü değilse, cebinde parası yoksa, bankalarınız fakirleşmiş, yabancıların paraları ile ucuz fiyatlara bankalarınız satın alınabiliyorsa, kurumlarınız güçlü değilse, toplumunuz güçlü değilse, bireyleriniz ayrı ayrı zengin ve refah içinde değilse o zaman bu millet kolay yenilir. Ülkeyi güçlü kılmanın yolu bireyleri güçlü kılmaktır. Aç insan vatan millet sakarya dinlemez. Aç insan bütün inançlarını yer ona göre.

Türkiye’nin kurtuluş reçetesi