FISTIKLI ÇİKOLATAYI ARTIK ALMA, AYIP OLUYOR...

YAYINLAMA: 15 Nisan 2022 / 15.36 | GÜNCELLEME: 15 Nisan 2022 / 15.38

av cemalettin güçdemir

Av. Cemalettin Güçdemir

Güçdemir, eşi Nilüfer Hanım

Güçdemir, eşi Nilüfer Hanım...

10 ocak 1974te baroların Anıtkabir ziyaretinden

10 ocak 1974'te baroların Anıtkabir ziyaretinden...

Gazeteciliğin hoş yanı, yazılarınızı beğenerek okuyanların, kendilerince değer verdikleri anılarını yayınlamanız amacıyla sizinle paylaşmalarıdır. Kavaklık’tan komşumuz, Kolej’den okul arkadaşım ve Coğrafya öğretmenim Nilüfer Güçdemir’in oğlu Güven, benimle bir anısını paylaştı, pek sevdim. Anıyı, Gaziantep ODTÜ Elektrik Mühendisliği’nden mezun Doğan Şen yazmış. Doğan Bey de hoş bir kişilik olsa gerek, kendisini tanıtırken, “Evliyim, eşim emekli öğretmen, 3 tane kız babasıyım. 1 tane torunum var.  Gaziantep in eski günlerini hep özlemle hatırlarım.  Emirgan çay bahçesi, Kırkayak çay bahçesi, o yazlık sinemalar, pasajlar, eski arkadaşlıklar, dostluklar daha güzeldi. Şimdi Gaziantep 600 bin Suriyelinin yaşadığı, daha birçok farklı insanların yaşadığı büyük, gürültülü metropol bir şehir oldu. İnsanların en güzel elbiselerini giyerek gezdikleri O güzelim Gaziler Caddesi, Mütercim Asım Caddesi’ni uzun yıllar sonra yakın zamanda gördüğümde, çok değiştiğini esnafın bütün Suriyeli olduğunu tip tip insanların caddelerde dolaştığını gördüm. Çok üzüldüm” demiş. Buyurun, benim de pek beğendiğim anıyı okuyun.

***

1975- 1976 yıllarında Gaziantep Şehir merkezinde bulunan Merkez ortaokuluna giderken, Dr. Mecit Barlas İşhanı’nda avukatlık bürosu bulunan rahmetli Cemalettin Güçdemir’in yanında çalışmıştım. 2 yıl, yarım gün okula giderken, yarım gün de ofiste çalışıyordum. Cemalettin Güçdemir Bey’e amca diye hitap ederdim.

2 odalı ofiste, etrafı siler süpürür, girişteki odada bana ait masa vardı orada dersime çalışırdım. Kırtasiyeden bir şey gerek olursa gider alırdım. Kendi çalışırken İstediği bir dosya olursa bana seslenir, “Doğan, şu şu şahısların dosyasını bana getirir misin?”. Dosya dolabından arar bulur masasına bırakırdım. 

Bazen evinden direkt baroya geçer, “Cübbemle şu dosyayı baroya getir” derdi.  O cübbeyi elime alıp giderken çok sevinerek götürürdüm. Sanki herkes bana bakıyor gibi gelir. Dosya ve cübbe elimde havalı havalı yürüdüm.  Ara sırada aynı iş hanında bulunan diğer avukatların yanında çalışan benden büyük abiler, Cemalettin Bey’in sesini taklit eder, telefon ile arayarak, “Doğan, oğlum ben barodayım cübbemi al gel. ..”, saatlerce baroda  bekleyip tekrar geldiğim olmuştur. Tekrar ofise geldiğimde bakardım gülüyorlar. Anlardım işletildiğimi, “Ya yapmayın bir gün bir fırça yedireceksiniz amcamdan derdim. 3-4 tane bitişik avukatlık ve muhasebe bürolarında çalışan çocuklar da vardı. Çok güzel günlerimiz geçerdi.

Bir gün bir müvekkil ofise geldi. Cemalettin Bey’i ziyarete. Gelirken de çikolata kaplı Antep fıstığı getirmiş. Amcam misafiri için çay, kahve söylettirdi. Bir süre sohbet ettikten sonra, misafiri gidince beni yanına çağırdı,  hediye gelen çikolata kaplı fıstıktan bana da bir avuç verdi, “Al bakalım, sen de ye” dedi. Teşekkür ettim, Cemalettin amcanın fıstık kutusunu masasının çekmecesine koyduğunu gördüm tabi.

Dışarı çıkıp fıstıklı çikolatayı yerken, bitişik avukatlık bürosunda çalışan abi ve arkadaşlar beni gördüler, “Ne yiyorsun Doğan” diye sorunca, çikolatadan onlara da ikram ettim. Onlar da fıstıklı çikolatanın güzel olduğunu söylediler. Teşekkür ettiler. Nereden aldığımı sordular, “Amcam verdi, misafiri bir kutu hediye getirdi “dedim,

1-2 gün sonra bitişik ofiste çalışan abi ve arkadaşlar. “Doğan bize o çikolatadan daha getir de yiyelim” dediler. Ben de “Olmaz” dedim, kendilerine ikram ettiğimi, bunun yeterli olduğunu söyledim, tabii ısrar ettiler, ben “gerçekten çikolatanın yerini bilmediğimi, bilsem bile izinsiz almamım hoş olmayacağını” söyledim. Tabii bunlar ısrar ettiler, ben yok dedim. Daha sonra biri Cemalettin Amca’nın çalışma masasının üzerinde duran kristal bir kül tablası vardı, onu aldı. “Bize çikolata getirmezsen bunu vermeyiz, Cemalettin Bey de geldiğinde sigara içtiği için kül tablasını göremez, sana fırça atar. Sen bilirsin” dediler. Yalvarıyorum getirin diye, vermiyorlar. Cemalettin Amca’nın gelmesine yakın, ben gidiyorum masasının çekmecesinden fıstıklı çikolatadan biraz alıp getirip arkadaşlara veriyor, kül tablasını kurtarıyordum…

Tabii bizim bu arkadaş ve abiler fıstıklı çikolatayı çok sevdiler. Bir gün cübbeyi saklarlar, bir gün dosyayı saklarlar, ben de her seferinde gider, masadan çikolatadan alır, aldığım, eksildiği belli olmasın diye çikolataları kutusunda biraz yayar, dağıtırdım. Bu çikolata yeme olayı 1-2 hafta sürdü. Arkadaşlar yine bir eşyayı saklayıp benden fıstıklı çikolata isteyince, Cemalettin Amcanın masasının çekmecesinden kutuyu çıkarıp açtım.  Baktım üzerinde bir kağıda not yazılmış. “Oğlum Doğan, çikolatadan bir daha alma, bak ayıp oluyor”  

Hemen kutuyu kapatıp yerine koydum. Ama bir utandım, heyecanlandım. Dışarı çıktım benden çikolata bekleyen abi ve arkadaşlar sordular, “Hani çikolatamız” diye. Durumu anlattım. Cemalettin Amcanın böyle bir not yazdığını söyledim. Herkes bir gülmeye başladı, inanmadılar, gelip yazıya baktılar. Öylelikle “Tamam artık bir daha çikolata isteyip yemeyelim” dediler. Cemalettin Amca da yüzüme karşı bana kızmayıp, beni öyle bir not ile uyarmıştı. Bir daha da hiç bahsi geçmedi. Ben de bir daha o çekmeceyi açmadım…

***

1964 yılında Gaziantep de doğdum. Eski Garajlar Semti’nin yukarı tarafında o zamanlar adı Hoşgör mahallesi olarak geçerdi. Çocukluk ve gençliğim o semtte geçti. Şehit Karayılan İlkokulu, Merkez Ortaokulu, Mehmet Rüştü Uzel Endüstri Meslek Lisesi Elektronik Bölümünü daha sonra da Gaziantep ODTÜ Kampüsü Elektrik Mühendisliği’ni bitirdim.

Uzun yıllar Organize Sanayi’de tekstil sektöründe Elektrik Mühendisi olarak çalıştım. Fabrikalarda birçok iplik üretim makine hatları kurdum.  2006 yılından beri de bir müşavirlik kontrol firmasında çalışıyorum. (2010 yılında Emekli oldum)

Evliyim, eşim emekli öğretmen, 3 tane kız babasıyım. 1 tane torunum var.  Gaziantep in eski günlerini hep özlemle hatırlarım.  Emirgan çay bahçesi, Kırkayak çay bahçesi, o yazlık sinemalar, pasajlar, eski arkadaşlıklar, dostluklar daha güzeldi. Şimdi Gaziantep 600 bin Suriyelinin yaşadığı, daha birçok farklı insanların yaşadığı büyük, gürültülü metropol bir şehir oldu. İnsanların en güzel elbiselerini giyerek gezdikleri O güzelim Gaziler Caddesi, Mütercim Asım Caddesi’ni uzun yıllar sonra yakın zamanda gördüğümde, çok değiştiğini esnafın bütün Suriyeli olduğunu tip tip insanların caddelerde dolaştığını gördüm. Çok üzüldüm.

Şimdi Gaziantep Üniversitesi tarafında Karataş bölgesinde oturuyorum.  Burç tarafında köyümüz var, şirin bir köy evim var, fırsat buldukça gider tarımla (Zeytincilik) ilgilenirim. Doğan Şen.

FISTIKLI ÇİKOLATAYI ARTIK ALMA, AYIP OLUYOR...