ESNAFLIKTAN SANAYİCİLİĞE GEÇİŞ
1970’li yıllarda beş sene boyunca UNIDO olarak isimlendirilen Birleşmiş Milletler Sanayi Kalkınma Teşkilatı’nda çalıştım. Bugün artık olmayan kurum, o yıllarda dünyadaki en başarılı küçük sanayi sitesi projesini gerçekleştirmişti. KÜSGEM –Küçük Sanayi Geliştirme Merkezi-diye andığımız teşkilat, ilerleyen yıllarda gerçekten büyüdüğü için KOSGEB –Orta ölçekli sanayi- oldu.
Esnaflık tarihini/gelişimini incelediğimde 17. Yüzyılda elle, insan gücüyle yapılan pek çok işin 20. Yüzyılın ortalarından itibaren makinaya dönüştüğünü görüyorum. Elden, insan gücünden makinaya dönüş, sadece tekstilde değil tabi, yiyecek sanayisinde de var. Küçük sanayi esnaflıktan, orta ölçekli ve büyük sanayi ise küçük sanayiden doğuyor. Gaziantep’in Organize Sanayi Bölgesi’nin bu kadar çeşitlilik/zenginlik arzetmesinin nedeni başarılı yapılan Küçük Sanayi Sitesi’dir bence.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde şehir ve kasabalarda üretim yapmayan, ticaret yapan esnaf iki gurup halinde yönetilirmiş. Birinci gurup, yerleşik hayat süren ve ticaretle uğraşan hâdira ki genellikle kendi ürettiklerini veya ikinci el malları pazarlayan kişiler. İkinci gurup ise gâiba diye adlandırılıyor, başka şehir veya ülkeden getirdikleri malları satanlar. Bu değerli bilgileri Prof. Dr. Hüseyin Çınar’ın bir makalesinden alıp daha önce bir yazımda kullanmıştım.
Gaziantep’in esnaflık tarihi hakkında bize bilgi veren değerli hocamız Prof. Çınar, 1536 yılında Antep’te 225 kişinin meslek sahibi olduğunu yazmış. Diğer taraftan Antep’in sancak genelindeki kapasitesini ortaya koyan gelir kalemleri arasında yer alan vergi miktarları şöyle: 1543’te 136.000; 1574’te 100.000 akça olarak kaydedilmiş. Kapana (kantara) tartılmak üzere gelen mallardan alınan vergiler ise, 1543’te 33.000; 1574’te 25.000 akça olarak tesbit edilmiş. Yazdığım tarihlerde şehirdeki dükkân ve imalathâne sayısı 1.300 civarındaymış. Ve bu rakama özel şahıslara ve vakıflara ait olan imalathâneler dahil değilmiş.
“Sûk” adı verilen çarşılar etrafında toplanan esnaf, bakırcılar, kuyumcular, ayakkabıcılar çarşısı gibi isimlerle anılan yerlerde de esnaf iş yapmaktaydı. Kuşkusuz bunların en popüleri bugün halen ayakta olan Uzun Çarşı (Sûk-ı Tavîl) idi. 17. Yüzyılda Antep şehrine gelen Evliya Çelebi, burada 3.900 dükkân, 2 bedesten, çok sayıda han, üzeri kapalı uzun çarşı ve saraçhane dükkânları bulunduğunu yazmıştır. 17-18. Yüzyıllarda ticarî mekân olarak Uzun Çarşı’nın yanısıra Arasa’nın öne çıktığını görürürüz.
Şehir sonraki yüzyıllarda ekonomik olarak gelişmeye devam etmiş ve Birinci Dünya Savaşı sırasında ticari faaliyetlerin yer aldığı han sayısı 31’e çıkmıştır. Şehirdeki en eski hanlardan birisi Mihaloğlu Yahşi Bey Medresesi’ne vakfedilen Yeni Han (Hân-ı Cedîd) ve diğeri Lala Mustafa Paşa’nın 1563 yılında yaptırdığı Hışva (Paşa) Hanıymış. Osmanlı döneminde Anteb şehrinde yapılan 6 bedestenden günümüze sadece birisi ulaşmış. Bilgi vermek açısından bugün halen ayakta olan Kemikli Bedesten (1853)i söyleyebiliriz. Lala Mustafa Paşa’nın 1578’de yaptırdığı 110 dükkândan oluşan Eski (Karanlık) bedesten, Kadri Paşa (Fatlacılar) Bedesteni, Oturakçılar Bedesteni ve Hüsrev Paşa’nın yaptırdığı Kuyumcular Bedesteni artık mevcut değil...
22 Mart 2015 tarihli Sabah Gazetesin’de yayınlanan yazımda bu konuda çok daha fazla bilgi mevcut. Benim amacım, sizi rakamlara boğmak değil. Anteb’in bugüne gelinceye kadar tabi ki parlak bir tarihi var. Benim derdim, tüm ülke genelinde esnafın durumu… Makinalaşmanın getirdiği dolu meslek ve esnaf gurubu yok oldu. Örneğin artık hayvan sırtında taşıma yapılmadığı için semerciler, kürtüncüler, palancılar yok… Ama halen ihtiyacımız olan ve mutlaka yaşatmamız gereken esnaf gurupları var, onları da haftaya yazacağım.
Bakırcı
Dokumacı
Kalaycı
Kilimci
Yemenici