KALIN İFADE

YAYINLAMA: 10 Ağustos 2022 / 13.50 | GÜNCELLEME: 10 Ağustos 2022 / 13.50

Kanımca birçok Türk vatandaşı ilkokulda ve lisede tarih dersindeki Osmanlı Devleti’nin yükselme devrini keyifle okumuştur. Ben de okudum, hatta bazı tarih öğretmenlerimi sevmesem de tarihi çok severdim. Osmanlı devletinin geçirdiği dönemler, yaptığı önemli seferler, yapılan hukuki düzenlemeler benim çok ilgimi çekmişti. Bilhassa 1500’lü senelerde yerleştirilen DENİZ hukuku incelenmeye değer bir dokümandır.  

Yatılı okulda okuduğumuz günlerde bir Amerikalı öğretmenimiz vardı, Thomas Goodrich, bizimle geçirdiği birkaç seneden sonra, onunda ilgisini çekmiş olacak, Amerika ya döndüğünde Osmanlı da Deniz Hukuku üzerinde doktora tezi vererek profesör unvanı bile almıştı. 

PİRİ REİS Üniversitesinin daveti ile Türkiye ye gelen Prof. Tom Goodrich, Deniz Hukuku konusunda muhteşem bir konferans vermişti. Hani derler ya soluk almadan dinledim diye, bende kelimesini kaçırmadan dinlemiştim, bütün bir gün. Bildiğiniz gibi Muhteşem Süleyman olarak bilinen 30 Eylül 1520 de tahta geçen Sultan Süleyman ile Osmanlı Devleti, birçok konuda, devletleşmeyi çok iyi yürüttüğünü izleriz. Padişah olarak göreve geldiğinde Sadrazam olarak görev yapan Piri Mehmet Paşanın görevine devam etmesini ister. Üç sene devam eden sadrazamlık sonrası İbrahim Ağa’yı sadrazam tayin eder.  

Deniz Hukuku da Sultan Süleyman döneminde diğer hukuk konuları arasında çok iyi ele alınmıştır. Konulan kanunlara, kıyısı bulunan diğer Devletler de uymuşlar. 

Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’ın dest-i izdivacına Mimar Sinan’la aynı zamanda Talip olan Rüstem Paşa, Mihrimah Sultanla evlenir ve padişah damadıyken 21 Temmuz 1561’de ölünce, Semiz Ali paşa Sadrazamlığa atanır. Bu dönemde bazı topraklardaki egemenliklerden yıllık 30 bin altın vergi alınması sağlanır, Akdeniz’de kilit yer olan Malta adası da kuşatılır. Malta’ adasını kuşatan Osmanlı donanması başındaki Turgut Reis, Sicilya Krallığının Malta adasına yardım etmesi ile Malta kuşatması başarısızlıkla sonuçlanır.

1565 de ölen Semiz Ali Paşa’nın yerine Sokollu Mehmet Paşa Sadrazamlığa getirilir. Avrupa’daki Osmanlı hakimiyetinin zayıfladığını idrak eden Sokollu Mehmet Paşa, Sultan Süleyman’ı sefere ikna eder. 73 yaşındaki Padişahı, hasta olsa da, Macaristan’ın güneyinde bulunan Szigetvar kalesini alıp, itibarın geri kazanılma hamlesini yapmasını ister. 

Szigetvar şirin bir Macar kasabasıdır. Şehrin kalesi, kasabanın tepelik bir yerinde, kare şeklinde, savunması kolay olan bir kale yapısındadır. Ancak Osmanlı topçuları şehir surlarını toplarla güneyden döverek zayıflatırlar. 

Dereye doğru açılan şehir kapısını koruyan Szigetvar askerleri, kalenin arkasından gelen Osmanlı lağımcılarını fark etmezler.  Görevlerini yerine getiren usta lağımcılar, kalenin kuzeyindeki savunmayı zayıflatırlar.  Bu arada hasta olan Sultan Süleyman 6 Eylül 1566 vefat eder. Szigetvar ise 8 Eylül de teslim olur. Sultan Süleyman’ın öldüğünü, ordudan, Sokollu Mehmet Paşa saklar. Hatta birkaç gün padişah fermanı yayınlatır. 

Osmanlı Ordusu İstanbul’a geri dönerken, Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa, naaş kokmasın diye tanhit yaptırır. İç organlarını çıkarttırır ve gömdürdüğü rivayet olunur. Vefat 48 gün herkesten saklanır. Sultanın oğlu II Selim’e bilgi gönderilir. Süleymaniye caminde 28 Kasım 1566 da kılınan namaz sonrası oraya, Muhteşem Süleyman’ın kendi ismine yapılan camide defnedilir. 

Bilmem hatırlar mısınız? Sultan Süleyman’a neden KANUNİ diye bir lakap takılmıştır? Bu lakap çok ciddi bir çalışmanın neticesi meydana gelen Hukuk Devletinin ilk adımları olduğunu bilmekteyiz. Padişah olduğu 1520 senesinden itibaren Osmanlı Devleti sınırları içinde kendisinden evvel gelmiş bütün Padişahların çıkarttığı bütün kanunları bir araya topladığı bir gerçektir. Mükerrer yasaları, çelişkili yasaların hepsini ilga ederek, bir tek düzey ‘Kanuni Osmani‘  adı altında islami mevzuatla çelişmeyecek kanunları , Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin desteğini de alan Sultan Süleyman, kanunnameyi yayınlatmıştır. 

Hani derler ya ‘’Duyduk Duymadık demeyin, padişahımızın fermanıdır dinleyin. Bundan böyle mahallede, kahvehanede, hamamda, ormanda, hanede, mekanda, camide, medresede padişahımızın derz ettiği Kanuni Osmaniye deki cümlelere uyulacak.’ Der mübaşirler, sokaklarda davullar çalınarak. Bir emir verir Padişah, ancak kendi koyduğu yasalara uygun olarak, o emirler hemen yerine getirilir. Bu emirler mutlaka içeriğinde mantık olur. Bu nedenle bütün dünyada Kanuni Sultan Süleyman diye anılır. 

Bizde bir KALIN var, beş tepenin söz söyleyeni. Geçen gün bir cümle sarf etmiş ekranlardan ağzım açık öğrendim‘ Cumhurbaşkanımız emir verdi de Marmaris’teki orman yangını söndürüldü,’ Bu cümleyi nereye koyarsınız? Nasıl anlarsınız? Yani bundan evvel günlerce yanan orman yangınlarının sönmesini Saray istemedi mi? Hani adrese teslim turistik tesis için yakılan ormanlar için bu emri neden vermedi, diye mi düşünüyorsunuz, sizde benim gibi? 

Haklısınız böyle ifadeler biraz Ülkem için KALIN ifade diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

KALIN İFADE