Ne Bildin Kıymetim

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

"Ne bildin kıymetim ne bildim kiymetin" benim güzel vatanımın ne hale geldiğini uzaktan seyrederken üzüntümü anlatamam. Eğer bir ülkedeki her hangi bir problem için onlarca televizyon kanalında, saatlerce ilgili, ilgisiz insanlar tartışıyorsa, burada bir yanlışlığın olduğunu siz göremiyorsanız, o zaman sizin bir doktora görünmeniz gerekir. Mutlaka gözünüzdeki gözlük size gerçekleri göstermesine engel oluyordur.
Okyanus ötesindeki F tipi görüntünün haberi dahilinde olduğuna adım gibi inandığım Gaziantep saldırısının, bir kaç ay evvel planlanmış olduğunu, Amerika’daki bir çok basın kuruluşu tarafından teyid edildiğini dinledik.
Bir elinde beyzbol sopası bulunduğu halde Başefendi ile telefon görüşmesi, teyitlenen bir olaydır. Siz bu hadiseyi nasıl hazmedersiniz bilmem amma, bu düpedüz Turkiye’yi Suriye ile savaşa sürükleyip, uzaktan keyifle seyretmek mantığının basit denklemidir. Biz de seyizdik, yuttuk.
Biz bu oyuna gelip Suriye'ye saldirip sınırı geçmemiz beklendi. Sonra ağabey Amerika gelsin, Suriye içinde petrol bölgeleri Haseki, Rumela,ve Cibişli’ye yerleşip, İsrail'i emniyete alsın. Bir bakıma büyük orta doğu projesinin İsrail Karakolu'nu sağlama bağlayıp, İran konusunuda işlemeye başlaması, görünen bir hedef olduğunu fark etmemek, mantık dışı olduğunu düşünmekteyim.
Gaziantep’deki olayların gelişmesi sırasında olağan üstü gayret sarfeden bir Bakandan söz etmeden geçemeyeceğim. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara hazılandığı günlerin arifesinde, Ankara Çankaya Yıldız Mahallesi içindeki Korman sitesinde Necmettin Erbakan'a muhalefeti ile tanınan Abdulllah Gül Bey’in bir ofisi vardı. Zaman Zaman bu ofise mevcut ılımlı islami parti başkanına muhalif olanlar gelirdi, hatta bir, iki bayanda bu ziyaretçiler arasinda olurdu.
Partinin iktidara gelişinin başında, Enerji Komisyonunda tanıştığım Gaziantep Milletvekili Sayın Fatma Şahin Hanımefendinin, komisyondaki yapıcı tutumlarında, bir çok konuda çözüm üretmesini, ve maharetini takdirle karşılamıştım. Son dönem iktidarın Aileden Sorumlu bir bakanı olmasına çok sevindiğimi itiraf edebilirim. Yürütmekte olduğu Bakanlığının yapılanmasında olağanüstü performans göstermesini takdir etmemek elde değil. Gaziantep’deki patlama ve sonrasında Sayın Bakan Fatma Şahin'in bu şehirde olması ve dirayetli davranışı ile toplumu yatıştırmasını seyrederken gurur duydum.
Bu olayın oluşundan sonrası icin güzel sözler söylenebilir, ancak olayın oluşmasından evvel istihbaratının zayıf olmadığını iddia eden başka siyasilerin var olması yüreğimi sızlatmakta. Bunca canın kaybolması, onlarca masum insanın yaralanması ve Türkiye'nin ciddi sanayisinin var olduğu bir şehirde kargaşa çıkartmak amaçlı yaratılan bu kaos, ancak dış mihraklı güçlerin işine gelir.
Basta Amerika olmak üzere, İngiltere'nin de bu çorbada biberi olduğuna inanmaktayim. Petrol kaynağı olan Irak üzerinde İngiliz oyunları, tarih içinde bir roman yazılacak kadar çok olduğu bilinen bir gerçektir. 'Tarihini iyi analiz etmeyen toplumlar yıkılmaya mecburdur' sözü ne kadar doğru olduğunu görmekteyiz. Türkiye'nin dış politikasını yönetmek, camide namaz yönetmeye benzemez.
Bir diplomat bir kaç senede yetişmez, tecrübe burada yaşamakla edinilir, ancak hata yaparsanız bunu düzeltmek için bir ülke yıllarını harcar. Uluslararası bir toplantıda bir ülke liderine "one minute" diyerek yönetimine "insan katletmesini siz daha iyi bilirsiniz" şeklinde hitap ettiğinizde, Araplar sizi alkışlar, o kadar. Sen de toplantıyı terk ederek çıkarsın. Adamlar gönderdiğin gemiye çıkarlar, senin vatandaşlarını öldürüp, gemiye el koyarlar. Sen ne yaparsın ? Büyük bir hiç.
Sen hala Kasımpaşalı Rüstem misali, iki elini yana sallayarak yürü, senin arkanda olduğunu zannettiğin Amerika bile, elinde beyzbol sopası ile telefonda sana talimat verir. Hiç mi yüreğiniz sızlamadı: Gaziantep'te, Zeugma Müzesi'nin arkasında kebapcı Halil'in yerine yakın yere, bomba yüklü bir aracın yerleştirilmesine seyirci kalarak, masum insanların ölmesine neden müdahale etmediniz? Nefretle kınamak yetmez, bir yetkili vekilin "istihbarat zafiyeti yoktur" diye söz söylemesi size inandırıcı geliyor mu?
Eğer bilgi gelmişse, gereğini neden yapmadın, demezler mi adam olana. Mühim olan hasta olan adamı tedavi etmek olmaması gerek, esas olan hasta olmasını engellemek diye düşünmekteyim. Dış politikada sorunsuz olan bir ülkenin 10 sene içinde bütün komşuları ile kavgalı olmasını içime sindirememekteyim.
Açın televizyon ekranlarını, seyredin sokaktaki Ahmet efendiyi. O bile dış politikada sizin hatalarınızı tartışmaya başlamışsa, birçok konu yanlış gelişmekte. Eskilerin bir sözü gelir aklıma "araba devrildikten sonra yolu gösteren çok olur" diye. Burada esas olan arabayı devirmemek diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.


Ne Bildin Kıymetim