İYİ Kİ LİONS KULÜBÜ ÜYESİYİM
Lions bana bir teşekkür belgesi vermiş, pek sevindim. Bu arada depremi anlattığım 2000 harflik öykü de ödül aldı. Ödülüm gelince size de gösteririm. 24 senelik Lions Kulübü üyesiyim. Sarıgüllük Lions’da başladığım üyeliğim Elmadağ ve en son da Karaköy olmak üzere devam ediyor. Karaköy Lions kulübü ülkemizde ki en eski kulüptür. Lions, Birleşmiş Milletler’in tanıdığı tek sivil toplum örgütüdür aynı zamanda.
Türkiye’de kuruluşunu “mini mini valimiz, ne olacak halimiz?” Sözlerinin hamisi İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay’ın gerçekleştirdiği ve üye olan herkesin zengin olduğu için Lions Kulüpler sosyeteye atfedildi, hatta lüks otel ve restoranlarda toplantı yaptıkları için ismi “çatal-bıçak kulübüne” bile çıktı bir ara. Oysa, Amerika’da ya da İsveç’deki kulüpler garajlarda filan toplantı yapıyorlardı. Amerika’da Connecticut’ta tamamen tesadüf eseri yürüyüş yolumun üzerinde bahçe içerisinde ayrı yerlerde bir Lions, bir Rotary kulüp gördüğümü hatırlarım hep. Belli ki kulüpleri kendileri yapmışlar, belki yeri belediye vermiş olabilir. Pek imrendim herhalde, mensubu olduğum 118-T yönetim çevresinin de Bomonti’de iki katlı bir yönetim binası var. Apartman içerisinde dubleks hale getirilmiş iki daireden oluşur, orayı hep yuva olarak benimsemişimdir.
Gaziantep’ten İstanbul’a naklim sırasında tesadüfen Diana Kamparosyan ile tanışmıştım, kendisi Sevgili Sarkis Seropyan’ın kankası idi. Diana beni Elmadağ Kulübüne davet etti. O anda kulübe transfer olmaya karar verdim. Kulüpte en az üç Ermeni hanım vardı. Ben hep iyi anlaştım kulüp arkadaşlarımla… İstanbul çok büyük olduğu için, sosyal etkinliklere çok katılamadım, madden destekledim veya kendim çevremde bir şeyler yaptım. Kulüp arkadaşlarımın en sevdiğim yanlarından birisi kimsenin kimseye sitem etmemesidir. Herkes elinden geleni sonuna kadar yapar.
Lions Kulüplerinin yaptıkları muhteşem şeyler vardır, ama bilmezsiniz. İstanbul’da Bolluca köyünde bir çocuk köyü vardır, orayı ilk gördüğümde “iyi ki Lions’um” demiştim. Hayalimdeki öksüz çocuk yuvasını orada görmüştüm. Biz Lionlar köyde kalan çocukların ihtiyaçlarına göre reçel ve benzeri gıda maddelerini evlerimizden yapar götürürdük. Lions oraya tiyatro binası olarak da kullanabilen bir spor tesisi bile yapmıştı. Her şey mükemmeldi.
Silivri’de 4-5 sene önce yürürken baktım ki şahane bir engelli kompleksi, çocuklar bahçede spor yapıyorlar. Durdum, etrafa baktım tabela gözüme ilişti aaa gördüm ki, o şahane tesisleri de Lions karı koca yapmışlar, ne sevinmiştim, Lions olduğum için.
Lions’un “biz hizmet ederiz” diye sloganı vardır: “we serve” yani… Şimdilerde ülke çapında pek küçüldük ama özümüz kaldı. Benim kulübümde yaş ortalaması 70 gibi… ne gam??? Dört dörtlük devam ediyor hizmet.
Demin saydım ya, daha neler yaptık neler… hatırlıyorum, Mecidiyeköy’de 30 senedir ikamet eden bazı insanlar, İstanbul Boğaz’ını görmemişlerdi. Diana ve arkadaşları güzel bir otobüs tuttular, biz de maddi destek verdik. Onları Boğaz’da gezdirip, yemek yedirdiler.
Mardin’de ÇATOM/Çok amaçlı toplumsal merkez üyesi kadınlar İstanbul’da el emeklerini sergiledikleri bir sergi açmışlar. Çiğdem Taran gezmiş sergiyi: “evladım hazırladığınız bu eşyaları İstanbullular almaz, çok zevksiz ve işlevi yok” demiş, kadınların telefonlarını almış. Biz dört sene filan Mardin’de ki o kadınları zevkli eşyalar üretmeleri konusunda destekledik. Çiğdem, uçakla oraya gidiyor, Diana aldığı dantel ve benzeri kumaşları oraya kargoluyordu. Bu arada herkeslerden model mecmuaları toplanıp gönderiliyordu, fikir almaları için. Çiğdem, onlara zevkli olmayı öğretti biliyor musunuz? Ürettikleri eşyaları da İstanbul’da pazarlamalarına yardımcı oluyordu. Çiğdem, uzun yıllar Robert Kolej’de öğretmenlik yaptığı için müthiş muhiti vardı. Vodafone’un bir yılbaşında dağıttığı tığla örülmüş kitap ayıraçlarını Mardinli kadınlar üretmişti.
Engelli çocuklara atla terapi iyi geliyormuş. Hemen para toplandı, bir hara ile anlaşıldı, Sarıgül Şişli Belediye Başkanı idi, otobüs verdi. Biz, her hafta çocukları Şile’deki haraya taşıyıp terapi almalarını sağladık. Orada da o çocukların bu işten nasıl keyif aldıklarını görerek izlemiştim. İyi ki Lions kulüp üyesi idim.
2008 yılıydı galiba, başkanlık okuluna gitmiştim. Antalya’da bir otelde iki gün yoğun ders verdiler. Ders verenler de tecrübeli ve eğitilmiş Lionlar’dı. Ne öğrettiler biliyor musunuz? “Bitiremeyeceğiniz işin altına girmeyin”! Ve örnekler verdiler. İzmir’de bir kulüp, tuvaletleri harap olan bir ilkokulun tuvaletlerini yapmaya soyunmuşlar. Okullar tatil olunca, mevcut tuvaletleri yıkmışlar, tatil boyunca hem tuvalet sayısını artıracaklarını, hem de Ağustos ayında bitireceklerini vadetmişler. Ve Eylül de okullar açıldığında okulun yıkık tuvaletleri öğrenciler için tehlike arz etmiş. Müdür, akıllılık edip, Lions merkeze ulaşmış da hizmeti başka kulüpler bitirmişler. Ne kadar çirkin. Hem atını, hem yolunu alıyorsun.
Doğal felaketlerde, depremlerde ve 6 Şubat depreminde felaket yerine ilk ulaşanlardan birisi Lions Kulüptür. Hem de ne ulaşma… Antakya’da Norveç’ten gelen muhteşem bir çadır kent kurdular. Kışın ısıtma, yazın soğutma mevcut. Jenaratöründen hamamına, okuluna kadar her şeyi var. Mutlaka gidip göreceğim.
Pek güzel bir fırsatı değerlendirdim, oğlumu da Lions Kulübüne üye yaptım. Böylece benden sonra da ailemiz hizmete devam etmiş olacak.