BİTİŞTEN ÖNCEKİ SON DÜZLÜKTEYİZ

YAYINLAMA: 28 Mart 2024 / 00.00 | GÜNCELLEME: 27 Mart 2024 / 18.56

Üç gün sonra mahalli seçimlerde oy kullanmak için sandık başına gideceğiz.

Hepimiz biliyoruz ki mahalli seçimler, yerel düzeyde kararlar alıp geleceğimizi belirleyecek yerel yönetimlerin seçileceği önemli bir süreç. Dolayısıyla, her seçmenin oy kullanırken dikkatli, bilinçli ve sorumlu davranması çok önemli.
Bu yıl, bu eylem gerçekten de her zamankinden daha çok önemli çünkü başka ülkelerde örneği olmayan, bizdeki gibi, ucube bir partili cumhurbaşkanı sisteminin çok başarısız olduğu adalet, eğitim, sağlık, tarım, hayvancılık, turizm, ekonomi, dış ilişkiler, gelir dağılımı politikalarından asla memnun olmadığımızı ifade edeceğimiz, demokratik bir hakkı sandıkta kullanıp, bu yanlış düzene bir uyarı vereceğimiz son şansımız bu seçimler.

Bitişten önceki son düzlükteyiz. Pazar günü son bir gayret, dikkat ve odaklanma ile dik duruş sergileyip bu utanç verici düzene “Dur” deme şansımız var.

Hatırlatmak için şöylece özetleyeyim:

Türkiye'de son 22 yıldır giderek artan ekonomik belirsizlikler yaşıyoruz. Önünü görebilen bir avuç insan dışındaki tüm vatandaşlar mutsuz ve kaygılı. Emekliler, emekçiler, köylü, kentli, gençler, kadınlar, küçük esnaf, yani halkın büyük çoğunluğu çaresiz ve belirsiz bir ortamda savrulup duruyor.  Yüksek enflasyon, yükselen işsizlik oranları ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, halkın ekonomik memnuniyetsizliğine tuz biber oluyor. Yıllarca kendilerinden toplanan emeklilik primlerine el konan çok değerli emeklilerimiz açlığa mahkum edildi. Hükümet vergiler yoluyla aldığı primlere el koydu. Son derece keyfi bir şekilde, cumhuriyet ilkelerine hiç yakışmayan ve demokrasi mantığıyla asla açıklanamayacak arsız bir keyfilikle şahsi sefahati için bu ödemeleri kullanmakta hiçbir mahsur görmüyor. Hesap sorulamıyor çünkü hesap vermeme konusunda kararlılar.  22 yıl önceki, devletin ciddiyeti ve şeffaflığını onur meselesi kabul eden o muhteşem sistemi işletemiyoruz. Bu durum partili cumhurbaşkanı gibi hiçbir literatürde yer almayan tek adam rejiminin ekonomi yönetimine olan güveni sıfırladı.

22 yıl önce iktidara gelirken demokratik reformlar ve özgürlüklerin genişletilmesi gibi vaatlerde bulunan bir partinin ülkeyi bu kadar zamanda getirdiği uçurumun kıyısı gerçekten kaygı verici. Son yıllarda otoriter eğilimin arttığı ve muhalif seslerin bastırıldığı artık bilinen ve yaşanan bir gerçek. Bu durum, iktidarın demokratikleşme söylemi ile pratik arasındaki çelişkiyi ayan beyan ortaya koyuyor.

Yolsuzluklar artık gün ışığı gibi ortada. Ayrıca, siyasi istikrarsızlık ve hukukun üstünlüğünün zayıflığı endişeleri de zirveye tırmandırdı. Bu durum ilk kez bizde uygulanan, mantık dışı partili cumhurbaşkanı idaresinin güvenilirliğini sorgulatan etken elbette.

Bundan 22 yıl önce, son derece iyi yetişmiş, çok zeki ve diplomatik ifadelerle dimdik ülke çıkarlarını koruyan büyükelçilerimizin yön verdiği dış politikamızda bugün cahil, anlamsız ve anlık değişen kararlarla ülkemizin küçük düşürüldüğünü utanarak ve kızarak izliyoruz. Türkiye'nin dış politikadaki bazı kararları ve ilişkilerdeki gerilimler, ülkenin uluslararası alandaki itibarını olumsuz etkiliyor. Özellikle Suriye ve Libya gibi bölgelerdeki askeri müdahaleler ve bölgesel çatışmalara müdahil olma politikası, yabancıların ülkemizi para karşılığı talan etmelerine izin verilmesi kabul edilebilir davranışlar değil.

Tekke ve zaviyeler yasasına rağmen birçok bakanlığa çöreklenmiş tarikat mensuplarını yakalayıp cezalandırmaktan öte, adında “Milli” olan eğitim yuvalarımızda bunların kuluçkaya yatmaları devlet eliyle destekleniyor. Kılık kıyafet kanununa asla uymayan garip kıyafetli kadınlar, erkekler, masum çocuklar yüzyıllar önceki tarihin sayfalarından fırlamış gibi ortalıkta gururla dolaşıyorlar. Ülkede eğitim zaten yerlerde sürükleniyor ama bu cahil kesimde bir de hurafelerle bezenmiş akıl dışı bir yaşam söz konusu ve devlet otoritesi buna asla ses çıkarmıyor hatta verdiği parasal desteklerle bunları koruyor, büyütüyor.

Türkiye, son yıllarda derinleşen toplumsal bölünmelerle karşı karşıya.1970lerin sürekli örnek gösterilen siyasi görüş ayrılıkları bile bugünkü ortamda masum kalıyor. Takım tutar gibi taraf olmalar, etnik ve dini farklılıklar sıcak gündem yapılarak özellikle derinleştirilen yorumlar, toplumun farklı kesimlerinin birbirinden giderek uzaklaşmasına neden oluyor. Bu bölünmeler, siyasi istikrarı ve hükümetin toplum nezdindeki desteğini paramparça ediyor.

Mahalli seçimlere katılım, demokrasinin temel unsurlarından biridir. Oy kullanmak, vatandaşların siyasi sürece katılımını ve karar alma süreçlerine etki etmelerini sağlar. Bu da demokrasinin güçlenmesine ve toplumsal katılımın artmasına yardımcı olur. İşte bu sebeplerle bu mahalli seçimler önemli. Bu pazar, bu çarpık iradeye anlayacakları dilde bir ikazda bulunamazsak en az dört sene boyunca hep birlikte karanlığa hızlıca gömüleceğiz.

 

BİTİŞTEN ÖNCEKİ SON DÜZLÜKTEYİZ
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *