AHOU DARYAEİ VE SOFRAMIZDAKİ YERİ ÖKÜZÜMÜZDEN SONRA GELEN KADINLAR
Geçtiğimiz günlerde, 2 Kasımda, Tahran Azad Üniversitesi'nde, Fransızca dili öğrencisi olan 30 yaşındaki Ahou Daryaei’nin (Ahu Derya) tarihe geçecek eylemi, dünyayı çok derinden sarstı . Ahou; İran’da artık kokuşmuş olan çağ dışı “ İtaatsizlik yasaları” na müthiş bir cesaret ve şahane bir protestoyla harika bir tokat patlattı. Son derece sakin ve cesur bir duruşla çok az insanın cesaret edebileceği “ hayatını “ ortaya koydu.
Olay, çoğunuzun bildiği gibi, 2 Kasım 2024 te Tahran Azad Üniversitesi'nde üniversite güvenliğiyle başörtüsü konusunda yaşanan tartışmayla başladı. Güvenlik , Ahou’nun kara çarşafının (çadorunun) baş örtüsünü tam kapatmadığı gerekçesiyle genç kadını darp etti, çadorunu yırttı. Bunun üzerine Ahou, kampüste kıyafetlerini tamamen çıkardı ve sadece iç çamaşırlarıyla kaldı. İran ceberrut rejim uygulayıcıları, bu sakin protestoyu asla anlayamadılar ve Ahou’nun , önce akli melekeleri bozuk sandılar. Oysa Ahou Daryaei, bu çağ dışı itaatsizlik yasalarına baş kaldırıyor, korkan, sinmiş insanlara cesaretle “ var olduğunu ve bedeni hakkında sadece kendisinin karar vereceğini” anlatıyordu. Bu en masum gerçeği, insanların gözlerine onurla sokarken , bu hareketinin bedelini belki hayatıyla ödeyeceğini de biliyordu. Ceberrut yönetimin en korktuğu şey, böyle soğukkanlı, sakin ve kararlı bir itaatsizlikti elbette. Kadına uygulanan çağdışı bu yasalara karşı yapılan bu hayranlık verici protesto tarihte hak ettiği yeri derhal aldı.
Şu anda göz altına alınmış olan Ahou’nun akibeti bilinmiyor, çok ciddi işkencelere maruz kaldığı ve komada olduğu söyleniyor.
Türkiye de, inanılmaz bir hızla, bu çağ dışı uygulamalara kayıyor. Ülkemizde kadın sorunları dediğimiz zaman akla, önce Demokrasinin sorunlarının gelmesi gerekiyor. Çünkü; biliyoruz ki demokrasi geliştikçe birey hakları genişleyecek ve böylece demokrasi temel ilkelerine oturup kurumlaşacak. Yani somut olarak demokrasi ile birey ve kadın haklarının iç içe olduğunu görmek ve kabullenmek gerekiyor. Kadın sorunlarını toplum sorunlarının içinde kavramak önemli. Dolayısıyla kadın sorunları birey sorunlarından ayrı değil. Ancak kadınlar toplumumuzun yarısını oluşturmakta .Diğer yarısını da dünyaya getiren ve onlara ilk eğitimi, öğrenimi, hayata dair dersi öğreten varlıklar da kadınlar..
Ancak ; ünlü şair ; kadına bakışımızı ne güzel, ne tarafsız anlatmış:
“… Ve kadınlar ; bizim kadınlarımız: anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen” …
Bu bakış açısıyla sorunları tespit etmeye kalkıştığımız da, ülkemizde kadın hareketinin çağdaş ölçütlere göre, olması gereken yerde bulunmadığı açık bir gerçek.
Gaziantep de Türkiye’nin altıncı büyük kenti olarak bu çarpıklıktan payını almakta elbette.
Kadın sorunlarında en büyük kabahati yine kadında bulan bir insanım. Kadınların son derece zeki, dayanıklı ve becerikli yaratıklar olduğu konusunda hiçbir zaman şüphe duymadım. Kadınların kurnaz ve kolaycı olduklarına da yürekten inanıyorum. Kendini zora sokmak istemeyen, direnmekten bunalan kadınlar, inanılmaz bir kabullenişle “ Yazgı “ diye adlandırdıkları oyunun tereddütsüz parçası oluveriyorlar.
Sık sık söylenen bir deyiş vardır “ Emeksiz yemek olmaz “. Emek vermeden, bedel ödemeden ,ne yazık ki, istediklerimiz altın tepside bize sunulmuyor.
Aşağıda sıraladığım “Kadına ait sorunlar” dan hangisini kadın isterse çözemez:
1- Ülke genelinde ve özellikle kadına yönelik eğitim ve öğretim eksikliği,
2- Kadını ikinci sınıf konumuna sokan , sosyal ve siyasal yaşama aktif katılımına engel olan sorunlar
3- Sivil Toplum Örgütlenmelerinin genel eksikliğinin yani sıra, kadına yönelik ve kadını içine alan örgütlenmelerin henüz çok yetersiz olması.
4- Atatürk’ün kırmaya ve önlemeye özel önem verdiği, kadına yüklenmiş bulunan pasif konumun, bugün bir kısım güçler tarafından sürekli istismara konu edilmesi.
5- Kadını kafes arkasında hatta kara çarşaf içinde tutmak isteyen bir çarpık düşüncenin laiklik ve demokrasiye verdiği zararlar.
6- Nüfus ve aile planlaması konusunda hala kat edilememiş yol.
7-Aile içi ya da toplumsal şiddete baş eğme.
Son söz:
“Kadınlar olmadan hiçbir gerçek kitle hareketi olamaz ” gerçeğini hiç unutmamalıyız.
Taleplerimiz, yüzyıllarca zayıf bırakılmış ve hakları verilmemiş kadınların gereksinimleri ve toplum içinde şu ya da bu nedenle dışlanmalarından çıkardığımız pratik sonuçlar.
Bu sonuçları çıkarmakla, bu ihtiyaçları bildiğimizi, kadının toplum dışına itildiğini ve erkeğin ayrıcalıklı olduğunu fark ettiğimizi ispatlıyoruz.
Bunun ışığında yapılacak çalışmalarla da bu sorunları ortadan kaldıracağımız günler artık gelmeli, gerekirse bedel ödenmeli, aynı Ahou Daryaei’nin göze aldığı gibi….