Akil İnsan

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Geçtiğimiz senelerde bir dostum vardi, ismi Akil idi. Eş, dost bir araya geldiğimizde tartıştığımız konularda bazı sorularımız olurdu, kalkar Akil’e sorardık. Genelde ismi ile müsemmel değildi arkadaşımız Akil. Kendi aramızda sorunlara çözüm bulur, Akil’i konulara karıştırmazdık.
Akil çok konuşurdu, konuştuğu konularda çelişkiye bile düştüğü çok sıklıkla görülmekteydi. Dün AK dediği bir konuya Akil, bu gün KARA diyebilmekteydi. Bir gün kendisinden bir konuda yardım istediğimiz oldu, konunun ne olduğunu bile kavramadan öyle bir cevap vermişti ki, kendisini konunun dışına itmek mecburiyetinde kalmıştık.
Daha sonraları ortadan kayboldu, bir daha Akil’i göremedik. Aslında iyi niyetli bir arkadaştı, fakat hesap yapmayı bilmezdi. Söylediği cümlelerin nereye gideceğini bile düşünmeden konuşurdu. Sonra ‘’ Ben o cümleyi şunu demek için söylemedim’’ gibi abuk subuk konuşurdu. Esasta çalışkan bir arkadaşımızdı, kimi zaman hasta olur, narin bünyesi yoğun çalışmaya dayanmaz, yatağa düşerdi. Kendisine geçmiş olsun dilemeye giderdik, yatakta bile konuşmayı sürdürürdü.
Bir gün Akil bir konu getirdi toplantı yaptığımız arkadaşlarımıza. Konu çok güzeldi amma konunun getirisi masaya konmuş , konunun götürüsü konusunda bir kelime dahi edilmemişti. Akil’e ‘’ Bu konuda neler feda edeceğiz, ve bizden neler gidecek ‘’ diye sorumuza basit bir cevap verdi ‘’ Onuda siz düşünün ‘’. Üstüne cullandık Akil’in : ‘’ Yahu Akil, getirisini hepimiz bilmekteyiz, bu konu yeni bir konu değil, günlerdir tartıştığımız konulardan bir tanesi, fakat cebimizden ne çıkacak onu söyle,’’ diyerek konuyu konuşturmaya başladık.
Akil bir ara ‘’ Akil adamlara soralım’’ demezmi. Hani Akil diye kendisi ile konuşmamızda, Akil aramaya başlamış olduk. Kimdir Akil dediğimiz. Eğer kendi fikrin yoksa, çözüm zor olur.
Matematik te bir kural vardır, her bir bilinmeyen için bir denklem mutlaka olması gerekir. Bir denklemde üç bilinmeyen varsa, çözüm için mutlaka üç denklem olması gerekir. Eğer yoksa bir bilinmeyen için varsayımda bulunarak denklem çözülmeye çalışılır. Fakat varsayım, değişken bir değer olur ki, bu çözümsüzlüğe götürür.
Ne kadar ilginçtir, ekranlarda çeşitli konularda bazı insanlar çıkıp fikir beyan etmekteler. Bakıyorum hep aynı yüzler. Bir dörtlü çıkıp siyasi konular hakkında tartışmayı Cemaatlerin doğruları doğrultusunda fikirlerini beyan etmekteler, bazılarıda emekli olmuş hukukcular, yanlı ve maksatlı oldukları her hareketlerinden belli cümleler kullanıp, ahkam ederler. Sanki onların söyledikleri her cümle doğru, başkalarının fikirleri ise, doğrudan uzakta olduğunu, cümlelerden anlamak mecburiyetinde kalırız.
Bazıları ise konuları şeriate bağlayıp tercümanlık yaparlar. Bir deprem olur, 3 isim bütün ekranlarda fetva verir. Sanki deprem konusunda başka insan yokmuşcasına halk sadece onları dinler. Bütün ülkede 75 milyonda sadece otuz- kırk kişi midir bu AKİL diye adlandırdığımız insanlar. Aslında ‘’Halk ne demekte’’, diyerek bunu düşünen kimse yok. Amiyane bir tabir vardır ‘’ Bir deli bir kuyuya taş atar, 40 akil adam çıkaramaz’’ işte tam bu dönemeçteyiz. Bizim Akil’in ortaya attığı konulara benzemekte. Bir sorun varsa, çözüm için birden fazla plan olması gerekir, yoksa Amerika bunu böyle istedi bu nedenle bende deklare ettim, diyerek kenara çekilmek doğru bir davranış değildir.
Bakınız, dikkat ediniz, Millet Vekillerinin ettikleri yeminin cümlelerini okuyunuz. Bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve burada Türkçe konuşulması gerekir. Mevcut Anayasaya dayanan bir yemini bulunan vekiller, bu ANAyasayı değiştirmek için çalışmakta. Şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerinin saygın Komutanlarını nezarete atarak, nerdeyse eşkiyayı meclise taşıyacaklar. Eşkiya başını Afrikada paketleyip Cavit Cağlar’ın uçağına bindiren Mossad teşkilatı, her nasılsa büyük ağabeyin baskısı ile Türkiye den özür dilemesi, hangi hesapların neticesidir, bunuda toplumun bilmesi gerekir.
Bu gün geldiğimiz yerde, inanılması güç bir dönemeçteyiz. Direksiyonu bir tarafa kırsak uçuruma gideceğimiz kesin, direksiyonu diğer tarafa kırsak dağa çarpmamız kaçınılmaz bir son. Bu dönemece kadar konuyu herkes getirebilir diye düşünmekteyim. Mühim olan bu dönemeçte direksiyonu doğru tutmak. Dönüp topluma ‘’ Akil adamlar çözümü sağlar’’ diyerek konudan sıyrılmak, basit insanların davranışı diye düşünmekteyim.
Hani her sabah kalktığımda Namık Kemal’i ve onun kapatıldığı üç metrekarelik Mağosa zindanında hissetmekteyim kendimi ve onun sözlerini anarım ‘’ Sen zanneder misin ki benim hep elemlerim, Heyhat! Ben nevaib-i eyyamı inlerim ‘’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Akil İnsan