HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, silah ve demokratik siyasetin bir arada olmayacağını vurgularken, partisinin sırtını ne silaha, ne de PKK’ya dayadığını söyledi. Demirtaş yeni bir çözüm sürecinin başlatılması gerektiğini vurguladı. Demirtaş, hükümet ve AK Parti’ye “IŞİD” eleştirileri yöneltirken “Hiçbir zaman tek başına ‘IŞİD bunu yapmıştır ve kınıyoruz’ cümlesini hükümetten duymuş değiliz. IŞİD’le birlikte en az 4-5 örgütü birlikte saydıktan sonra ‘Hepsi bizim için aynıdır’ diyebiliyorlar. IŞİD’i bir kokteyl içerisinde ancak eleştirebiliyorlar” dedi.
1 Kasım genel seçimi için yürüttüğü kampanya çerçevesinde Türkiyeli seçmenlere seslenmek üzere Londra'ya gelen Selahattin Demirtaş, BBC binasında BBC Türkçe Servisi'nin sorularını yanıtladı.
Ankara saldırısını değerlendirirken Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun özür dilemesi gerektiğini savunan Demirtaş, “Devlet içerisinde IŞİD'e sempatiyle bakan, IŞİD'i kendi çıkarları için kullanan bir anlayış, bir ekip var. Siyasi iktidar da bütün bunlarla iyi geçinen bir politika izledi. Dolayısıyla sorumluluk devlette ve hükümettedir” dedi.
“İhmallik bir şey değil. Hem Suruç, hem Diyarbakır hem de Ankara saldırılarının tamamında devlet içinden bir işbirliği söz konusu” iddiasında bulunan Demirtaş, “Örneğin Diyarbakır'da bombayı patlatan şahıs bir gün önce kaldığı otelden gözaltına alınıyor. IŞİD üyesi olmaktan hakkında arama kaydı var, buna rağmen kendisine herhangi bir soru sorulmuyor ve serbest bırakılıyor. Peki onu serbest bırakan polis açığa mı alındı, soruşturuldu mu? Hayır. Terfi etti. Emniyet amiriyken emniyet müdür yardımcısı oldu. Bunlar ihmalle falan açıklanacak şeyler değil” dedi.
Hükümetin hiçbir zaman tek başına “IŞİD bunu yapmıştır ve kınıyoruz” cümlesini kurmadığının altını çizen HDP Lideri, “IŞİD’le birlikte en az 4-5 örgütü birlikte saydıktan sonra ‘Hepsi bizim için aynıdır’ diyebiliyorlar. IŞİD’i bir kokteyl içerisinde ancak eleştirebiliyorlar. Anlayış olarak da IŞİD’e ters bir anlayışa sahip olduğunu düşünmüyorum AKP’nin” eleştirilerini yöneltti.
Demirtaş, PKK hakkında “dillerinin yeterince sert olmadığı” eleştirilerinin anımsatılması üzerine “Bizim PKK’ye yönelik bir eleştirimiz CHP, MHP ve AKP'nin en sert kınamasından daha etkilidir. Dolayısıyla PKK’ya karşı kullandığı şiddet yöntemleri ve silaha yeniden başvurması nedeniyle sürekli eleştiri yaptık, ateşkes, barış çağrısı yaptık. Bu PKK üzerinde diğer partilerin yaptığı kınama gibi çağrılardan çok daha etkili oldu” ifadelerini kullandı.
Gelinen süreçte “hükümetin savaş politikasının kendisine yarayacağını düşündüğünü” söyleyen Demirtaş, “PKK’nın HDP lehine silahlı bir seçim kampanyası yürüttüğü” eleştirilerine ise, “Eğer bir parti silah zoruyla, başkasının silahının desteğiyle altı milyon kişiyi sandığa götürüp oy alabiliyorsa, o ülkede hiç kimse güvende değildir. Silah ve demokratik siyaset bir arada olmaz. Biz sırtımızı ne silaha, ne de PKK’ya dayıyoruz, ama Suriye’deki, özellikle Suriye’nin kuzeyindeki Rojava Kürdistanı’ndaki savaşta, biz YPG’den yanayız, PYD’den yanayız ve bunu söylemekten de hiç imtina etmedik.
Biz IŞİD'den yana değiliz. IŞİD barbar bir tecavüz ordusudur, PYD bir halk hareketidir. Eş başkanımız (Figen Yüksekdağ) ‘Biz sırtımızı PKK'ye dayıyoruz’ diye bir açıklama asla yapmadı” sözleriyle yanıt verdi.
2 Kasım’dan sonraki siyasi tabloyu nasıl gördüğünün sorulmasına karşın HDP Eş Başkanı Demirtaş, “2 Kasım’dan itibaren herkes, Cumhurbaşkanı da, oluşacak yeni koalisyon da gerçekleri kabul etmek zorunda kalacak ve Türkiye için eminim daha iyi olacaktır. Biz koalisyonun Türkiye’ye iyi geleceğini düşünüyoruz. Hem siyaset arenasına, hem de topluma” dedi.
Demirtaş, çözüm sürecine ilişkin olarak da şu değerlendirmeleri yaptı:
“Yeni bir sürecin başlatılması lazım. yeniden başlayacaksa, şeffaf olmalı. Konuşulan şeyler kamuoyu tarafından, parlamento tarafından bilinmeli. İkincisi parlamento daha aktif rol oynamalı. Yani bu iş parlamentonun işidir. Yasa, anayasa yapım süreci, bunu yasal güvenceye bağlamak parlamentonun işidir. Dolayısıyla parlamentoda oluşacak, bu işe katkı sunacak komisyonlar, hangi parti üye veriyorsa, onlar aracılığıyla yürütülmelidir. Sadece tek bir partiye, iktidar partisine mal olmamalıdır. Türkiye toplumunun, hepimizin beklentisi silahların toptan devre dışı kalmasıdır. Çok mantıklıdır bu beklenti. Fakat bunun Ankara’dan Kandil’e doğru çağrı yaparak olmayacağını cumhurbaşkanı bizden daha iyi biliyor.
Silahlar nereye bırakılacak? Hangi betona gömülecek? O betonun çimentosunu, kumunu nereden alacak? Bunun bile bir yasasının olması lazım. Ben Cumhurbaşkanının ya da Davutoğlu'nun şu gün PKK’nın silah bırakmasını yürekten istediğine inanmıyorum. İnansalardı bu çağrıyı yapmazlardı, yasa çıkarırlardı. İstiyorlarsa bir maddelik yasaya bakar, değil mi? Hangi şartlarda nereye bırakacaklar, bir maddelik yasa.” (ANKA)
1 Kasım genel seçimi için yürüttüğü kampanya çerçevesinde Türkiyeli seçmenlere seslenmek üzere Londra'ya gelen Selahattin Demirtaş, BBC binasında BBC Türkçe Servisi'nin sorularını yanıtladı.
Ankara saldırısını değerlendirirken Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun özür dilemesi gerektiğini savunan Demirtaş, “Devlet içerisinde IŞİD'e sempatiyle bakan, IŞİD'i kendi çıkarları için kullanan bir anlayış, bir ekip var. Siyasi iktidar da bütün bunlarla iyi geçinen bir politika izledi. Dolayısıyla sorumluluk devlette ve hükümettedir” dedi.
“İhmallik bir şey değil. Hem Suruç, hem Diyarbakır hem de Ankara saldırılarının tamamında devlet içinden bir işbirliği söz konusu” iddiasında bulunan Demirtaş, “Örneğin Diyarbakır'da bombayı patlatan şahıs bir gün önce kaldığı otelden gözaltına alınıyor. IŞİD üyesi olmaktan hakkında arama kaydı var, buna rağmen kendisine herhangi bir soru sorulmuyor ve serbest bırakılıyor. Peki onu serbest bırakan polis açığa mı alındı, soruşturuldu mu? Hayır. Terfi etti. Emniyet amiriyken emniyet müdür yardımcısı oldu. Bunlar ihmalle falan açıklanacak şeyler değil” dedi.
Hükümetin hiçbir zaman tek başına “IŞİD bunu yapmıştır ve kınıyoruz” cümlesini kurmadığının altını çizen HDP Lideri, “IŞİD’le birlikte en az 4-5 örgütü birlikte saydıktan sonra ‘Hepsi bizim için aynıdır’ diyebiliyorlar. IŞİD’i bir kokteyl içerisinde ancak eleştirebiliyorlar. Anlayış olarak da IŞİD’e ters bir anlayışa sahip olduğunu düşünmüyorum AKP’nin” eleştirilerini yöneltti.
Demirtaş, PKK hakkında “dillerinin yeterince sert olmadığı” eleştirilerinin anımsatılması üzerine “Bizim PKK’ye yönelik bir eleştirimiz CHP, MHP ve AKP'nin en sert kınamasından daha etkilidir. Dolayısıyla PKK’ya karşı kullandığı şiddet yöntemleri ve silaha yeniden başvurması nedeniyle sürekli eleştiri yaptık, ateşkes, barış çağrısı yaptık. Bu PKK üzerinde diğer partilerin yaptığı kınama gibi çağrılardan çok daha etkili oldu” ifadelerini kullandı.
Gelinen süreçte “hükümetin savaş politikasının kendisine yarayacağını düşündüğünü” söyleyen Demirtaş, “PKK’nın HDP lehine silahlı bir seçim kampanyası yürüttüğü” eleştirilerine ise, “Eğer bir parti silah zoruyla, başkasının silahının desteğiyle altı milyon kişiyi sandığa götürüp oy alabiliyorsa, o ülkede hiç kimse güvende değildir. Silah ve demokratik siyaset bir arada olmaz. Biz sırtımızı ne silaha, ne de PKK’ya dayıyoruz, ama Suriye’deki, özellikle Suriye’nin kuzeyindeki Rojava Kürdistanı’ndaki savaşta, biz YPG’den yanayız, PYD’den yanayız ve bunu söylemekten de hiç imtina etmedik.
Biz IŞİD'den yana değiliz. IŞİD barbar bir tecavüz ordusudur, PYD bir halk hareketidir. Eş başkanımız (Figen Yüksekdağ) ‘Biz sırtımızı PKK'ye dayıyoruz’ diye bir açıklama asla yapmadı” sözleriyle yanıt verdi.
2 Kasım’dan sonraki siyasi tabloyu nasıl gördüğünün sorulmasına karşın HDP Eş Başkanı Demirtaş, “2 Kasım’dan itibaren herkes, Cumhurbaşkanı da, oluşacak yeni koalisyon da gerçekleri kabul etmek zorunda kalacak ve Türkiye için eminim daha iyi olacaktır. Biz koalisyonun Türkiye’ye iyi geleceğini düşünüyoruz. Hem siyaset arenasına, hem de topluma” dedi.
Demirtaş, çözüm sürecine ilişkin olarak da şu değerlendirmeleri yaptı:
“Yeni bir sürecin başlatılması lazım. yeniden başlayacaksa, şeffaf olmalı. Konuşulan şeyler kamuoyu tarafından, parlamento tarafından bilinmeli. İkincisi parlamento daha aktif rol oynamalı. Yani bu iş parlamentonun işidir. Yasa, anayasa yapım süreci, bunu yasal güvenceye bağlamak parlamentonun işidir. Dolayısıyla parlamentoda oluşacak, bu işe katkı sunacak komisyonlar, hangi parti üye veriyorsa, onlar aracılığıyla yürütülmelidir. Sadece tek bir partiye, iktidar partisine mal olmamalıdır. Türkiye toplumunun, hepimizin beklentisi silahların toptan devre dışı kalmasıdır. Çok mantıklıdır bu beklenti. Fakat bunun Ankara’dan Kandil’e doğru çağrı yaparak olmayacağını cumhurbaşkanı bizden daha iyi biliyor.
Silahlar nereye bırakılacak? Hangi betona gömülecek? O betonun çimentosunu, kumunu nereden alacak? Bunun bile bir yasasının olması lazım. Ben Cumhurbaşkanının ya da Davutoğlu'nun şu gün PKK’nın silah bırakmasını yürekten istediğine inanmıyorum. İnansalardı bu çağrıyı yapmazlardı, yasa çıkarırlardı. İstiyorlarsa bir maddelik yasaya bakar, değil mi? Hangi şartlarda nereye bırakacaklar, bir maddelik yasa.” (ANKA)