509 eserin sergilendiği hamam müzesi ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Gelenek ve göreneklerin bir arada yaşatıldığı hamam kültürü, insanların toplanma ve eğlenme alanı olarak da kullanılmaktadır.
Müze rehberi Sümerolog olarak çalışan Tuğçe Yetkin, hamam müzesinde gelenek ve göreneklerin bir arada yaşatıldığını belirten Müze rehberi Sümerolog Tuğçe Yetkin, “Şu anda içerisinde olduğumuz yapı 1571 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından yapılmış, Osmanlıdan kalma tarihi bir hamam. Müze içerisinde 509 tane eser sergilenmektedir. Hamam, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık olarak 3 bölümden oluşuyor. Soğukluk bölümü, dinle, yemek yeme olarak kullanılırken, ılıklık bölümü vücudu ısıya alıştırma bölümü, en son sıcaklık bölümüne geçiliyor. Termal sular olmadığından sular külhanda ateş yakılarak kaynatılıp toprak borularla hamama iletiliyor. Hamam suyunu ısıtmak ile sorumlu kişi külhanbeyidir. Gelin hamamı, damat hamamı, sünnet hamamı, asker hamamı gibi birçok özel gündemle önce toplanarak hem temizlenmeyi, hem eğlenmeyi, yıkanmayı kültür haline getirmişler. Kadınlar günler öncesinden hazırlıklar yapıyorlar, içli köfteler, dolmalar, gelinlere gelin çeyizleri hazırlanıyor. Lohusa hamamı, bebek doğduktan sonra 40’ıncı gününde bebeği ve anneyi hamama getiriyorlar, kurt başı üzerinden bebek ve annenin üzerinden 40 tas su dökerek bebeği kırklıyorlar. Vücudu şekerliyorlar, büyüyünce teri kokmasın diye, şeker gibi bir çocuk olsun diye yapıyorlar. Anne için 40 çeşit baharat karışımı hazırlanıyor, lohusa emi o da hem gelenlere birer kaşık ikram etmek için hem de bala ya da pekmeze karıştırarak annenin bütün vücuduna sürülüyor. Yaralarına iyi gelsin, şifa versin diye yapılan ve hala devam eden bir gelenek” diye konuştu.