Yesemek’in sadece Gaziantep’in değil, Türkiye’nin göz bebeği bir kültür varlığı olduğunu anlatan Gaziantep Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atilla Engin, “Yesemek, değeri yeterince anlaşılamayan bir yerdi, ama şimdi çalışmalar üzerindeki sis perdesini kaldırdığı için çok daha önemli olduğu anlaşıldı ve iyi bir tanıtımla milyonlarca turisti çeken çok önemli bir turizm cazibe merkezi olacak. Göbekli tepe çok önemli, değerli, ancak ünik değildir. Göbeklitepe gibi başka yerlerde tespit edildi. Ama Yesemek tek, ünik ve eşi benzeri yoktur. Bu nedenle Yesemek çok daha dikkatli ele alınmalı, korunmalı ve tanıtılmalı” dedi.
UNESCO sürecinde Yesemek, kültürel peyzaj kategorisinde aday
Gölet projesinin Yesemek’in UNESCO sürecini baltaladığını söyleyen Engin, “UNESCO sürecinde Yesemek, kültürel peyzaj kategorisinde aday. Kültürel peyzaj kategorisinde aday bir merkezin yanı başında 36 metre yüksekliğinde bir gölet duvarı kabul edilebilir değil. Ayrıca göletin olduğu alanda yapılan çalışmalarda birçok heykel iş makineleri ile çıkarılarak tahrip edildi. Şu anda süreç devam ediyor. Gaziantep Bölge Koruma Kurulu, konuyu değerlendiriyor. Sit alanının son araştırmalar ışığında çok daha geniş bir alana yayılması gerektiğini biliyorlar. Bilimsel raporlarımızla bunu ortaya koyduk” açıklamasını yaptı.
Yesemek’in tarihinin daha eski olduğunu anladık
Yesemek’te yüzey araştırma çalışmalarının devam ettiğini belirten Engin, “Yesemek, dünyanın en büyük ve en eski heykel atölyesi olmasının yanı sıra son keşifler de bir kent olduğunu ortaya çıkardı. Görünen o ki yarım bırakılmış heykeller aslında devasa bir tepe üzerinde planlanan kentteki anıtsal yapıları donatmak için yapılmış. Ancak bir şekilde kent projesi yarım kalmış görünüyor. Yesemek’in tarihinin daha eski olduğunu anladık. Son çalışmalarımız Yesemek’in Milattan Önce 13. yüzyıla tarihlendiğini çok net bir şekilde ortaya koydu” ifadelerine yer verdi.
Sütun altlıkları ve anıtsal duvarlar Hitit İmparatorluk çağına işaret ediyor
Engin, “Yaptığımız jeoradar ve jeomanyetik çalışmalar toprak altında anıtsal duvarların olduğunu gösterdi. Yüzeyde de anıtsal duvar izleri belirgin olarak görülüyor. Çiçek tepe mevkiinde yaptığımız kazılarda jeoradar ve jeomanyetik ile tespit ettiğimiz duvarları kazılarla da açığa çıkardık. Bu alandan çıkan heykel parçası, sütun altlıkları ve anıtsal duvarlar tamamen Hitit İmparatorluk çağına işaret ediyor. Bunlar Yesemek’in önemini kat ve kat arttırıyor” şeklinde konuştu.
Yaklaşık 200 yıllık karanlık bir çağ var
Anadolu kültür tarihine bakıldığından ilk merkezi otoritenin Hititler olduğunu ve Hitit uygarlığının coğrafyamızda önemli bir yerinin bulunduğunu açıklayan Engin, “Yaklaşık 1000 yıl boyunca devlet formasyonları halinde varlıklarını sürdürmüş, eski ön Asya siyasetine yön vermiş, çok büyük bir uygarlıktır. Yesemek’in bu uygarlığın çok önemli bir temsilcisi olduğu anlaşıldı. Eğer çalışmalar tamamlanmış olsaydı, büyük bir kent inşa edilecekti. Ama kentin yarım kalmış olmasının nedeni Hitit İmparatorluğunun yıkılmış olmasıdır. Yaklaşık 200 yıllık karanlık bir çağ var. Çünkü yazılı belgeler bu dönem için çok fazla bilgi vermiyor. 200 yıl sonrasına bakıldığında özellikle bu bölgede Hititlerin farklı etnik gruplarla birlikte küçük beylikler halinde varlıklarını sürdürdüklerini görüyoruz” diye açıklamada bulundu. Hüseyin Karataş