Suriyeli muhaliflerin avukatı
Efendim hazretleri, Esad’a karşı savaşan Suriyeli muhaliflerin her türlü destekçisi ve de avukatı olarak buyurdular ki, "Bu olayın muhalif güçlerle yakından uzaktan alakası yok."
İşte devlet, devlet adamlığı dediğin budur(!)
Olayın üzerinden iki gün geçmeden, faillerini bulup ortaya çıkaracaksın ki vatandaşın da sana güveni gelsin, değil mi(!?)
Kendimize böyle sorumluluk duygusu olan bir başbakan bulsak da o da bize üzerinden birbuçuk yıldan fazla zaman geçen Roboski(Uludere) katliamının sorumlusunun, 34 genç insanın katil veya katillerinin kim olduğunu açıklasa ne iyi olurdu değil mi?
Demek Uludere katliamı da bu yüzden aydınlanamadı!
***
Erdoğan, “Tabi buna ne yazık ki bizim içimizden de destek verenler var, siyasi olarak verenler de var siyasi olmayan verenler de var" diyor.
Türkiye herkes kendisini Suriye’nin içişlerine karışmakla ve muhaliflerine destek çıkmakla, ülkeyi komşusuyla savaşın eşiğine getirmekle suçlarken, o da bizleri Esad rejimini desteklemekle itham ediyor.
Pes ki ne pes!
***
Farzedelim ki muhaliflerin bu olayla uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan doğru söylüyor.
Bu saldırı Suriye yönetiminden geldi. Eldeki tüm deliller de bunu gösteriyor.
Peki o zaman Başbakan Erdoğan’ın olaydaki sorumluluğu azalıyor mu?
Suriye yönetimi, “Madem sen benim içişlerime karışıp, muhaliflerimi koruyor ve destekliyorsun, ben de senin ülkende bombalar patlatıp, insanlarını öldüreyim de gör” dediyse, diyorsa, bu Türkiye’yi Suriye batağına sokmak için elinden geleni ardına koymayan Başbakan Erdoğan’ın durumunu daha da vahim hale getirmez mi?
Bu işi muhalifler yapmadı, Suriye yönitimi yaptı demek, muhalifleri temize çıkarabilir, ama sizi kurtarır mı?
46 vatandaşınızın hiç yere canını kaybetmesinin vebalinden nasıl kurtulup, hesabını nasıl vereceksiniz?
***
Reyhanlı’daki patlamanın ardından getirilen yayın yasağını da çok isabetli bulmuş Başbakan Erdoğan. Olması gereken buymuş, dünyada birçok uygulamaları varmış. Yargının buradaki hassasiyetini takdir ediyormuş!
Ah bir de yargının bu kararı senin emrin olmadan aldığına inanabilsek, biz de takdir edeceğiz ama…
Olayların o bölgede geldiği noktayı kamuoyundan saklamak, sınır güvenliği bakımından gösterilen affedilmez zaafiyeti halktan gizlemek için senin tarafından, senin emrinle uygulanan yayın yasağını koyanları takdir etmek değil, ancak kınamak lazım.
***
Burada yalnızca siyasi iktidarın, başka bir ülkenin içişlerine karışmak uğruna kendi vatandaşlarının canını fütursuzca harcama sorumsuzluğu ile değil, ne yazık ki ülkenin gerçeklerini halktan saklamak isteyen bir iktidara yaranmak uğruna yargının ve de demokrasinin nasıl heba edildiği gerçeği ile de yüz yüzeyiz.