Yüzde 50’si kul, yüzde 50’si çapulcu!
Dün yaşanan gelişmeler, “Başbakan Erdoğan olmasa Türkiye’yi idare etmek ne kadar kolaylaşacak” dedirtti.
Başbakan gider gitmez, tansiyonu düşürme eylemine Cumhurbaşkanı ile görüşerek başlayan Bülent Arınç, “Üslup önemli. Üslubu beyan ayniyle insan. Devleti idare edenlerin üsluplarının yapıcı ve yatıştırıcı olması lazım” derken herhalde beni kastetmiyordu.
Erdoğan, umarım bu Afrika ziyaretinden, halkın yüzde 50’sini kendisinin bir işareti ile harekete geçmeye ve karşıdaki yüzde 50’ye saldırmaya hazır “kullar”, diğer yüzde 50’yi de “çapulcu” olarak görme aymazlığından kurtularak döner.
BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, dün Bülent Arınç ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesinin ardından yaptı açıklama, her kelimesi ile bir nasıl davranması, nasıl düşünmesi, nasıl konuşması, nasıl örnek olması açısından örnek gösterilecek türdendi.
***
"Olayların bu kadar yaygınlaşmasından herkesin çıkaracağı dersler olmalı. Bu, 'Kardeşim, siz bu kadar nobran davranamazsınız, ülkeyi yönetme ruhsatı böyle hayatın her alanına, ölçüsüz, pervasız yaklaşma hakkını size vermez' itirazıydı” uyarısında bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bilmeli ve anlamalı ki, artıkinsanların yatak odasına girmek yok.
Kim ne kadar çocuk yapar, hangi kadın kaç tane doğuracak, artık karışamayacağını anlamalı. Elindeki ruhsat, ona yaşamın bu alanlarına müdahale hakkını vermiyor.
Sonra, kim nerede ne içer, ne kadar içer, bu da onu ilgilendirmez.
Kamusal alanda toplumsal düzeni sağlamak için çağdaş ülkelerde hangi kanunlar, hangi çerçevede uygulanıyorsa, ancak onu uygulamaya yarar elindeki ruhsat.
İleri gidip içki içen herkese alkolik, ayyaş deme hakkı, yetkisi ve haddi söz konusu bile olamaz, olmamalıdır.
***
Sırrı Süreyya Önder’in de söylediği gibi, ekolojik sistem ve sorunlar AKP’nin veya Erdoğan’ın değil, insanlığın sorunudur.
Ülkenin ekolojik sistemini bozacak düzenlemeler yapamaz.
Elimde iktidar ruhsatı var diye içinde yaşadığımız doğa ile oynayamaz, bozamaz, satamaz.
Başbakan Erdoğan, iktidarının devamını arzu ediyor ve istiyorsa, Sırrı Süreyya Önder’in, son eylemler için sarfettiği, “Demokratik farkındalık ülke tarihinde dönüm noktası olacaktır” sözlerine iyi kulak verip değerlendirmelidir.
Belki halen farkında değil ama, kendisi açısından deniz bitip, kara göründü noktasına gelmiştir.
Bundan sonra insanların yaşam alanına müdahaleye yönelik atılacak her adım, her seferinde yeniden sokakların dolup taşmasına neden olacaktır.
***
Başbakan Erdoğan, Taksim olayı ile ilgili olarak yalnızca içeride değil, yurt dışında da tepki görerek itibat kaybına uğramıştır.
Avrupa Parlamentosu’ndaki siyasi gruplar, önümüzdeki hafta Strasbourg'da yapılacak Genel Kurul oturumları sırasında Gezi Parkı olaylarına ilişkin bir karar alacak. Türkiye’nin sert bir şekilde kınanacağı kararda, ifade ve toplanma özgürlüğü ve orantısız güç kullanımı noktasında Türkiye uyarılacak.
Kararda, barışçıl gösterilere karşı müdahalenin kabul edilemez olduğunun altını çizilecek.
***
Halkın yüzde 50’sini canı istediğinde sokağa dökecek kadar kul, kendisine karşı olanları çapulcu olarak gören siyasi zihniyet, hastalıklı bir zihniyettir ve eninde sonunda kaybetmeye mahkumdur.
Sizi yıllarca iktidara taşıyan, size iktidarın nimetlerini sunan insanlara bu yakıştırmaları reva görmek, yakışıksızdır. Bilesiniz ki cezasız kalmaz!