Dünya değişiyor, ya biz!
Hangisi büyük? 1’mi, 1 milyon mu?
Bir de tüyo vereyim.
Aritmetik olarak değil, sosyolojik açıdan değerlendirerek yanıt verin!
Taksim’deki ‘duran adam’ bütün dünyada ünlü oldu.
Brezilya’dan tutun, İsveç’e; Almanya’dan Avustralya’ya kadar insanlar protesto için ‘durma’ eylemi yaptılar.
Peki, Kazlıçeşme’deki milyonluk miting ne oldu? Dış basında hemen hiç yer alamadı. Haberi kullanan da, ‘Bindirilmiş kıtalar gövde gösterisi yaptılar’ diye tek sütun verdi.
Böylece, 1’in etkisi, milyonun etkisinin fersah fersah önüne geçti.
İsveç’te, pazar yerinde çekilmiş bir video internette tıklanma rekorları kırdı. Önce bir adam davul çalıyor, sonra yüzlerce insan davulcunun etrafında, “Bu daha başlangıç” diye slogan atıyorlar. Aralarına İsveçliler’i de almışlar, onlar da Türkçe sloganı tekrar etmeye çalışıyor.
Köln’de dün 40 bin kişi Gezi Parkı direnişine destek verdi. Aynı saatlerde de Viyana’da, “Erdoğan’ı yedirmeyeceğiz” yürüyüşü yapıldı. Avusturya’ya komşu ülkelerden gelenlerle birlikte eylemcilerin sayısı 10 bin oldu.
Başbakan Erdoğan, “Gezi yalan, hedef talan” diyerek Batılı ülkelerin hepsinin desteklediği eylemi küçümsüyor, yok farzediyor.
Polisin aşırı güç kullanması karşısında, “Şoke oldum” diyen Alman Şansölyesi Merkel’ı azarlayan, “Sarkozy’de seçim arefesinde Türkiye aleytarı tavır takınmıştı, şimdi balık tutuyor. Siz de balık tutmak istemiyorsanız, seçim öncesi Türkiye aleyhtarlığını iç siyasetinize alet etmeyin” uyarısında bulunan Bakan Egemen Bağış, küçük çaplı bir diplomatik skandala sebep oldu.
İş siyasette kalsa neyse, ama ekonomiye yansıyınca bizim moralimizi bozuyor!
Gaziantep üreten bir şehir. Türkiye’nin en büyük Organize Sanayi Bölgesi’ne sahip.
Şaka değil, 12 milyar dolar kredinin riskini taşıyor. (Dolar kuru bir ayda yüzde 8-10 arttı. Yani, bir milyar dolar daha fazla ödeme yapacağız. Sanayi bir ayda bu kadar parayı kazandı mı?)
Bizim siyasetle uğraşacak ne vaktimiz var, ne de halimiz!
Borçların, kredilerin ödenebilmesi için bizim çok çalışmamız gerek. Rekabet nedeniyle, kar oranları sanayi de çok düşük. Abdülkadir Konukoğlu, “İhracat yapanlar, etini de içine koyup gönderiyor!” dememiş miydi?
Gaziantep’in üretim ve ihracat başarısının arkasında, nasıl OSB’nin başarılı profesyonel yönetimi varsa, kentin de katkısı büyük.
Şöyle büyük; Aşırı rekabet karşısında düşük ücretlerle çalışanlar, Gaziantep’in yüzde 80’ini gecekonduya çevirdiler. “Yaşam kalitesi” 81 il içerisinde 60’ıncı sırada. Eğitim de sondan birinci! Hemen bütün sosyal sektörlerde gerilerdeyiz. Bu bir fedakarlık değil mi?
Gaziantep bir esnaf şehriydi. Kendi ayakları üzerinde durmak isteyenlerin şehri olduğu için aşırı sayıda esnaf vardı. Dün rakamlara baktım, Gaziantep’te 32 bin 254 esnaf var. 81 il içindeki yerimiz 17’incilik! Yani, Gaziantep’i artık bir esnaf kenti olarak nitelendiremeyiz!
Şimdi, bütün bunlardan sonra siyasi olaylar nedeniyle huzurumuz kaçar, üretim sekteye uğrarsa, yalnız sanayiciler, tüccarlar zarar görmez; bunun faturası tüm tüm kente çıkar.
Bunu çözmek iktidarın elinde. Ama polis gücü, biber gazı ve kimyasal katkılı suyla değil!
Yanlışlardan vazgeçerek, bu ülkenin diğer yüzde 50 vatandaşını da düşünerek, inatlaşmadan, daha derin sorunlara zemin hazırlamadan, uzlaşarak. Artık resmen kamplaşmış Türkiye, Orta Doğu ülkelerinin bilinen kaderine ortak edilmemeli.
Derseniz ki, bu temennilerin gerçekleşme payı var mıdır?
Pek ümitli değilim.
Başbakan Erdoğan, hiç değişmedi, zerre kadar değişmedi ama Türkiye ve dünya değişiyor.
Erdoğan’ın bildiği doğrular var. Bunlardan vazgeçmesi veya taviz vermesi söz konusu bile olamaz.
Şurasının net bir gerçek olduğunu biliyorum: Dünyada Türkiye algısı 10 günde değişti. Artık Batlı hiç bir dostumuzun olmadığını iyi biliyorum. Çünkü, onlarla aynı değerleri paylaşmadığımızı gözleri ile gördüler, öğrendiler.
Türkiye’nin işi çok zora giriyor.
Ne diyelim, her gün yeni bir gün…