Başbakan’ın yardıma ihtiyacı var

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Başbakan Erdoğan’ı izlerken, artık adeta ürperiyorum.

Geçenlerde Batı’nın Suriye ve Mısır için gereken tepkiyi göstermemesini eleştiriyor güya.

"Türkiye’de bir kişi, iki kişi, üç kişi, dört kişi polise şiddet uygularken ölüyor, tweetler, facebooklarla, dünyanın altını üstüne getiriyorlar ama öbür tarafta şu ana kadar Mısır’da 300 kişi ölüyor, bunların 53 tanesi namaz kılarken ibadet esnasında kurşunlanarak öldürülüyor, dünya sessiz" diye gürlüyor.

Gözlerim ayrıldı bu konuşmayı dinlerken. Akıl tutulması denilen şey bu olsa gerek diye düşündüm.

Herhalde, böyle bir konuşma normal koşullarda yapılsa ve konuşmayı yapan da ülkenin başbakanı sıfatını taşımasa, anında derdest edilip, doktorlara emanet edilmesi gerekirdi.

Ben henüz bu konuşmanın şokunu atlatamadan Başbakan Erdoğan ikinci cevheri yumurtladı bile.

Tencere tava çalmak suç, bunu yapan komşunuzu mahkemeye verin!

***

Kuşkusuz Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son zamanlarda durumunun iyi olmadığı ve yardıma ihtiyacının olduğu izlenimi yalnızca bizimle sınırlı değil.

Dünya da, Başbakan Erdoğan’ı kaygı ve endişe ile izliyor.

İsrail’in “The Jerusalem Post” gazetesi, önceki gün Ahmedinejad sonrası Yahudi aleyhtarlığının en önde gelen dünya liderinin Türkiye’nin değişken mizaçlı Başbakanı Tayyip Erdoğan olacağını yazdı. Yazıda ayrıca, “Obama, bu duygusal yobaza önemli bir müttefik gibi davranmayı kesmeli ve ırkçı, fitneci biri olarak kabul etmeli ve bu tür davranışların kabul edilmez olduğunu anlatmalı” ifadeleri kullanıldı. “Paranoyak otokratlar ve dinci fanatiklerden olan müttefikler, güvenilmez ve tehlikeli olur” uyarısında bulunuldu.

                                                                              ***

Şimdi bir Başbakan çıkıp ta, “Polise şiddet uygularken ölenlerden” bahsediyorsa, ortada ciddi bir durum var demektir.

Kendi ülkesinde olup bitenler karşısında bu kadar sağır, kör, taş kalpli olupta başka ülkelerin vatandaşları zulme uğruyor diye kendini paralayan bir adam sağlıklı olabilir mi?

O zaman, dış basının, “Erdoğan paranoyak, duygusal ve her daim haklı olduğuna ikna olmuş, kutuplaştırıcı, kendini yücelten, kindar ve baskıcı bir kişilik. Eleştiriye tahammülü yok, hatalarını kabul etmeye nefretle yaklaşıyor” yorumları haklı olmuyor mu?

Gezi Parkı’nda eylemrinde demokratik hakkını kullanırken  öldürülen kendi vatandaşına değil, Mısır’da namaz kılarken ölenlere acıyor.

Bu nasıl çarpık ve karmaşık bir ruh halidir?

Daha doğrusu ruh ve vicdan fukaralığıdır?

                                                               ***

Yandaşlarına, “Tencere tavacıları çekinmeden sizler yargıya taşıyacaksınız” diye tahrik ve teşvik ediyor.

"Siyaset, kavga etme sanatı değildir. Siyaset, münakaşa, çatışma, karalama, engelleme sanatı değildir” dedikten sonra, halkı birbiri ile kavgalı olmaya sürüklüyor. Toplumda ayrımcılığın, kindarlığın, nefretin tohumlarını ekmeye, kendisi gibi bir toplum yaratmaya uğraşıyor.

Yönettiği ülke tüm komşuları ile kavgalı hale gelmişken, içeride de komşu komşu ile mahkemelik olsun istiyor.

Böyle bir siyasetçi, böyle bir yönetici, böyle bir başbakan olabilir mi?

                                               ***

Halk, tencereyi tavayı sana çalıyor.

Görmeyen gözün görsün, duymayan kulağın işitsin diye çabalıyor.

Senin diktatörlüğün bana sökmez, aklını başına topla demeye getiriyor.

Sen, halktan nefret ederek, halkı aşağılayarak, halkı küçümseyerek, halkı ayrıştırarak, halkı biribirine düşman ederek bu ülkeyi yönetemezsin diye haykırıyor.

Tencere ve tava ile ortalığı çınlatıyor ki, etrafını örümcek ağı gibi saran yalakalarının sesini bastırıp, gerçekleri görmene yardım etmek istiyor.

Ama sen bunları anlayamıyorsun. Anlama yetini hırsına, kinine, nefretine teslim etmişsin.

Aklının aldığı alabildiği tek şey sandık.

                                               ***

Şöyle bir etrafına bakmayı akıl edebilsen, bundan çok değil, 5-10 sene önce bu bölgede Saddam da baba-oğul Esad’lar da hep sandıktan yüzde 50’nin çok çok üzerine oy oranları ile seçim kazanıyorlardı.

Yani anlayacağın, senin kafan sandığa takılıp kaldığı için, demokrasiye pek ermiyor.

Oysa bu halk anlayabilmen için ne kadar güzel şeyler yaratıyor.

Mesela diyorlar ki, “Demokrasi sandıkla olsaydı, en çok sandığın olduğu toptancı hali demokrasinin beşiği olurdu.

Halkı bu kadar yaratıcı olan ülkenin başbakanının gerçeklerden bu kadar uzak olması çok yazık!..

 

 

 

 

 

Başbakan’ın yardıma ihtiyacı var