Siyasi irade, fırsatı kaçırdı

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

AKP, ne yazık ki Kürt sorununu çözme fırsatını elinden kaçırdı.
Dün, genç bir siyasetçi dostumla sohbet ederken, “Mayasında milliyetçilik olan hiçbir parti bu sorunu çözemez” diye bir tespitte bulundu. Haklıydı.
Her ne kadar AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, hükümetin geçmiş yılların aksine terör meselesinin sadece polisiye ve askeri tedbirlerle bitmeyeceğine dair kararlılığını ortaya koyduğunu, Kürt meselesiyle ilgili olarak ret, inkar ve asimilasyon yoluna gitmediğini söylese de, toplumdaki genel kanı, başlangıç noktasına geri dönüldüğü şeklinde.
Çünkü, ortada askeri ve polisiye tedbirlerin dışında ortaya konan kararlı bir siyasi bir irade görünmüyor.
AKP, olayın en legal kanadını bile dışlamış durumda.

Flash TV’nin askeri uçakların Kandil’i bombalamasını, Arap spikerin maç anlatışı ve her bomba patladığında “GOOOL” sesleri eşliğinde vermesini izlerken dehşete kapıldım.
Hep söylüyorum, 30 yıldan beri devam eden bu anlamsız savaşta medyanın sorumsuzluğu, vebali ve günahı büyük.
Savaş devam etsin, kardeş kardeşi öldürsün, Türkiye gelişmesine, ilerlemesine, demokratikleşmesine harcayacağı trilyonları, uçaklara, bombalara harcasın istiyorlar. Bundan ve halkı bu yönde kışkırtmaktan, vahşice bir haz duyuyorlar.
İnsan, ortada bu kadar savaş çığırtkanı varken, bu savaşın bitmesi mümkün mü diye düşünüyor.
                                                                                          ***
Medyanın bu sorumsuzluk ve tahriklerine karşılık, Çukurca’da oğlunu teröre kurban veren ve tüm acısına rağmen, “Bu sorunu ölümler değil, siyaset çözebilir. Siyasetçiler bir araya gelsin, bu sorun çözülsün artık. Kimsenin çocuğu ölmesin” diyen İsmail Başayar’ın elini öpmek lazım.
                                                                                           ***
Terörün 30 yıllık geçmişi boyunca 32 bini Kürt, 8 bin civarında asker, polis, sivil olmak üzere 40 bine yakın insanın yaşamı yanında, Türkiye’nin 300 milyar doları uçup gitmiş, terörün Türkiye’ye dolaylı maliyetinin 1 trilyon doları aştığı belirtiliyor.
Yalnızca 2010 yılının rakamlarına bakıldığında, 950 milyar TL. Gayri Safi Milli Hasıla’nın 536 milyarı terörle mücadeleye harcanmış.
Bir Skorsky helikopter fiyatının 20 milyon, Super Cobra helikopter maliyetinin 22 milyon dolar olduğu ve bir savaş uçağı veya helikopterinin bir saat havada kalmasının maliyetinin de 10 bin doları bulduğu göz önüne alındığında faturanın ne kadar ağır olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor. 
                                                                                             ***
Türkiye; yıllardan beri bölgenin kalkınmasını ve bölgedeki binlerce insana istihdam yaratacak yatırımları askıya alarak, bölge insanının eğitim ve sağlık hizmetlerini iyileştirmeye harcayacağına hep teröre akıttı kaynaklarını.
Resmi rakamlara göre 980 bin kişinin açlık sınırında yaşadığı, 13 milyon insanın günde 2 dolarla geçindiği Türkiye’de terör bölgedeki tarım ve hayvancılığı da bitirdi.
Evleri, köyleri yakılan insanlar şehirlere kaçtı. Bunun en somut göstergelerinden biri!
Bugün kentin etrafını çepeçevre kuşatan yoksulluk sarmalının baş nedeni terördür.
Doğu ve Güneydoğu’da tarım ve hayvancılıkla uğraşıp üretim yaparken, ekonomik ve siyasi nedenlerle kaçıp gelenler, Gaziantep’in kent kimliğini büyük zaafa uğratmıştır.
                                                                                               ***
Gelinen son aşamada, silahlı mücadelenin yeniden tırmanmasının yanında bölgedeki gelişmeler de sorunun barışçı yollardan çözümünün pek mümkün olamayacağı kaygısı yaratıyor.
Bölge bu kadar karışıkken, sizin terör sorununu yağdan kıl çeker gibi çözme şansınızın bulunmadığı anlaşılıyor.
Konuyu tartışırken, arkadaşım, “Hükümet kimle görüşecek? Abdullah Öcalan’ı mı muhatap alacak, KCK ile mi uğraşacak, PKK ile mi konuşacak, yoksa BDP’liler mi” diye sordu.
İşte siyasi iradenin önemi de zaten burada ortaya çıkıyor. Olayın tüm aktörlerini çözüme dahil etmeden çözülemeyecek bir sorun var karşımızda.
                                                                                                ***
Hareketin lideri Öcalan. Ancak, geçtiğimiz günlerde Taraf’tan Neşe Düzel’in sorularını yanıtlayan ve yıllarca devletle-Öcalan arasında arabuluculuk yapan İlhami Işık’a göre, PKK sorununun Kandil’i yok sayarak çözülmesi zor gibi. Çünkü Kandil, “30 seneden beri bu mücadeleyi ben yürüttüm, 40 bine yakın kayıp verdim, ben savaştım” diyor.
Diğer yandan bakıyorsunuz, Kürt açılımı diye harekete geçip, sorunu çözeceği konusunda insanların ağzına bir parmak bal uzatan AKP iktidarı, olayın meşru muhatabı olduğu iddiasındaki BDP’lileri bile dışlar konuma gelmiş.
Oysa siyasetin, en başta olayın siyasi kanadı ile çözüme zemin hazırlaması ve işbirliğine gitmesi gerekmez miydi?





Siyasi irade, fırsatı kaçırdı