Başbakan hayallerini anlatırsa…

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Demek ki Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarını dinlerken daha bir dikkatli olmak lazım.

Hani karşımızda konuşan bu ülkenin Başbakanı olduğu için, biz söylediği herşeyi pek bir ciddiye alıyorduk şimdiye kadar.

Mesela Diyarbakır’daki konuşmasında herkesin büyük bir dikkat ve titizlikle konuşmanın içinden satır aralarından cımbızla çekip çıkardığı, “Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, birlikte yeni Türkiye olduğunu göreceğiz. Hiç endişeniz olmasın.”  sözleri meğer Başbakan Erdoğan’ın önümüzdeki sürece ilişkin bir değerlendirmesi değil, hayaliymiş!

Ben hayallerimi anlatıyorum, siz genel aftan bahsediyorsunuz” diye bir güzel payladı hepimizi.

 

Başbakan Erdoğan bundan sonraki konuşmalarında aralara küçük birer parantez açıp, “Şimdi rüyalarımı” anlatıyorum veya, “şimdi hayallerimi anlatacağım” diye bizi uyarırsa iyi olur.

En azından ertesi gün, neyin hayal, neyin rüya, neyin gerçek olduğunu anlayamadığımız için  boşu boşuna ümide kapılıp, ardından da azar işitmeyiz.

                                                               ***

Aslına bakarsanız, Başbakan Erdoğan’ın “O benim hayalimdi” demesi, şişeden çıkan cini geri içeri tepmeye asla yetmez. Zira insanlarda o algı ve beklenti oluştu.

Zaten, barış sürecinde önümüzdeki dönemde daha ileri adımlar atılmaya devam edecekse, af  bu sürecin olmazsa olmaz bir ayağı haline gelecek, gelmek zorunda, doğal olarak.

Yani siz bir yandan Kürt sorununu sona erdirmek için çaba göstereceksiniz, diğer yandan binlerce insanı tamamen siyasi nedenlerle cezaevlerinde tutmaya devam edeceksiniz. Bu olacak şey mi?

                                                               ***

Zamanı er veya geç, çıkarılacak affın sınırlarının çok iyi belirlenmesi önemli olan.

Zira, cezaevlerinin boşalması hayali, yalnızca devlete karşı olan suçları kapsayıp, hiçbir zaman hırsızı, tecavüzcüyü, soysuzu, soyguncuyu kapsamamalı.

Vatandaşın canını yakmış, namusuna, malına zarar vermiş insanlar, bir genel af kapsamı içinde aramıza salıverilmemeli.

Başbakan’ın hayalini kurduğu affın tek dayanağı “siyasi suçlar” olarak belirlenmeli ki, toplum vicdanını yaralayıp, kanatmamalı.

Rahşan Affı gibi, tarihe kara bir leke olarak geçmemeli.

Yıllardan beri sırf siyasi düşüncelerinden ve eylemlerinden dolayı boşu boşuna cezaevlerinde yatan siyasetçilerin, öğrencilerin, gazetecilerin özgürlüğüne kavuşmasını sağlayacak bir af toplumsal barışın tesisi açısından çok önemli.

                                                               ***

Başbakan Erdoğan’ın haftasonu Bismil’deki toplu açılış töreni sırasında otobüsüne yaklaşan delikanlının gözyaşları, bu konuda atılacak adımın ne kadar çok masum insanın gözyaşını dindireceğini göstermesi açısından da anlamlı.

Remzi Araz, gözyaşları içinde Başbakan’a ulaşıp, “barış” istedi.

Ağabeyi, Bismil ilçesinde bir arkadaşının vefatının ardından çıkan gösteride güvenlik güçlerine taş attığı gerekçesiyle 2.5 yıldır cezaevindeydi ve annesinin her gün döktüğü gözyaşları belli ki henüz 20 yaşındaki Remzi Araz’ı da çok yaralamıştı.

 

"Başbakana el salladım ve 'barış barış' diye bağırdım. Bunun üzerine Başbakan otobüsü durdurdu ve beni yanına çağırdı. Başbakana içimdeki duyguları anlattım" diyen Araz, görüşmede çok duygulandığını ifade ederek, "Barışı istedim ve çok duygulandım. Taş attığı için 2.5 yıldır cezaevinde olan ağabeyim için annem her gün ağlıyor, ben bir gün ağlamışım çok mu? Başbakanımızın bana yaklaşımı çok güzeldi. Bana dedi ki 'Ben niçin buradayım, süreci düzeltmek için buradayım'. Ağabeyim suçsuz. Başbakanımızdan onu özgürlüğüne kavuşturmasını istiyorum” diyordu.

                                                               ***

Başbakan’ın hayalleri bile, Remzi Araz gibi göz yaşı döken binlerce insana umut olmaya yetti.

Eğer bu hayal bir gün sağlıklı bir şekilde, sınırları iyi çizilerek gerçeğe dönüşürse, barış sürecinin de en önemli temellerinden birini oluşturacaktır kuşkusuz.

 

Başbakan hayallerini anlatırsa…