Tanıdık bir zihniyet!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Müzeciler Derneği, şu anda Türkiye genelindeki 201 kazıdan 48’inin yabancılar tarafından yürütüldüğünü söylüyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na çöreklenmiş olan bağnaz milliyetçilik zihniyet, Türkiye arkeoloji tarihini sekteye uğratacak bir girişim başlatarak, ilk etapta Antalya, Muğla ve Kütahya’daki Xanthos, Letoon ve Aizonai antik kentlerindeki yabancı ekiplerin kazı lisansını iptal etti.

Bakan Günay, iptallerle ilgili olarak, “Rutin çalışan yabancı kazılara izin vermeyeceğim. 15 gün kazıyor, hiçbir koruma önlemi almadan ülkesine geri dönüyor. Bilimsel yayın bile yapmıyor” dese de bu gerekçeler pek inandırıcı bulunmuyor.

İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Anabilim Dalı’nın eski başkanı Mehmet Özdoğan’a göre ise, kazıların bir ekipten alınıp başkasına devredilmesi kabul edilemez.

                                                                  ***

Gaziantep’te de Dülük Antik Kenti’ndeki kazıları yıllardan beri Alman Prof. Engelbert yürütürken, İtalya Bolonya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Nicolo Marchetti de yıllarca Tilmen’i kazıp, arkeolojik park haline getirdi. Son iki yılda Taşlıgeçit de yapılan kazıların ardından yine İtalya’dan getirilen paralarla arkeolojik park haline getirilip, turizme kazandırıldı.

Zeugma Antik Kenti, 2000 yılında Birecik Barajı’nın sularına gömülmeye başladığında, dönemin Valisi Muammer Güler’in Özel İdare’nin bütçesinden zorlayarak kazı çalışmalarına gönderdiği para 40-50 bin lira gibi komik paralardı.

Ne zaman ki Sabah Zeugma’nın sulara gömülmesini dünya gündemine taşıdı, işte o zaman Packard Humanities Institute tarafından ilk etapta 5 milyon dolar ve dünyanın dört bir yanından 100’den fazla arkeolog Zeugma’ya gönderilerek, hummalı bir çalışma ile birçok eser sulara gömülmekten kurtarıldı.

                                                                 ***

Arkeoloji son derece ilginç ve gizemli bir konu.

Toprağı kazıp, binlerce yıl önce yaşamış insanların medeniyetine ilk kez dokunuyor olmak insanda inanılmaz duygular yaratıyor olmalı.

İşte bu sıra dışı iş, sağlam bir altyapısı olmayan meslek mensuplarında garip bir ruh hali de yaratıyor diye düşünüyorum.

Buna 2000 yılındaki Zeugma kurtarma kazılarında yakından tanık olduk.

Yerli ekiplerin, kendi yetersizliklerine bakmadan, kurtarma kazısına katılan yabancı arkeologları dışlayıp, engellemelerine şahitlik ettik.

Mozaikleri restore etmek için Packard Vakfı tarafından Gaziantep’e gönderilen ve şu anda müzede sergilenmekte olan mozaiklerin önemli bir bölümünü ekibiyle birlikte restore ederken, bir yandan da yeni restore ekipleri yetiştiren dünyaca ünlü İtalyan restoratör Prof. Roberto Nardi’nin başına gelenler, olayın çarpıcı bir örneğini teşkil etmesi açısından ilginçtir.

                                                             ***

Nardi, ekibi ve restorasyon giderlerini Packard Vakfı finanse ediyordu. Yani Zeugma mozaikleri bedavadan restore ediliyordu.

Roberto’dan işi öğrenen ve daha sonra restorasyondan malı götüren ekip, bir gün mesai bitiminde sırt çantalarıyla müzeden çıkan Prof. Roberto Nardi ve ekibini, müzeden eser çalıp götürüyorlar diye polise ihbar etti.

Polis, Roberto ve ekibini, derdest edip karakola götürerek sırt çantalarını aradı. Çantaların içinde doğal olarak, restorasyon işinde kullandıkları birkaç alet edevat vardı, o kadar.

Nardi, bu olaydan sonra restorasyon işini hemen bırakıp, kırgın bir şekilde ülkesine döndü ve meydan uyanık çömezlere kaldı.

Ardından tanrı onlara yürü ya kulum dedi ve Zeugma mozaiklerinin tüm restorasyon işleri o ekibe ve perde arkasındaki işbirlikçilerine verildi.

Bu işten epeyce nemalandılar ve halen de işin başındalar. Çünkü, Zeugma mozaikleri restore etmekle bitecek gibi değil.

                                                                ***

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, şimdilerde bakanlığa çöreklenmiş olduğu söylenen milliyetçi alt kadronun görüş ve istekleri doğrultusunda yabancı kazı ekiplerinin çalışma ruhsatlarını iptal etme gerekçelerinden biri de yabancı ekiplerin kazılarla ilgili bilimsel yayın yapmakta gecikmeleri.

Külliyen safsata bir gerekçe.

                                                               ***

Zeugma kurtarma kazıları sırasında gözlemlediğimiz şeylerden biri de bilimsel yayınlar konusuydu.

Yasa gereği, bilimsel yayın hakkı, bir arkeolojik bölgede ilk kazıyı yapan ekipte bulunanlara ait. Onlar ilk bilimsel yayınları yaptıktan sonra, sıra diğer ekiplere geliyor.

Zeugma’da bilindiği gibi ilk olarak müzede görevli arkeologlar çalıştı ve yayın hakkı onların elindeydi. 2000 Yılı’ndaki kurtarma kazılarını ilk etapta 5 milyon dolar destek verip, daha sonraki çalışmalar ve restorasyon işine 20 milyon dolar gönderen Packard Humanities Institute, dünyanın dört bir yanından antik kentin kazıları için seferber ettiği ekibin çalışmalarını muhteşem bir eserde toplayarak, dünyanın ilgisine sunmak istedi. Ancak, bizim arkeologlar müthiş bir direniş ve işbirliği içinde Packard’ın bu yayınına engel olmak için bilimsel yayın yapmadı. Packard, yıllarca bu yayınların yapılmasını bekledi, baktı olmuyor, vazgeçti.

Kim kaybetti?

Eğer Packard Vakfı kazılara 100’den fazla arkeolog gönderip, finansal destek sağlamasa, bugün Zeugma Müzesi’nde hayranlık ve gururla izlediğimiz birçok mozaik suların altında kalmış olacaktı.

                                                          ***

Kimyalarında ilkel milliyetçilik harcı ihtiva eden ve sonucu ülke için ne kadar hayırlı ve verimli olursa olsun, başkalarına duydukları kin ve kıskançlık duygularını dizginleyebilme insani vasıflarından yoksun dışardaki uzantılar da olaya dahil olunca, son derece güzel ilerleyen bir gelişme bir anda çirkinlik, çirkeflik haline dönüştü.

Şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yabancı ekiplerin kazı lisanslarını iptal etmesi de durumun yukarıda da aynı seyri takip ettiğini gösteriyor.

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Nazmi Karul,  Bu tip yaptırımlar yavaş yavaş Türkiye hakkında farklı bir imaj oluşmasına sebep olabilir. Bu tavrı etik bulmuyorum. Burada kötü giden bir şey varsa ekiplere farklı yaptırımlar uygulanabilirdi. Ellerinden kazı alınıyor fikri oluşursa, iyi ekipler de gelmez ve arkeoloji içine kapalı bir bilim dalına döner” diyor.

Diğer yandan, Bakanlığın 50 bin liralık bütçesi ile ancak bir ay kazı çalışması yapabilen bir kazı başkanının, “Bu ödeneklerle biz, yılda bir ay, kaçakçılar ise 11 ay kazı yapıyor” şeklindeki sözleri bu alandaki çaresizliğin, yabancı kaynak ve bilim adamına desteğin zaruretini gözler önünü seriyor.

                                                                              ***

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın böyle bir zihniyet tarafından ele geçirilmiş olmasının sıkıntılarını önümüzdeki yıllarda daha derinden hissedeceğiz gibi görünüyor.

Yazık! Hem de çok yazık!

 

 

 

 

 

Tanıdık bir zihniyet!