“Adaletsizlik er geç bir toplumu çökertir”
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Bunu kabul etmek mümkün değil” demiş, haklı olarak.
Mustafa Balbay’ı tahliye eden yargı, BDP’li milletvekillerinin tahliye talebini reddediyor.
Bunu kabul etmek nasıl mümkün olabilir ki?
Böyle hak, böyle adalet olabilir mi?
Haksızlık ve adaletsizlik duygusunun bir topluma verebileceği zararı başka hiçbir şey vermesi mümkün değildir.
Bir toplumda eğer hayatın her alanında haksızlıklar ve adaletsizlikler silsilesi mevcutsa, o toplumu hiçbir kuvvet birarada da tutamaz.
BDP’li yöneticiler de zaten bu garip durumu, “Düşmanlık hukuku” olarak değerlendirmiş.
HDP Eş Başkanları Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü, Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin bugün verdiği tahliye taleplerinin reddine ilişkin kararın, "Seçilmiş vekillerin temsil haklarını çiğnemesinin yanı sıra hukuk düzenini de hiçe sayan, hukuk kisvesi altında yürütülen bir ırkçı siyasetin ifadesi" olduğunu söylerken, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “BDP’lilerle ilgili bu karar böyle çıkınca ben doğrusunu isterseniz hayret ettim. BDP’li vekillerle ilgili verilen kararda bir çifte standart var. Bu kabul edilemez. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararın farklı farklı uygulamak bu memlekette çok ciddi tartışmalar ortaya çıkarır, bunu kabul etmek mümkün değil” diye konuşuyor.
***
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da tepkisini, “Anayasa Mahkemesi’nin uzun tutukluluk süresini gözeterek verdiği emsal karara rağmen Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin milletvekilleri hakkında böyle bir hükme varması, mahkemenin tarafgirliğini de bir kez daha ortaya koymuştur” diye dile getiriyor.
Belli ki karardan herkes şaşkın. Hepimiz bu kadar şaşırdığımıza göre de, ülkede herşey ne kadar kötü olursa olsun, yargının bu kadar açık ve bariz şekilde çifte standart uygulayabileceğini beklemiyormuşuz demek ki.
***
Şiddete bulaşmamış bir insanın sırf düşünceleri bahane edilerek özgürlüklerinden alıkonulması en büyük insan hakkı ihlalidir.
O yüzden Mustafa Balbay’ın da Tuncay Özkan’ın da BDP’li vekiller Faysal Sarıyıldız, Selma Irmak, Kemal Aktaş, Gülser Yıldırım, İbrahim Ayhan’ın da, diğer tutuklu belediye başkanları, meclis üyelerinin de, öğrencilerin de, eylemcilerin de bir an önce özgürlüklerine kavuşturulması, demokrasinin, insan haklarının, hakkın ve hukukun bir gereğidir.
Zaten Hüseyin Çelik’in söylediği gibi Mustafa Balbay 34 yıl hüküm giymiş bir vekil. BDP’liler 7-8 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor, haklarında heniz kesinleşmiş bir hüküm de yok.
Durum böyle olunca Mustafa Balbay tahliye edildiğinde diğerleri açısından da umut ışığı doğmuştu içimizde. Ancak dün BDP’li iki vekilin tahliye talebinin reddedilmesi ile hepimiz, büyük bir adaletsizlik çukuruna yuvarlanıverdik sanki.
***
Bu tutukluluklar, o kadar haksız ve insafsız ki, neresinden tutacağını şaşırıp kalıyor insan.
Adam bir gün önce cezaevinde, bir gün sonra mecliste yemin ediyor.
Doğrular ve yanlışların birbirine karıştığı, haklılıkla haksızlık arasında fazlaca bir farkın olmadığı hissinin yoğun olarak yaşandığı, hırsızla, vurguncuyla, devletten, toplumdan çalanla dürüst ve namuslunun ayırd edilemediği garip bir sistemin içinde yaşamak çok ağır geliyor insana.
Siyaset kurumu ve yargı erkinin, evrensel doğrularla yanlışı sürekli karıştırması, adaleti geç ve de hatalı tecelli ettirmesi, bu toplumda yaşayan insanlar olarak hem siyasete, hem de adalete olan güvenimizi sarstıkça toplumsal bağlarımız da bu sarsıntıdan yoğun şekilde hasar görüyor.
***
İnsanlara ayıp ve yazık edildiği duygusunun sıkça yaşatıldığı bir toplumun devletine, adaletine saygı ve bağlılık duyması mümkün değildir. Her adaletsizlik, her haksızlık, her hukuksuzluk, her yanlış bu duyguları hırpalayıp yıprattıkça, toplumun ortak bir noktada buluşması da zaman içinde imkansız hale gelir.
Güney Afrika’nın efsane lideri Mandela’nın şu sözlerine iyi kulak vermek lazım: “Şiddet ve adaletsizlik er geç bir toplumu çökertir. Adalet olmadan hiçbir kalıcı düzen kurulamaz.”