Soma ve Somun
Aklıma hep Erzurum’da fırından iki somun çalan iki genç delikanlının hayat macerası gelir. İki somun ekmeği ne için çalar bu genç çocuklar diye hep düşünmüşümdür. Bu iki somun ekmek için hakim karşısına çıkıp, kendilerini hiç savunmamışlardı. Karınları açtı ve fırından iki somun ekmek çaldılar. Hakimde bu iki somun ekmeğe hapis cezasını kesmişti , toplum vicdanlarını susturmak için verilen ceza.
Hatta bazı çevrelerde ‘’bu gün bu iki somun ekmeği çalan bu çocuklar büyüyünce hangi konuya dönüşür ‘’ diye konuşmalar bile olmuştu. Bu ne kadar gerçekcidir bilmemekle beraber bu iki genç çocuk, aç oldukları için bu iki somun ekmeği çalmışlardı. Hani bu ekmeği çalıp başka bir yerde satıp otuz kuruş için kendilerini riske atmazlardı. Bilmiş olsalardı bu iki somun ekmek için hapis yatacaklarını, aç kalıp salyalarını yer, böyle bir davranışta bulunmazlardı.
Burada kesilen ceza aslında bu çocuklara değildi. Bu çocukları aç bırakan zihniyet suçlu idi. Şimdi büyük şehirlerin en işlek caddelerin trafik işaretlerinde kırmızı ışıklar yandığı zaman, araçlardan para dilenen çocuklarla dolmakta. Büyük bir bölümü Suriye’den gelen mültecilerin oluşturduğu bu çocuklar ve kadınlar hem kendi hayatlarını tehlikeye atmak ta, hemde araç sürücülerini zor durumda bırakmaktalar. Bunları dilenmeye yönlendiren nedenle, çocukların bir somun ekmek çalmaya iten zihniyetten bir farkı var mıdır?
Bence her ikisinde de yöneticilerin baştan sona hatalı olduğuna inanmaktayım. Sadece bir konuda mı yönetim zaafı var diye fikir yürütürsek, yalnış yapmamız ihtimal dahilindedir. Türkiye de Devletin birimlerinin yapmış olduğu hatalarda bu güne kadar kim zarar gördü, kim ceza aldı diye bir araştırma yapmakta yarar var. 2000 li senelerin başında ülkemizde aşırı hızdan bir tren devrildiğini hatırlarsınız. ‘Hızlı tren’ projesi yapılmasının çıkış noktasında, aşırı hızdan tren raydan çıkmış onlarca yurdum insanı hayatını kaybetmişti. Yöneticiler hemen ortaya atılıp ‘’ bu kazada kimin ihmali varsa mutlaka ceza sı verilecektir’’ diyerek ‘’ Tahkikat komüsyonu kurulsun’’ sözleri ile toplumun tansiyonunu yumuşatmasından sonra, konu yavaşca soğumaya bırakıldı.
Aslında kurumun en küçük memurundan tutunda en üst Bakana kadar herkes burada suçlu olduğu aşıkardı. Fakat gelin görün ki bu vahim kazanın sorumluları ellerini kollarını sallıyarak gezmekte, hem de önemli bir şehrin yönetimine bile talip olmakta.
Şimdi gelelim Soma daki bir maden ocağında üretimde gösterilen denetimsiz işletmede kaybolan sade 301 can mı? Hayır değil! Bu şehirde yaşayan insanların bütün umutlarıda bu canlarla beraber sönmekte. ILO’nun saydığı basit 5 kuralın detayı ile beraber uygulanması sonucunda böyle kazaların meydana gelmesinin önüne geçileceğini söylenmekte. Bu basit bir maden ocağı ve gerekli önlemler alınmadığı takdirde can kayıpları kaçınılmazdır. Bunun ne Fıtratla, ne de alınyazısı ile ilgisi yoktur. Basit bir maden ocağında önlem almassanız insanlar ölür. SerVekil ‘’ kürt kökenli vatandaşların 9 veya 10 çocuk yapmalarına karşın sizde üç, dört çocuk yapın, Soma’da oturursanız dikkatsizlikten bunlardan bir kaçı ölür’’ anlamına gelen ‘Maden ocağında çalışanların fıtratında ölüm riski vardır ‘ sözlerini bir başka konuda da değerlendirmekte yarar olduğunu düşünmekteyim.
Türkiye’de Soma’daki maden ocağından çıkarılan kömürün, enerji santrallerinde kullanılmadığını sokaktaki yurdum insanı bile bilmekte. Devlet bu kömürü alıp, sosyal yardım zarfı ile kendisine oy veren vatandaşlara dağıtmakta. Bu kömürü alıp ısınan insanlar da, felaketi hazırlayan bir ziyniyete oy vermekte. Bir an düşünün bu ihmal, kömür madeninde olmayıp bir Nükleer Enerji Santralı’nda olsa idi ne olurdu? Basit bir kömür madenini işletmekten aciz zihniyetle yönetilen bir ülkede, bir nükleer santraldaki ihmal sonucu meydana gelecek kaza fıtrat’tan mı olurdu? Varın seyredin o zaman uluslararası platformda çizilen itibar ne hale gelir?
Önce insana önem vermemiz gerekir, öfkesini dile getiren insanları tekmeleyen bir ziyniyet değil, toplumu kucaklayan bir yönetim ülkem için elzem. Vatandaşını tokatlayan SerVekil, katiyetle olmaması şarttır. Nükleer santralda kaza, Soma’da olduğu gibi 301 hayatla kalmaz, katlanılacak sonuçlar içinde sadece Türkiye’deki yurdum insanını değil, Çernobil’deki gibi başka ülkelerde yaşayan insanlarında bu kazadan etkilenmesi kaçınılmazdır, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına .