Bal kavanozu
Geçen gün Prof. Dr. Ömer Arpacıoğlu’nun oğlu evlendi. Üniversitenin tüm öğretim kadrosu orada idi. Güzel bir düğün oldu, mutlu olsunlar.
Bir profesör öğrencim, ”Gaziantep evlenme adetleri diyebir kitabınız var.Konuşmaz mısınız?”dedi.
Hafızamı yokladım:
Meğer ne kadar da değişmiş adetlerimiz…
Eskiden ana, nene kapı kapı kız arar evlendirirlerdi oğlanı…
Şimdi değişmiş adet.
Ne gerek var anaya, neneye?
Kız çeviriyormuş telefonu konuştuğu oğlana:
“Üniversiteyi bitir, ananı yitir, arabayı getir. Al beni götür!
İsteği de fazla bir şey değil:
Kare pencere, düdüklü tencere, dumansız baca, kaynanasız koca!..
Yani, yeni daire, modern bir mutfak,kaloliferveee…kaynanasız koca!..
Oğlanvarlıklı ise dörtte anahtar istiyor:
Yeni bir daire anahtarı,kasa anahtarı, araba anahtarı, denizevi anahtarı!..
Eskiler “Evlilik bal dolu bir kavanoza benzer, dışarıdakiler içeriye girmeye çalışır, içeridekilerde dışarı çıkmaya” derlerdi.
Biz de, düğünlerde kavanozun kapağını sıkısıkı kapatıyoruz ki kavanozun içinde otursunlar, ömür boyu mutlu olsunlar diye..
Tüm evlilere, bir Türkmen Atasözü ile mutluluklar diliyoruz.
“Allah sancağınızı, ocağınızı, kucağınızı boş bırakmasın!.”