‘Krallık’ üzerine…
İspanya Karlı Juan Carlos’un, tahtını oğlu Felipe’ye bırakması küçük bir azınlık tarafından takdirle karşılanırken çoğunluk, yüzbinler 60’tan fazla kentte sokağa dökülerek monarşiye karşı çıktılar.
Ortadoğu ülkelerindeki sultanlara, emirlere, şeyhlere, krallara bir diyeceğim yok!
Gelişmekte olan ülkelerin kırılgan demokrasilerindeki heveslileri de endişe ve tedirginlik duyarak izliyorum.
Ancak, gelişmiş ülkelerin kaliteli demokrasilerindeki kral ve kraliçeleri biraz yadırgıyorum.
Bir ülkeyi yönetenler halkın oyları ile seçilmediyse benim gözümde pek bir değerleri yok!
Kralın oğlu olunca bütün ülkenin bayram yaptığı devir tarihin derinliklerinde kaldı!
Daha doğrusu kalmadı da, ama artık kalmalı! Aksi halde bu saçmalık nasıl izah edilebilir?
İngiltere’nin kraliçesi var! Ülke monarşi ile yönetiliyor. Gerçi kraliçenin halkın oyu ile seçilen hükümetlere hiçbir dahli yok. Ama ülkenin topraklarının bir bölümü kraliçeye ait ve kraliyet ailesinin bir bütçesi var.
Belki bizim bu monarşiyi eleştirmemiz saçma da olabilir. Çünkü, İngilizler’in yarısı monaşinin devamından yana. Aristokrat bir sınıfı kabulleniyor.
Birkaç hafta önce komik bir durum oldu.
Almanlar’ın ünlü Bild Gazetesi İngilizler’in gerçekten güzel ve sempatik prensesleri Cambridge Düşesi Kate Middleton’un rüzgarın azizliğine uğrayıp açılan mevzun bacaklarının resmini basınca kıyamet koptu…
Kızgın İngiliz basını Almanlar’ın kabalığından başlayıp görgüsüzlüğüne kadar verip veriştirdiler.
Almanlar sıradan bir haber ve resmin arkasından sakin bir şekilde İngilizler’e cevap verdiler:
“Hani siz burunlarından kıl aldırmayan, basının asla sansür edilemeyeceğini savunan, ifade özgürlüğü için her şeyi feda etmeye razı sevgili İngiliz meslektaşlarımız, ne oldu size böyle durmadan bize hakaret edip Almanlar’ın ince ruhunu incitiyorsunuz! Prensesinizin bacakları ve kalçası o güzel düzgün ve güzel ki, gurur duymalısınız. Doğrusu sizi kıskandık!”
Eh, bu cevap üzerine İngilizler sustular ve olay da unutuldu, dersek yanlış olur, çünkü internette duruyor!..
Tekrar İspanya Kralı’na dönersek…
Carlos, tam krallar gibi yaşamış.. İngiliz Daily Mail Gazetesi Juan Carlos’un 1500’den fazla kadınla beraber olduğu iddialarını tekrar gündeme getirdi. Pilar Eyre’nin 2 yıl önce yayınlanan kitabında, aralarında prenseslerin de bulunduğu bütün sevgililerinin isimleri var.
Burada düşünmeden edemiyorum; zavallı Osmanlı Padişahları haremlerindeki 200-400 kadınla iktifa etmişler! Daha bir de İstanbul’a gelen yabancılar Topkapı’daki Harem Dairesi’ni ziyaret ediyorlar!
Asıl ziyaret yeri Juan Carlos’un Sarayı’ı olmalıydı bu duruma göre, değil mi?!.
İsveç Kralı Carl Gustav’ın seks partilerine katıldığını iddia eden mafia lideri Markoviç, bu sene başında öldürüldü.
Belçika Kralı II. Albert geçen sene tahtını oğlu Prens Phillippe’e bırakırken sağlığını gerekçe göstermişti!..
Biraz da Ortadoğu’ya göz atalım…
Şu sıralar Katar Emiri gündemin birinci sırasında. 2022 Dünya Kupası’nın Katar’a verilmesi ile ilgili ortaya atılan iddiaların ucu UEFA Başkanı Platini’ye uzandı.
Emir Hazretleri’nin bu iş için Muhammed Bin Hammam aracılığı ile 5 milyon Dolar bahşiş verdiği iddia ediliyor.
İddiaya bir şey diyemem de, 5 milyon Dolar’a derim!
Olur mu öyle şey? Biz 6 milyon Dolar verelim bize versinler!
Bu işte, söylenenin en az 20 misli veya çok daha fazlası dönmüştür!
Şu dünyanın haline bakın?
Birileri sürekli götürüyor, onlar akıllı!
Dedikodusunu yapanlar ise yeteneksiz, yani salaklar!
Üzgünüm, tramvay işini unutun!..
Dünkü yazım üzerine arayanlar, tramvay sanayinin çoktan Bursa’da kurulduğunu söylediler.
Ben dünkü yazımda, Antepli sanayici bizim külüstür tramvaylara yedek parça üretmek zorunda kalacağı için bir bakarsınız Antep’te tramvay sanayii doğar, demiştim.
Meğerse Bursa’da Durmazlar’ın İpekböceği adını verdiği tramvay şimdiden dünyanın en önemli 7’inci markası olmuş bile…
Ama durum o kadar da kötü değil. Bizim sanayimiz elimizdeki külüstürleri kilo ile satıncaya kadar yedek parça üreterek para kazanacaktır.
Fevkalade önemli bir yasa…
10 milyonu ilgilendiren 100 milyar liralık borç yapılandırma yasası büyük bir kesimi memnun ederken bazılarını da üzdü!
Cumhuriyet Gazetesi’nden Çiğdem Toker şunları yazdı:
“Ey, vergisini düzenli ödeyen “iyi” yurttaşlar:
Siz buna “çifte enayilik” de diyebilirsiniz.
Devlete birikmiş borcunu ödemeyen eş-dost’un, muzaffer bir komutan edasıyla karşınıza geçip “Ben sana dememişmiydim?”lerine katlanmak değil tek cezanız.
İkinci bir cezanız daha var:
“Büyük müjde”, “Cumhuriyet tarihinin en...vs. vs.” diye takdim edilen “vergi affı” yasa teklifinde, “rüşvetçiler” de unutulmadı...
Tabii ki, on AKP milletvekilinin imzasını taşıyan metinde böyle bir ifade geçmiyor.
Lakin öyle bir 2. madde yazılmış ki kanun teklifine; “havuz”a para aktaran, siyasilere rüşvet dağıtan bütün şirketler dahil; “kasasından belgesiz para kullanan” şirketler, yüzde 3 vergiyle “durumukurtarabilecek”.
10 milyonu ilgilendiren dedik, çocukları ve kadınların bir kısımını çıkarırsak, bu Türkiye’de borçsuz insanın, devlete borcu olmayan insanın çok az olduğunu gösterir.
Daha önce de yazmıştım, esnaf, sanayici, ticaret erbabı tıkandı. Yaşam mücadelesi veren bu insanlar devlete olan borç nedeniyle iş yapamaz hale geldi. Bu yasa ile birlikte yeniden doğacaklar.
Bu yasa sırf birilerine kıyak olsun diye çıkarıldığını düşünenlerin sağlıklı düşündüklerini zannetmiyorum.
Bu yasa teklifi öyle birkaç hafta içinde hazırlanabilecek gibi değil. Belli ki en az 6 aydan beri üzerinde çalışılıyor. Ayrıca, yasayı çok iyi gizlediler, renk vermediler. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek kaç kez, “Kesinlikle böyle bir çalışma yok” demedi mi?
Büyük ihtiyaç vardı ve büyük bir kitle tarafından memnuniyetle karşılandı.
Tabii asıl mesele bu işin iyice irdelenmesi. Neden 2-3 sene içinde bu duruma geliyoruz, asıl bunun önlemi alınmalı. Birkaç gün önce Konukoğlu da aynı konuya değindi, bu kadar yüksek vergi ile çalışma hayatının düzenli gitmesinin zor olduğunu belirtti.
Yasaya üzülenler için söylüyorum, umutlarını kaybetmesinler!
Meclis’e sunulan bu teklifin önünde daha komisyon ve Genel Kurul aşamaları var.
“Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı borç yapılandırması” epeyce “değişiklik önergesi” de kaldırır.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz işte Akşam Gazetesi’nin bu manşeti üzerine istifa etti.
Çok önemli bir istifa, çünkü kurumun tarihinde böyle bir istifa hiç olmamış.
Yılmaz, her ne kadar siyasi baskı üzerine istifasının söz konusu olamayacağını söylese de, TÜSİAD için ‘vatan haini’ denmesinin yarattığı üzüntü ve endişenin rol oynadığını düşünüyorum.