Sine-i Millet
Tarih niye tekerrür eder diye hep düşünürüm. Tarihi iyi anlamayan insanların yakın ve uzak tarihi tekrar okuyup veya yaşayıp ders alsınlar diye olabilir. Bir tarihte Türkiye’nin kaderine hükmeden koalisyon hükümetlerinin birinde bir bakanlar kurulu toplantısından sonra Türkiye’nin kaderi değişmişti. Çok uzak bir tarihi incelemek yerine yakın tarihimize bir bakalım.
90 lı seneler Türkiye nin siyasi tarihinde önemli bir geçiş süreci yaşanmış olduğuna inanmaktayım. Bir okulda siyasi tarih okutulursa, bu senelerin çok iyi çalışılması gerekir. Tam bir örnek tarihi olayların cereyan ettiği seneler. İsterseniz o seneleri burada kısa özet olarak irdelemeye çalışalım.
1988 senesinde SHP nin Başkanlığına Erdal İnönü seçilmişti, fakat parti içindeki hakimiyette Deniz Baykal gurubunun etkisi yoğundu. 1989 senesinde Kenan Evren den boşalan Cumhurbaşkanlığına, diğer iki partinin muhalefetine rağmen Turgut Özal talip olunca, erimeye yüz tutmuş ANAP’ın kaderi çizilmişti. 12 aralık 1990 da Inönü ve Demirel buluşup ortak bir bildiri yayınladı. Bu bildiride erken seçim üzerinde anlaştılar. Üniversiteden hocam olan Erdal İnönü , çok akıllı bir insandı ve kanımca siyasete baba mirası olarak ortaya itildiğini düşünmekteyim. Yoksa kendi isteği ile çekirdekten yetişen bir siyasetci değildi. Sol cenahtaki İnönü – Baykal mücadelesi solun yıpranması pahasına yapılmasına toplumun olumsuz tepki vermesini, seçim neticelerinden gözlenmekteydi.
1991 seçimlerinde DYP 178, ANAP 115, SHP 88, RP 62 ve DSP 7 millet vekili ile parlamento ya girdiler. HEP seçimlerden sonra SHP den ayrıldı. Fakat açılan dava sonucunda kapatıldı. Onun yerine kurulan yeni partininde kapatılması sürecinde 12 Eylül yasasında olan bir madde kanunla kaldırılınca, CHP yeniden kurulması gündeme geldi. Bu yeniden kuruluş sırasında Deniz Baykal genel başkan seçildi. Bu arada Erdal İnönü SHP de diğer iki partinin birleşmesi için çağrıda bulundu. Bülent Ecevit buna karşı çıktı, hatta Deniz Baykal’da çatının CHP adında oluşmasında israr edince, bu mevcut oy potansiyeli üç kırık parça ile devam etti.
Bir süre SHP den CHP ye geçişler oldu, bir kaç hadise SHP nin sona doğru gitmesinde kilometre taşı oldu. Erdal İnönü Parti Başkanlığını bırakacağını açıkladı. 18 Şubat 1995 de SHP kendini resmen fesh etti. CHP 30 Ekimde DYP ile birlikte koalisyonda görev aldı. 24 Aralık 1995 tarihinde yapılan seçimlerde çok büyük bir ders vardı : RP 158 , DYP 135, ANAP 132 , DSP 76, CHP 49 milletvekili ile Mecliste temsil edilmiş ve bunun sonucunda Erbakan ile Çiller koalisyon kurarak idareyi ele almıştı.
Burada MHP nin RP yi desteklediğini unutmamak gerek. 18 Nisan 1999 seçimlerinden evvel 16 Ocak 1998 tarihinde RP kapatıldı. Türkiye nin siyasi tarihinde dalgalanma bitmiyor , kapatılan RP yerine FP kurularak faaliyetlerine kaldıkları yerden devam ediyorlardı. 1999 senesinde ortaya çıkan tabloda siyasetcilerin akıllanmadıklarını ortaya koyuyor : DSP 136, MHP 129, FP 111, ANAP 86, DYP 85 millet vekili ile Mecliste temsil edildiler. Bu seçimlerde CHP %8.71 oy ile Meclise bile girememişti.
Bülent Ecevit Başbakan olmuş, DSP – MHP – ANAP hükümeti kurulmuştu. DSP de sol partiler birleşse ne olurdu bilmiyorum, amma uzaktan kumandalı bir RAHŞAN partisi olurdu diye düşünmekteyim. Bu koalisyon Hükümeti döneminde, eski anayasa mahkemesi başkanı A.Necdet Sezer, Cumhurbaşkanlığı görevini yürütmekteydi. Milli Güvenlik Kurulunun 19 Şubat 2001 tarihli toplantısına başkanlık eden Cumhurbaşkanı, kırmızı kaplı Anayasa kitapçığını Bülent Ecevit’e fırlatınca, ülkenin bütün çivisi oynadı . Bu gün yaşamakta olduğumuz makus talihimiz, bu günleri, o tarihte örmeye başlamıştı .
Bir bilenin dediği gibi : Sine-i Millete gidelim gari, ne olcekse olsun,
demekle ortada var olan Siyasi Mühendislik gereği, böyle durumlarda, başka icraatlar gerektirdiğine inanmaktayım. Sine-i Millet bazen Sille-i Millet haline dönüşebilir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.