Sarıgüllük alemleri(2)
Eskiden şimdiki 25 Aralık Hastanesi’nin önünden başlar,Çatalkoz’a kadar devam ederdiSarıgüllük.Kilometrelerce giden toprak yolun iki tarafında yüzbinlerce kök yabani Sarıgül.. Kokusu şehre kadar gelirdi.
Sarıgüllük, zamanı gelince eş-dost bir gün önceden kararlaştırırlardı.
-“Sarıgüllüğe süt içmeye gidilecek.. Güneşi orada doğduracağız, ona göre kalkın!..”
Ellerde süt satılları yağlı, kahke sepetleri, gaz ocakları.. Ortalık yeni ağarırken yola çıkılır. Orada grup grupinsanlar, sabahın ilk ışıkları ile açmaya başlayan gül kümelerinin yanıbaşına oturur. Hemen de çıkınlarını açar, kahke sepetlerine boşaltırlar.
Kimi çer-çöp ocak yakar, kimi gaz ocağını...
Hafiften dumanlar tüter, sütler kaynar, yersofraları açılır,peynirler, reçeller, yağlı, kahkeler..
Sarıgülük’te yer yer, pembe kokulu gül de olurdu. Kaynayan sütün içine 2-3 tane de pembe gül yaprağı atılır. Mis gibi gül kokar süt..
O gül cennetinin seviyesine doyum olmazdı.
Süt içen bir grup çibik çalar türkü söylerken, ötede güllerin arkasından bir maya yükselir.
Bir balıkçı aldı kaçırdı fesimi
Çağırdım çağırdım işitmedi sesimi
Anam yok ki, kimler çeksin yasımı
Dost gaziler, gelin sunam kimindir.
Gül kümelerinin arkasından ,
-Yaşa! Nur ol! diye bağırırlar. Kimiyah-yohçağırır. Kimi de zılgıt çalar..
Güle oynaya sütler içilir,kahkeler yenir, isteyen semaverdegötürür. Güller arasında keyif çayı içerler.
Güneş yükselmeden dönüş başlar. Çünkü herif düveni açacak, avrat da evde işe girişecek.
Herkesin elinde bir Sarıgül dalı. Tomurcuklu dallarda koparıp getirir, evde suya koyarlar.
Bisiklette gelenler teker tellerinin arasına Sarıgül dalları tutuştururlar. Bisiklet tekerleri sarı sarı döner, bidonlara da gül dalları bağlarlar.
Ve… Sarıgül’e süt içmeye gidenler, yine mayalarla, türkülerle dönerlerdi şehre..
İşte böyle güzeldi Gaziantep’in baharı...