Suz-i Dilara

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Osmanlı Devleti’nde bir padişah vardır çok severim. Hani padişahların nesi sevilir diye sorarsanız, buna vereceğim cevap kısıtlıdır. İçlerinden birisi diğerlerine nazaran akıl yürüten, mevcut düzenden ziyade daha reformcu görüşü olan bir kişilik görünümü verir. III. Mustafa’nın Gürcü asıllı eşi Mihrişah Sultan’dan 24 Aralık 1761 senesinde bir erkek çocuğu olur. Selim adını verirler. Biz onu III üncü Selim olarak biliriz. 1774 senesinde III. Mustafa vefat edince Selim henüz daha 13 yaşındadır. Bu nedenle Amcası Abdülhamit 1774 senesinde Padişah olarak sülüs dağıtır ve hutbe okutturur.
III. Selim’e dokunmaz amma onu oda hapsinde tutar. Abdulhamit döneminde hem Rusya ile hemde Fransa ve Avusturya ile barışı sağlıyamadığı için, zafersiz yağmasız seferler Yeniçeriyi rahatsız eder. Bu dönem 1789 senesinde Abdülhamit vefat edinceye kadar sürer. Yerine III. Selim tahta çıkar. III. Selim ileri görüşlü yenilikçi ve barışı seven bir tutumu vardır. Yeniçeri yerine, Nizamı Cedit adı altında yeni bir askeri teşkilata yönelmesi, bazı çevrelerin işine gelmez. Fransa ve Avusturya ile daha iyi bir zeminde olmak için bu ülkelerden önemli kişileri getirtip, hem orduya hemde Memaliki Osmaniye’ye çeki düzen vermeye başlar.
Reformlar arasında giyim kuşamdan tutunda bir çok konuda batıdan örnekler almaya devam eder. Yetiştirdiği ordusunu memleketin her tarafına gönderir. Bunları yaparken özel ilgisi olan Türk Sanat Musikisi’ne de eserler vermeyi ihmal etmez. Sarayın önemli yerlerine devrin musiki ustalarını alır. Suz-i Dilara, ArazbarBuselik, Şevkefza, Neva Kürdi makamlarını ve bu makamlarda bir çok eser kazandırmış olduğundan, sanatkar bir ruha sahip duruşunu ayrı severim.
18 sene padişahlık yapan III. Selim’in 64 eseri bu gün elimize kadar ulaşmış olduğunu görmekteyiz. Suz-i Dilara makamı, tanrı ya olan sevgisini anlatan bir makam olarak bilinir. Bu makamda bir çok semai besteleyen III. Selim’in eserlerini diğerlerinden ayırt etmeniz mümkündür.
Batı musikisine temayül eden eserleride bulunmaktadır. III. Selim’in yenilikci reformlarını hazım edemiyen Yeniçeriler ve onları destekleyen kesim, Kabakcı Mustafa isyanı ile reform istemeyen bir kitle oluşturarak Saraya yürümeleri, bu değişimin sonunu getirirler. Halbuki bu 18 yıl içinde yapılan bir çok islahat hareketlerinin içinde 1790’da Tophane’de bir okulun yapılması, Halıcıoğlunda bir Humbaracı ocağı kurulması, Eyüp’te Mühendishane kurulması, Camialtı semtinde bir tersane kurularak gemi inşaatına önem verilmesi hep III Selimin girişimleri ile oluşmuş.
Kabakcı Mustafa aslında Eminönü’nde bir hamam tellağıdır, iri yapısı ve Yeniçerilerin sevdiği bir insan olarak, onların başına geçerek yeniliğe karşı olan isyana ön ayak olur. Ellerinden alınan gücün intikamını alırcasına saraya yürüyen Kabakcı Mustafa’nın dilekleri yerine getirilir ve Sultan III. Selim 29 Mayıs 1807 de Tahttan iner, yerine amcasının oğlu IV. Mustafa geçer. III. Selim yine oda hapsine gönderilir. Bu arada yenilikci olan Alemdar Mustafa Paşa duruma müdahale etme girişimleri pek iyi netice vermez. Reformcu olan Alemdar Mustafa Paşa Istanbul’a yürüyünce IV. Mustafa amcasının boğdurulması için emir verir. Cinayet okulu olan Topkapı Sarayı bir cinayete daha sahne olur ve III. Selim 29 Temmuz 1808 de boğdurularak öldürülür.
III Selim’den geriye bir çok eser ve kendine ait beş makam bulunmaktadır. Bunlardan Suz-i Dilara ve Arazbar Buselik makamlarını bende çok severim. III Selim in yazdığı şiirlerde kullandığı Mahlas, İlhami olarak bilinir. III. Selim padişahlığı süresince bir çok sanatkarı Enderun’da toplayarak , sanat ve kültüre çok katkıları olduğuna inanmaktayım.

Bunların içinde Enderun-i Vasıf Osman, Türk sanat musikisine bir çok güfte vermiş bir sanatkar olarak Sarayda temayüz etmiştir. III. Selim’in boğdurularak öldürülmesinden sonra, Sarayı terk eden Vasıf Osman, bir çok eserinde bu acı olayı dile getirdiği söylenir. III. Selim’in bestelediği aşağıdaki eseri, sizinde sevdiğinizi düşünmekteyim.
Usulü Aksak , Makamı Şehnaz sözleri şunu anlatır.
Bir Nev-Civane Dil Müpteladır,
Hem Vare Kar-ı Lütfu Vefadır
Versem Yoluna Canım Fedadır,
Nazik Tabiat Bir Dil Rubadır
Bu eserlerin içinde bir devrin sanata verilen değeri anlamak mümkün olmakta. Ne yazıkki batı medeniyetine yönelik yenilikci ve reformist bir dönem, elim bir cinayete kurban gitmiş, yok olmuştur.
İzlemek için:
http://www.youtube.com/watch?v=fg7JmlfI_HY

Suz-i Dilara