CHP, umut olamaz
Ülkede yaşayanların yarısı umutsuz ve gelecekten çok endişeli..
Ekonomik olarak da sosyal ve siyasi olarak da inanılmaz bir kaos söz konusu.
Barış süreci askıya alındı açıklamaları kaygı ile izleniyor.
Ama kaygının, endişenin asıl ve en önemli nedeni, içinde bulunulan ve derin mutsuzluk ve huzursuzluk yaratan bu siyasi ortamı değiştirecek bir alternatif olmaması.
İnsanların, ülkenin endişe ettikleri kaderini değiştirecek farklı bir siyasi oluşumdan mahrum bırakılması.
Ana muhalefetin içinden çıkan ses bile, “Bu partinin iktidar umudu da hedefi de yok” derken, halkın umutsuzluğu normal değil mi?
Aslında CHP ile ilgili yazılanları bile artık okumaz oldu insanlar.
O kadar değersizleşti halkın gözünde.
Ama, ana muhalefet olarak ülkenin önünü tıkayan bir yapı olduğu için mecburen tartışmak ve yazmak zorunda kalıyoruz.
***
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki Türk yargıç CHP Milletvekili Rıza Türmen, bir süre önce CHP’den beklentilerini sıralarken, “Biz mevcut siyasetimizle duvarın öbür tarafına ulaşamıyoruz. Değişim gerçekleşirse duvarın öbür tarafına ulaşabiliriz. İnsanlara bu bağlamda geliştirilen projelerle gitmek lazım... Latin Amerika ülkelerinde uygulanan temsili demokrasiyi katılımcı demokrasiye dönüştürmüş projeleri var. Onlardan yararlanılabilir” diye tespitte bulunup, “Türkiye değişti. Köylü bir toplumken kentli bir toplum haline geldi. Homojen bir toplum olduğumuzu zannederken öğrendik ki homojen bir toplum değiliz. Bin türlü insan var.
Temel mesele şu: Bu kadar farklılığın olduğu bir toplumda beraber nasıl yaşayacağız? Türk ile Kürt, inanan ile inanmayan nasıl bir arada yaşayacak? Dinsel farklılıklar, cinsel farklılıklar, yaşam tarzı farklılıkları... Bütün bunları içine alan bir ortak yaşama sebebi nasıl bulunacak?
CHP işte bu yaşamsal soruya cevap vermeli. Kendi "Yeni Türkiye"sini açıklamalı.
"Çoğulcu, katılımcı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir demokrasi" demeli. CHP, "Yeni Türkiye"sini böyle tarif etmeli” diye öneriler sunuyordu.
Türmen, “CHP’den umudum kalmazsa siyaseti bırakırım” diye eklemişti bu söyleşinin sonunda.
***
Türmen’den önce umudunu kesen Emine Ülker Tarhan oldu. Tarhan, “Sorumsuz çağrılar tutarsız tezkere söylemleri, halkın duyarlılıklarından kopuk muhalefet anlayışı nedeniyle istifa ediyorum" dedi.
“Ülkemizin içinde bulunduğu savaş tehlikesini de içeren koşullar nedeniyle çocuklarımızın geleceği açısından olağanüstü önem kazanan 2015 genel seçimleri öncesi partide demokrasinin işletilmesi, seçim yenilgileri ve özellikle de cumhurbaşkanlığını ilk turda iktidara teslim eden hatalardan dersler çıkartılıp, ciddiyetle yol haritası çizilmesi için yaptığım çağrıyı görmezden gelerek, kurultayı bir koltuk kapma yarışına çeviren” diye süren istifa nedenlerini, “İktidar umudu da hedefi de bulunmayan” diye noktalıyordu.
***
Aslında parti içerisindeki “ulusalcıların” temizlenmesinin ardından parti daha demokrat bir kimliğe kavuşur mu beklentisi ve umudunda olanlar da var ama, ne yazık ki bu mümkün değil.
CHP’yi, tek tek bireyler olarak parça parça lime lime etseniz bile CHP’den demokrat bir kimlik çıkması mümkün değil.
Emine Ülker Tarhan’ın istifa gerekçesine vurgu yapmamızın tek nedeni, içeriden de dışarıdan da artık herkesin bildiği bu partinin, “iktidar umudu da hedefi de olmadığı” gerçeğini vurgulamak içindir.
***
CHP’nin 2015 seçim stratejisini açıkladığı Antalya kampı notlarını okurken çok güldüm. İçeriden, dışarıdan herkesin artık umudunu kestiği partinin seçim kampanyasının teması “Umuda yolculuk” muş!
En çok da Kılıçdaroğlu’nun "Size söz veriyorum AK Saray'ı Silikon Vadisi yapacağım" demesi hoşuma gitti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun dünkü konuşmasında, “Uzun gelecekte iktidarımızın alternatifi yoktur” demesi, demokrasi açısından çok ciddi bir tehlike olduğu gibi, aslında CHP açısından da bir utanç vesilesi olmalıdır.
Halkın, asla umut olmayacak CHP’yi sürekli ana muhalefete sürüklemekten vazgeçip, ülkenin önünü açma ve geleceğini yaratmayı vaadeden demokratik siyasi oluşumların peşine takılmaktan, onları destekleyip, güçlendirmekten başka çaresi yoktur.