Devletin işlediği büyük suçlar gizlenebilir mi?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Devletin işlediği büyük suçlar gizlenebilir mi?

Ahmet Altan ile birlikte Hrant Dink Ödülü’nü alan Meksikalı genç meslektaşım Lydia Cacho’nun Türkiye ile ilgili gözlem ve tespitlerinden çok etkilendim.

Cacho, “Ermeni soykırımı hala çok önemli bir mesaj veriyor: ‘Devletin işlediği büyük suçlar gizlenebilir’ mesajı. Bu çok fazla toplumsal korkuya neden oluyor. Bilinçaltında bu devletin Hitler’in yaptığı gibi kitleleri ortadan kaldırabileceği ve okullarda bile bunu inkar edebileceği anlamına geliyor. Toplum bunu inkar ediyor, çünkü isyan ederse kendisinin de mağdur olabileceğini biliyor. En korkuncu da bu: ‘Devletin tarafında olursam başıma birşey gelmez’ düşüncesi” diyor.

Nitekim, Hrant Dink suikasti davasının yalnızca Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in mahkum edilerek kapatılmaya çalışılması, Lydia Cacho’nun bu tespitini güçlendiriyor.

                                                            ***

Masanın etrafında 7 kişi var. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Necmettin Erbakan, DYP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, CHP Genel Bakanı Deniz Baykal ve BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu.

Neyi tartışıp konuşuyorlar biliyor musunuz?

Özel harekat polislerinin cinayetini!

                                                              ***

Başbakan Necmettin Erbakan, “Bana MİT ve Başbakanlık ve Teftiş Kurulu’ndan gelen ön raporlar, şu ana kadar kamuoyuna yansıyanlardan çok vahim. İki önemli olay var. Bunları savcılar kapatmışlar. Biz yeniden soruşturma açtırıyoruz. Bunlardan bir tanesi Gaziantep’te Yaprak Televizyonu sahibinin kaçırılması olayı, diğeri ise Söylemezler olayı. Şu anda kamuoyuna yansımayan olaylar da var. Maalesef bazı siyasilerin yakınları da bu olaylara karışmış. İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu bana gelip Ömer Lütfü Topalı üç özel tim görevlisi polisin öldürdüğünü söyledi.” diyor.

Cumhurbaşkanı Demirel de, “İstanbul’a gittiğimde vali ve emniyet müdürü geldi. Yazıcıoğlu bana da üç özel tim görevlisinin Topal’ı öldürdüğünü söyledi” diye teyid ediyor.

                                                               ***

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, Topal cinayetinde kullanılan kalaşnikof silahta Abdullah Çatlı’nın parmak izinin bulunduğunu, Susurluk kazasının da kaza değil planlı bir olay olduğunu düşündüğünü ifade ediyor.

Ve.. Kemal Yazıcıoğlu bunun üzerine hemen görevden alınıyor.

Devlet adına cinayet işleyenleri “kahraman” olarak nitelendiren Tansu Çiller, o masanın başında, Kemal Yazıcıoğlu’nu cumhurbaşkanı ve Başbakan’a bilgi verip, kendilerine bilgi vermediği ve elindeki belgeleri savcılığa iletmediği için görevden aldıklarını söylese de Yazıcıoğlu, İçişleri Bakanı Meral Akşener ile iki kez görüştüğünü anlatırken, “Bana iki sual sordu. Birisi, ‘Sende kaset, bilgi, belge var mı?’ Ben de yok efendim dedim. ‘Peki sen Mesut Bey’le irtibatlı mısın?’ Bu konuda irtibatlı değilim dedim. Beş-altı saat sonra açığa alındığımı televizyondan öğrendim” diyor.

                                                                      ***

Şimdi, başta eski Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu ve daha sonra da o masanın etrafında bulunanlardan hayatta olanların ifadesine başvurulacak.

Belki bu cinayetler konusunda yıllar öncesinden bilgilendirildiği halde ağzını açmayan, devletin cinayet işlemesine seyirci ve sessiz kalanlar arasındaki Deniz Baykal’ın ifadesinin ardından kamuoyunu tatmin edecek bir iki lafının olması gerekmez mi?.

                                                                       ***

Hrant Dink suikastinin iki kişinin mahkumiyetiyle kapatılmak istenmesine isyan ediliyor. Dink ailesinin avukatları, cinayetin arkasındaki kişiler ortaya çıkarılmadan davanın kapatılmak istenmesine tepki göstererek duruşma salonunu terkediyor.

2007 yılında işlenen Hrant Dink suikasti davasında savcı, cinayetin Ergenekon yapılanması içerisinde işlendiğini belirtmesine rağmen, mütalaasını vererek Yasin Hayal ve Erhan Tuncel için müebbet ağır hapis cezası isterken, “Hücrenin alt yapı ile irtibatını ortaya çıkaramadık” diyor.

Yani devletin içindekilerin adım adım planlayarak, tasarlayalarak işlediği bu cinayette, tıpkı diğer büyük suçları gibi gizlenmeye ve kapatılmaya çalışılıyor.

                             ***

Çünkü, yıllardan beri toplu veya tek tek cinayetler işlenmiş ve kapatılmış.

Hadi soykırım demeyelim de, adına tehcir diyelim.

Ölü sayısı Talat Paşa denen o adamın kayıtlarına göre 930 bin.

Sonra 6-7 Eylül. Talan edilen, yakılıp, yıkılan evler ve işyerleri, tecavüze uğrayan 400 Rum kadın!

Eski Bakan İhsan Sabri Çağlayangil de yakın zamanda, Dersim’de devletin Kürtler’i mağaraya doldurup, böcek gibi öldürdüğünü açıklamamış mıydı?

Doğu ve Güneydoğu’da terör bahanesiyle yakılan-yıkılan köyler, yüzlerce faili meçhul cinayet.

Son olarak da rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve Yayınevi katliamları.

Devletin büyük suçlar konusundaki sabıka listesi o kadar uzun ve kalabalık ki!

Artık gizlenecek hali kalmamış ve er ya da geç sonuçta bir şekilde hesabının verilmesi gerekiyor.                            

 

 

 

 

 

 

 

 

Devletin işlediği büyük suçlar gizlenebilir mi?