“Barışın kıymetini bizden daha iyi hiç kimse bilemez”
Bölge halkı çözüm sürecinden ne bekliyor?
Çözüm sürecini değerlendiren bölge halkının önceliği ne aş ne de ekmek.
Hep bir ağızdan söylenen şu:
“Önce barış ve demokrasi. Eşit vatandaşlık hakkı. Ana dilde eğitim hakkı. Aş-ekmek olmasa da olur. Zira 30 yıldan beri çekilenler yetti. Eşlerimizi, çocuklarımızı bu savaşa kurban verdik. Şimdi barış zamanı.”
Bir şey daha var söyledikleri:
“Barışın kıymetini bizden daha iyi hiç kimse bilemez”
***
Sanko Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu’nun çözüm süreci ile ilgili olarak ilk kez konuşması ve özellikle de, “Sürece çomak sokmak isteyenlere rağmen süreç devam ediyor. İstemeyenler var tabii. Buna da milletin karşı çıkması lazım” şeklindeki açıklaması çok önemli.
Çünkü çözüm süreci ve kalıcı barışı istememek bu ülkeye ihanetle eş anlamlı olsa gerek. Zira 30 yıldan beri devam eden savaş, ülkenin genç insan kaynaklarını da ekonomik kaynaklarını da yerle bir etti.
Şimdi ele geçen bu fırsat kaçırılmamalı… Türkiye’nin böyle bir lüksü yok.
Önceki gün de yazdım, sürecin hüsranla sonuçlanması hepimiz için felaket olur.
***
Bölge halkı bu sorunu çözecek tek kişinin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu düşünüyor. Hatta söylenen laf şu: Tayyip Erdoğan bu ülkenin generallerini zabıta gibi kolundan tutup tek tek hapse attı da bu sorunu çözmeye mi gücü yetmeyecek!”
Ancak daha önce de yazdığım gibi güven sorunu var. AKP, bir gün öyle, bir gün böyle konuşuyor. Bir bakıyorsunuz, “Bravo adamlara bunu da söylediler ya” diyorsunuz, ertesi gün biri bir laf ediyor, “Bunlar çözüm sürecinde samimi olamazlar” diyorsunuz.
Kürtler de diyor ki, “Tamam hadi biz silahları gömdük diyelim. Peki Türk tarafının sözünde duracağı ne malum. Bu konuda Kürtler’in yediği o kadar kazık var, o kadar aldatılma söz konusu ki nasıl güveneceğiz?”
***
İşte, yaklaşık bir yıl önce Hasan Cemal’e bu konudaki kaygılarını anlatan KCK Yürütme Kurulu Başkanı Murat Karayılan’ın dün ajanslara düşen bir açıklaması vardı. Karayılan, müzakere olmazsa çözüm sürecinin yürümeyeceğini belirterek, sekretarya, müzakere heyeti ve uluslararası kişiliklerin de içinde yer aldığı gözlemci heyete ihtiyaç olduğunu, gerillanın AKP siyasetine güveni olmadığını söylüyor. Karayılan, "Sekretarya oluşursa, müzakere heyeti ve gözlemci heyetin de oluşturulması gerekiyor. Yani müzakere olmazsa, bu iş yürümez” diyor..
***
Bakıyorsunuz, gerçekten de bu tarafa güven duyulmaması için o kadar çok neden var ki! Mesela KCK tutuklularınınhalen serbest bırakılmaması, kalekol inşaatlarının devam etmesi, bölgede baskıların dozunun biraz daha tırmanıyor olması, hep kuşku ile karşılanıyor doğal olarak.
Ortada Roboski gibi sorumlusu açıklanmamış ve cezalandırılmamış, kayıp yakınlarından bir özürün esirgendiği kabul edilmesi mümkün olmayan felaketler de var üstelik.
***
Roboski olayını; şimdiye kadar hep bölgede kaçakçılık yapan çoğu çocuk yaştaki insanların üzerine (bilerek veya bilmeyerek) bomba atılarak öldürüldüğünü zannediyorduk.
Oysa Murat Karayılan’ın gazeteci Hasan Cemal’e yaptığı açıklama dehşet verici: “Tek tek nokta atışı ile öldürüldü 34 kişi” diyor. “Bölge karlı, termal algılayıcılar vücut sıcaklığını algıladığı için, hedefleri tek tek vurdular. Kesinlikle bomba atma falan söz konusu değil. Zaten eşekler o yüzden sağ kurtuldu” derken, Roboski’de çocuklarını kaybeden anneler, “Mavi Marmara için İsrail’den özür bekleyen Tayyip Erdoğan çocuklarımız için bizden bir özürü esirgedi” diye isyan ediyorlar.
“Bizim için aş-ekmek önemli değil, önce özür dilensin ve sorumlular cezalarını bulsun” diyorlar haklı olarak.
***
Bölge halkı da Türkiye’de bu 30 yıllık savaştan çok çekti. Çözüm süreci; kalıcı barış, sorunun çözümü, bölge halkının eşit vatandaşlık ve insan haklarına kavuşturulması için bu durağa uğrayan son tren. Bunu herkesin çok iyi bilmesi lazım.
Eğer o treni kaçırırsak, bir daha asla başka bir fırsat olamayacak.