Unutulan Mektup
Çeşitli nedenlerle başka şehirlerimizde yaşayan Gazianteplilere bir mektup yazdım ama postaya vermeyi unutmuşum. Üzüldüm, bari o mektubun içeriğini köşemde yazayım dedim.
Antakya İskenderun havalisinde ilk yedi deniz sitesini kuran şahıs olarak söylüyorum. Arsusu Arsus yapan Gaziantepliler oldu. Yıllar önce Arsus yiyecek ekmeğini günde bir kez İskenderun’dan otobüs ile getirirdi.
Bugün otelleri, çarşıları, her türlü modern tesisleri ile gıpta edilecek bir kıyı şehri…
Çeşitli illerimizde yaşayan Gaziantepliler her yıl Anadolu’nun güzel bir köşesine gidiyor, masaları kuruyor, hem yiyip içiyor, hem de hasret gideriyorlar.
Yaşım elverseydi, ben de o toplantılara katılmak isterdim. Duygularımı bir mektuba dökerek aranıza katılmak istiyorum.
Sizler bir yaz günü Antebe gelirde bizleri Kavaklık’ta, Başpınar’da, Dülükbaba’da bulamazsanız, atlayın hemen her gün Antep’den sitelere giden minibüslerden birine, doğru Arsusa, Dörtyol’a deniz kıyısına gelin.
Hangi sitenin balkonlarında kebap dumanları tütüyor, “dünbekeler” çalınıyor, rakının dumanlı beyazlığı kavunun altın sarısına kavuşuyorsa, ekşili taraklık tavası mangalın üstünde tıp tıp demleniyor, çiğ köfteler yoğruluyorsa, Lohanlı Ökkeş’in “Özey gelini” ile “İskânı” denizin üstünden yükseliyorsa… Hemen girin o siteye… ya Altmışevlerdir, ya Yeşilkent, Yıldızevleri, Sarıgül, Beyazgül, Kırmızıgül. Hepsinde yüzme havuzları gazinolar, spor tesisleri vardır.
Belki yıllardır görmediğiniz bir akrabanıza, bir sınıf arkadaşınıza rastlarsınız da gençliğinizi, çocukluğunuzu, bir daha yaşarsınız…
Sözün sonunda, İstanbul’daki o güzel toplantılarınızda bizleri de “masanın altından çağırın” diyor, hepinize sevgiler ve mutluluk dileklerimi yolluyorum.