Gündemde ciddi bir konu var…
Toplum reaksiyon halinde, anlaşmazlık istenmeyen boyutlara taşınırsa bundan herkes zarar görecek.
Önerilerim var.
Önce neyin ne olduğunu anlatayım.
1947 yılında kurulan Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu, 1996 yılında Gaziantep’te şubesini oluşturuyor.
Adı kısaca Gaziantep Kanser Derneği olarak bilinen Sivil Toplum Kuruluşu (STK) halktan para toplamaya başlıyor.
Amaç, Gaziantep’te bir kanser hastanesi yapmak.
Gaziantep halkı sağlığa karşı olağanüstü hassas. Ayni ve nakdi yardımda bulunuyor.
Şahısların yanında kurumsal olarak zamanın Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Celal Doğan, nikah kıyarken, imza atmadan derneğe yardımda bulunulması istiyor, yeni bir hayatın eşiğindekiler de bunu memnuniyetle yerine getiriyor.
Ancak, Doğan bu projeye asıl katkıyı hastane arazisini temin ederek yapıyor.
1999 yılında temeli atılan hastane 2006 yılında hizmete hazır hale geliyor.
Burada, Derneğin önündeki çeşitli opsiyonlardan birini seçmesi gerekiyordu. Hastaneyi kendi satın alacağı makina, tıbbi gereçlerle kendisi çalıştıracağı gibi o sıralar hızlı bir gelişme gösteren Gaziantep Üniversitesi Hastaneleri’ne de kiraya verebilecekti. Bu opsiyon tercih edildi ve Vilayette yapılan bir protokolle 49 yıllığına, bugün yıllığı 191 bin 661 TL olan kira bedeli ile Üniversite Hastanesi’ne verildi.
GAÜN ile Dernek neden anlaşamıyor?
Dernek diyor ki:
Bugün itibariyle hastanemizin iyi bir hizmete ulaşabilmesi için iyileştirme ve genişletilmeye ihtiyacı vardır. Bunun için projelerimiz ve yardımda bulunacak yardımseverler hazırdır. Gerçekleştirmek istediğimiz projemizi Rektör kabul etmedi.
Rektör Coşkun diyor ki:
Onkoloji hastaları; diğer bütün branşların da yardım ve yaklaşımını gerektiren, hastalığın doğası gereği çokça acilleşen ve yoğun bakım ihtiyacı duyan MR, Tomografi ve diğer tetkiklere daha sık ve fazla ihtiyaç duyan hastalardır. Onkoloji Hastanemizin ana gövdeden yaklaşık 3,5- 4 kilometre uzakta oluşu bu hizmetlerin gerçekleştirilmesinde, zorluklar, aksaklıklar ve eksikliklere neden olmakta, hastalarımıza yaklaşımımızı olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenlerle üniversitemiz 2-3 yıldır Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ne bitişik ve birleşik olarak bir Onkoloji Hastanesi’nin yapılması planlanmış olup, en kısa sürede bitirilerek halkımızın hizmetine sunulması için gayret ediyoruz.
Dikkat edilirse bu anlaşmazlık konusunun yeni olmadığı anlaşılıyor. Çünkü Rektör Coşkun 2-3 yıldır üzerinde çalışılan bir onkoloji hastanesi projesinden bahsediyor.
Ancak, konudan kamuoyunun haberdar olması 22 Kasım’daki Kent Konseyi’nde Coşkun’un yaptığı konuşma ile oldu.
Rektör Coşkun konu ile ilgili bilgi verirken derneğe ödenen kiradan bahsedince işin özü kayboldu ve konsey üyeleri, “Bu kirada neyin nesiymiş?” diye tepki gösterince tartışmanın pimi çekilmiş oldu!
İlk tepki, en büyük kişisel bağışçı Abdulkadir Konukoğlu’ndan geldi. Belli ki canı çok sıkılmıştı, “Bu bizim ve yardımsever halkımızın verdiği paralarla yapılan bir hastane. En büyük parayı da biz verdik. Bizim parayı yeniden bir başkası mı kullanıyor? Bu nasıl iş yahu! Para bizim, yer belediyenin, kirayı dernek alıyor. Yok böyle bir şey! O zaman bizim verdiğimiz paralar ne oldu?” dedi.
Ertesi gün yerel bir gazetenin manşetindeki derneğe verilen kira konusu kamuoyunun tepkisini çekti.
Bir gün sonra başka bir yerel gazete dernek yöneticilerinin kocaman resimlerini manşetine taşıyarak, “Üzüldüler’ dedi.
Daha sonra yine yerel bir gazete, “Kira paraları nerede?” diye manşetinden sorduğu soruyu, “Onkolojinin yapılmasında büyük emekleri geçen kentin önde gelenleri hastane için derneğin kira bedeli almasına hayret ettiler” savıyla destekledi.
Rektör Coşkun’un asıl derdi ‘kira’ değildi. Konu saptı!
Çünkü Coşkun, kiranın ne kadar olduğunu bile tam bilmiyordu. 157 bin lira dedi, oysa kiranın 191 bin 661 lira olduğu sonra anlaşıldı.
Rektör Coşkun, hizmetin aksadığını, kaliteli hizmet vermekte zorluk çektiklerini, ana gövde ile onkoloji hastanesi arasında günde 200’e yakın sefer yapıldığını, mesafeden dolayı yolda hasta kaybedildiğini, aleyhlerinde tazminat ve ceza davaları açıldığını izah ederek, “Onkoloji hastanesinin mantık itibariyle ana gövdeden uzak olması yanlıştır” dedi.
Şimdi…
Doktor diyor ki, hastaya bu kadar uzak mesafede iyi ve kaliteli hizmet veremiyoruz. Zamanında hastane böyle yapılmış ve halkımıza hizmet vermiş. Ama artık olmuyor. Hizmetin ana gövdede verilmesi en sağlıklısı ve mantıklısı.
Bu karşın, “Hayır, sen doktorsan doktorluğu bil, hastaya bu şekilde hizmet vereceksin!” denebilir mi? Böyle saçma bir sav ortaya sürebilir mi? Hastayı tedaviyle yükümlü doktora, öyle yapma, böyle yap denebilir mi?
Önerilerim…
1. Hastanenin bulunduğu alanın emlak değeri yüksek. Burası değerlendirilebilir. Şimdiki Büyükşehir Belediye Başkanı sorun çözmekte gönüllü ve usta bir kamu yöneticisi. Belediye, GAÜN ve Dernek (Belki bağış sahiplerini de temsilen bir hamiyetperver) oturup sorunu çözebilirler. Olmadı, orası rehabilitasyon merkezi olarak hizmet verebilir. Ancak, bu hemen yapılmalı çünkü GAÜN yeni bir onkoloji hastanesi için gün sayıyor.
2. Derneklerin para toplaması fevkalade zor bir iştir.
Demokrasinin temeli olan sivil toplum kuruluşlarının (Derneklerin) para toplamaları Amerika’da çok özel şartlara bağlanmıştır. Güvenlik en önemli kıstastır. Yanlış yapılan bir şey halkın güvenini kaybetmesine ve daha sonraki projelere olumlu bakmamasına yol açabilir.
Bu olayda da halkın kafasında istifhamlar belirmiştir. Bunun hemen giderilmesi gerekir. Size bazı yerel gazetelerin manşetlerini aktardım. Ancak, fısıltı gazetesinde bu iş daha yaygın ilerliyor.
Gaziantep Kanser Derneği yöneticileri toplum içinde saygın olarak bilinen kişilerdir. Bu insanların saygınlıklarına gölge düşürmek fevkalade yanlış olur. Bundan sonra bu gibi projelerde çalışacak adam bulamazsınız.
Zamanımızda iletişim, güvenirliğin sağlanması açısından mükemmel imkan sunmaktadır. Yapılacak iş son derece basittir. Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu, Gaziantep Şubesi dernek yöneticileri hemen bir veb sitesi açıp, tüm nakdi ve ayni bağışları kuruşuna ve santimine kadar halkın bilgisine sunmalıdır. Bu miktarında nasıl harcandığını yine belgelemelidir. Aynı şekilde, tahsil edilen kira bedelinin de ne kadar olduğunu, nerelere harcandığı madde madde belgelenip bakiye miktarını da bankadan alınacak resmi yazıyla sitesine koyarsa, tarihi bir hizmet yapmış olur. Bu sonsuza kadar orada kalır, bu hizmeti yapanlar hep iyilikle, minnetle ve saygıyla anılır.
Bundan sonra para toplayacaklara yol göstermiş, önderlik etmiş olacağı gibi, hamiyetperver, yardımsever insanların güvenle yeni projelere destek olmasını da sağlamış olurlar. Aksini düşünmek bile istemiyorum.
Hamiyetperver, yardımsever insanların isimlerinin bu şekilde sonsuza kadar internet ortamında, veb sitesinde saklanmasının sayısız faydası vardır. Bağışçıların devam eden nesillerinin bundan duygulanacakları, toplumda saygı görecekleri ve bu prestijin birçok aileyi teşvik edeceği muhakkaktır. Ayrıca, bu gibi sitelerin internet ortamında bütün dünyaya açıldığını da unutmamak gerekir.
AYM kararı hayati önemde…
Muharrem Sarakaya dün Habertürk’te demokrasimizi derinden etkileyecek, heyecan verici bir habere imza attı.
Anayasa Mahkemesi en fazla üç hafta içinde gelecek sene yapılacak genel seçimlerle ilgili çok önemli bir karar verecek.
Sarıkaya, AYM Başkanı Haşim Kılıç’a sorduğu, “Üç siyasi partinin bir süre önce bireysel başvuru kapsamında yaptığı ‘Yüzde 10 barajı yüksek, kaldırılmalı’ başvurusu ne oldu?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Raportör arkadaşlar çalışmalarını tamamladı, raporda önemli tartışmalar var. Konu hassas olduğu için bireysel değil de ‘genel kurul’da görüşüp 2-3 hafta içinde karara bağlayacağız.”
Sarıkaya’nın ikinci sorusu daha önemli:
“Anayasa Mahkemesi kararları, Anayasa’nın ‘Seçim Kanunu’nda yapılacak değişiklikler bir yıl içinde yapılacak seçimde uygulanmaz’ hükmüne tabi mi?”
Kılıç’ın yanıtı net oluyor:
“Hayır tabi değil, anında uygulanır. Hak ihlali kararı hemen ortadan kaldırılması içindir.”
AYM’si de sıkıntılı. Siyaset kurumunun tutuklu milletvekilleri olayındaki gibi sorunu zamanında çözemeyip kendilerine bırakmış olmasına tepkililer!
İptal kararı verirlerse, Meclis’te bu karar değişikliğini nasıl yapacak veya bu seçimde uygulanmazsa ‘4 yıl hak ihlaline katlan’ demenin de doğru olmayacağını düşünüyorlar, Bir de, HDP tek başına seçime girip yüzde 10 barajına yaklaşıp aşamazsa, bu adaletli olur mu, tartışıyorlar!
Bunun ülke boyutunun yanında Gaziantep boyutu bizi ilgilendiriyor. Baraj yüzde 3-5’e düşerse, Antep’teki 9+2+1 komposizyonunun değişeceği kesin. Mart’taki yerel seçimlerde kullanılan oy baz alınırsa, bu işten CHP’nin zararlı çıkacağı görünüyor.
Her halükarda Türkiye’yi büyük bir değişim, belki de dönüşüm bekliyor…
Ciddi bir iddia…
Önceki gün Aslan’la yaptığımız maçı kazanmalıydık veya en azından maçın hakkı beraberlikti!
Son dakikada gelen Burak’ın golü tartışmaları da beraberinde getirdi.
Önemli futbol eleştirmenleri Erman Toroğlu, Ahmet Çakır ve Serhat Ulueren son dakika faul kararının yanlış, hatta kasıtlı olduğunda birleşiyorlar. Aynı şekilde Selçuk’un 71’de 2’inci sarı karttan atılmaması gibi!..
Ahmet Çakar, daha ileri gidiyor, kırmızı-siyahlıların kalecisini suçluyor! Nasıl mı suçluyor, şöyle:
“Önce Burak'ın golünü hatırlayalım... Taç çizgisi yanında Tarık'a tartışmalı bir müdahale var. Hakem faul diyor, emin değilim. Top ortalanıyor, bir kaleci yan topta yanlış çıkabilir, zamanlama hatası da yapabilir ama Karcemarskas 25 yıldır görmediğim bir şeyi yapıyor. Top dengeli ve yavaş geliyor, 3-4 metreden topu görerek çıkıyor. Boyu ve kolları uzun ama o topu yumruklayacağına elini uzatırmış gibi yapıyor. Bu da Galatasaray'a galibiyet golünü ve şampiyonluk yarışında çok önemli 3 puan getiriyor.”
Bu çok ciddi bir iddia. Bakalım, Okan Buruk ne diyecek?..