Aklım ve duygularım…

YAYINLAMA: 11 Ocak 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 11 Ocak 2015 / 18.00

Charlie Hebdo katliamı sanki bardağı taşıran damla gibi olağanüstü büyük bir nefret dalgası yarattı, bütün dünyada.

Yalnız “Dışarı çıkmaktan korkuyorum” diyen sıradan Fransız vatandaşı Laetitia Langlois değil, bütün dünya korku içinde sıranın ne zaman kendilerine geleceğini bekliyor gibi bir haleti ruhiye içine girdi!

Fransa Başbakanı Manuel Valls, her ne kadar, “Savaşımız dinle değil, terörle” dese de biliyoruz ki islamofobi ortalığı kasıp kavuruyor.

İslamofobi, kelime olarak ‘İslam korkusu’demek. Müslümanlara karşı duyulan irrasyonel nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına geliyor.

 

Bu anlamda önceki gün en çarpıcı manşeti milyon trajlı İngiliz gazetesi ‘Daily Mirror’ atmıştı. Batı’nın, kıvırmadan gerçek düşüncesini yansıtıyordu:

They wanted todiemartyrs... insteadt heydied as a vile, pathetic, murderousscum/Şehit olmak istiyorlardı... Ama zavallı, aşağılık, pislik katil olarak öldüler!

 

İnsanları derinden etkileyen hikayeleridinledikçe/okudukça nefret dalgası büyüyor. Kurtulan rehinelerden 11 aylık bebek ve Belçikalı annesi Sarah Bitton’ın korkuyla yoğrulmuş göz yaşlarını ve sevincini bütün dünyaya canlı duyuran televizyon kameralarına  anlattıkları bütün dünyayı adeta salladı: “Bebeğimle beni ve birkaç kişiyi marketin soğuk hava deposuna sokan market çalışanı Mali’li Lassana Bathily ışıkları kapattı, dondurucuyu da durdurdu ve sessiz olmamızı fısıldadı. Bebeğimi hipotermiden korumak için ceketimi çıkardım ve onu sıkıca sararak Tanrı’dan bizi koruması için dua ettim. Kurtulduğumuza inanamıyorum.

 

Dokunaklı hikayenin bir başka gerçeği ise, bir Yahudi olan Sarah’ı, bebeğini ve diğerlerini kurtaran LassanaMalili bir Müslüman. Sarah’ın kendilerini koruması için dua ettiği Tanrı ise, Müslümanların da Tanrı’sı değil mi?

 

Dün akşam geç saatlerde dünyanın en büyük medya patronu Rubert Murdoch’un Twitter’daki, “Bütün Müslümanlar Charlie Hebdo saldırısından sorumlu tutulmalıdır" mesajı tartışmaya yol açtı.

Acaba dedim, içimden, Tatvan’daki bilbordu mu gördü?

Söz konusu afişte Paris’te 17 kişinin hayatını kaybettiği Charlie Hebdo saldırısıyla ilgili olarak, “Selam olsun Allah’ın Resulu’nü öncünü alan Kuaşi kardeşlere. Allah şehadetinizi Kabul etsin. Siz vurulunca demokrasi biz öc alınca terörizm” ifadeleriyeralıyordu.

 

Murdoch, ikinci Tweet’inde de iddiasını sürdürdü:

Filipinler’den Afrika’ya, Avrupa’dan ABD’ye kadar her yerd cihadçıların yarattığı tehlike büyüyor. Politik doğruculuk inkara ve ikiyüzlülüğe yol açıyor.

 

Nobel ödüllü büyük İngiliz yazar ve şair Rudyard Kipling, bundan 100 sene önce söylemiş:

Oh, East is East and West is West/Andneverthe Twain shallmeet!/Doğu Doğu’dur, Batı da Batı;/Bu ikili hiç birleşmeyecek

 

Dün Paris’te 1.5 milyondan fazla insan ‘Özgürlük’ için yürüdü. Yürüyenlerin hepsi Fransız değildi; aralarında Türkler de vardı, Almanlar da, Perulular da, dünyanın 72 milleti de...

Fransızlar, “17 ölü var, 66 milyon da yaralı” pankartları taşıyarak bütün Fransa’nın yaralı olduğunu ifade ettiler. En çok taşınan ise, “Ben Charlie’yim. Korkmuyorum!” pankartıydı.

Charlie’i anladık da, korkmuyorum derken kim kastediliyor? Terör mü? Murdoch’un Tweet’indeki ikiyüzlülüğü hatırlatarak, kastedilenin Müslümanlar olduğunu söylemek zorundayız!

 

Evet, aklım Rudyard Kipling’in şiirinin esiri!

Ama duygularım tam aksine, Alman Şansölyesi Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın resmine takılı kaldı.

Almanlar, 2. Dünya Savaşı’nda Fransa’yı işgal etmiş, Paris’in altını üstüne getirmiş, akla hayale gelmeyecek hoyratlıklar yapmış, Fransızlar’a çok acılı günler yaşatmıştı.

Ondan da beteri 1. Dünya Savaşı’ndaki tarihin en kanlı, en gaddar savaşı olan Verdün Muharebesi’dir.

9 ay 28 gün süren savaşta 700 bin insan hayatını kaybetmiş, kadınların saçlarıyla kafa derileri yüzülmüş, oluk oluk kan akmıştı. Fransızlar sonunda Alman işgalcileri püskürtmüştü. Bazı tarihçiler bunu örnek alarak Antep için ‘Türk Verdünü’ benzetmesini kullanmışlardır.

İşte böylesine düşman iki ülkenin en uçtaki iki yöneticisinin samimi dostluk haline bir bakar mısınız?..

 

Benim aklım her zaman duygularımın gerisindedir!

Neden olmasın, belki de bir gün barış olur...

Ülkelerin ebedi düşmanlığı yoktur, ebedi menfaatları vardır...

 

Aklım ve duygularım…