Parayı bastırana da tetikçilik yaptılar

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak ifade veren eski İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, Ömer Lütfü Topal cinayetiyle ilgili olarak üç özel harekatçıyı gözaltına aldıklarını, üçünün de cinayeti ititraf ettiğini, hatta başka cinayetler de işlediklerini söylediklerini belirtiyor.

Ancak Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, özel bir ekip gönderip, üç özel harekatçıyı Ankara’ya aldırıyor ve bir süre sonra da serbest bırakılıyorlar.

Adamlar o kadar rahat ki emniyet yakaladığında “Evet onu biz öldürdük. Daha başkalarını da öldürdük” diye ifade veriyorlar.

İşte 1990’lı yıllar,  meydanın “özel harekatçı” adı altında bir avuç eşkiyaya teslim edilip, ne yaparlarsa yapsınlar keselerine kar kaldığı bir dönem oldu.

                                                                                        ***                                                       

Beni arayıp belge vereceğini söyleyen Ahmet Demir’in, o yıllarda bölgede “Ahmet Demir” ismini kullanan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım olduğunu Susurluk skandalından sonra gelişen olaylar sırasında öğrendik.

1990’lı yıllarda devletin Güneydoğu’da istihbarat elemanı olarak kullandığı Mahmut Yıldırım, yani Yeşil, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın Susurluk raporunda ; “Etrafına topladığı itirafçılarla haraç, gasp, haneye tecavüz, ırza tecavüz, soygun, öldürme, işkence, adam kaçırma vb. gibi çeşitli olayların faili olduğu bilinirken kamu otoritelerinin kendisiyle işbirliği yapmaya devam etmesini izah etmek güçleşmektedir” şeklinde anlatılmıştı.

                                                                                          ***

Bayırdırlık  Müdürü Zekeriya Evran’ın rüşvet haberinden sonra, bir köşe yazısı ile ilgili olarak o yılların ülkücü avukatlarından Mehmet Öztürk ile de aramız açıldı.

Mehmet Öztürk, bir gün 1. Ağır Ceza Mahkemesi kaleminde karşılaştığımızda, “Bana yaptığını asla unutmayacağım” diye üstü kapalı gözdağı vermeye çalıştığında, “Ne yapacaksın, beni mi öldüreceksin” diye diklenmiştim.

Ahmet Demir'in gönderdiği tetikçi ayaklarıma ateş edip, büyük bir şans eseri bacağımı sıyıran tek kurşunla olaydan kurtulduktan sonra, o zaman SHP il başkanı olan rahmetli Hayri Tütüncüler, il yönetim kurulu üyeleriyle birlikte geçmiş olsun ziyaretine geldi.

Saldırıyı konuşurken, “Bu Zekeriya denen ahlaksız adamın MHP’li arkadaşları var. Kendisi bizim partiden güya ama onlarla da çok samimi. Bu olay bana sanki Zekeriya Evran ile Mehmet Öztürk işbirliği imiş gibi geliyor. Bunlar birine para verip, yaptırmış olabilirler” demişti.

                                                                                         ***

Emniyet olayın üzerine gitmedi. Günlerce bizi ifade, eşgal diye oyalayıp durdular. Saldırının üzerinden bir hafta geçtikten sonra o zaman Asayiş Şube Müdürü olan Yaşar Şahin’di yanlış hatırlamıyorsam. Saldırı sırasında üzerimdeki eşofmanı emniyete getirmemizi istedi. Ne yapacağını merak ederek alıp götürdük. Odasında eşofmanı poşetten çıkarıp, şöyle bir kaldırıp baktı, “Bazı arkadaşlar  kurşun deliği sağ tarafta diyordu ama değilmiş” diyerek eşofmanı tutup geri verdi. Meğer, kendi aralarında olayı kapatmaya veya saptırmaya çalışırken, “Kurşun yarası sol bacakta, ama eşofmandaki delik sağ tarafta” gibi garip bir iddiaya girmişler. İyi ki saldırıdan sonra eşofmanı çöpe atmamışız diye şükrettik.

                                                                                      ***

Dönemin Emniyet Müdürü Yahya Soy da olayların farkında mıydı, yoksa bu tür işler alt kadro ile mi götürülüyordu ondan pek emin değilim.

Ancak, Mehmet Ağar bana saldırı olayından bir süre sonra Yahya Soy’u merkeze çekerek belki de tansiyonun düşmesini sağladı.

Yıllar sonra bir gün Gazaintep’in eski valisi Hüsnü Tuğlu ile o dönemi ve Yahya Soy’u konuşurken Tuğlu. “Nurgün Hanım, biz hangi tür emniyet müdürlerinin altın çerçeveli gözlük taktığını bilecek tecrübeye sahibiz herhalde” diye, Yahya Soy’la ilgili üstü kapalı bir tespitte bulunmuştu.

                                                                                   ***

Bugün, o dönemin karanlıkta kalan olayları yavaş yavaş aydınlatılıyor. Ve devletin koruması altında insanların canına, malına kastedenler tek tek yargı önüne çıkıyor.

Kimbilir, devlet onun da defterini dürmedi ise ve yaşıyorsa, belki bir gün Mahmut Yıldırım/Ahmet Demir veya Yeşil de yakalanır ve karıştığı pisliklerin hesabını verir.

O dönemin sabıklarından Mehmet Ali Yaprak, kendisine şantaj yapan Av. Burhan Veli Torun’u öldürttüğü için yattığı cezaevinde şeker komasına girerek yaşamını yitirdi.

Zekeriya Evran, yediği rüşvetler ayyuka çıktığı için hapsi boyladı. Teşekkül halinde suçtan yargılandığı için muhtemelen uzun yıllar cezaevinde ikamete devam edecek.

Mehmet Öztürk, çok genç yaşta beyin kanseri olup yaşamını yitirdi.

                                                                                ***

Biz mi? Biz nehrin kenarında durmaya devam ediyoruz.

 

 

 

 

Parayı bastırana da tetikçilik yaptılar