Nereden nereye!..
15 yıl önce Gaziantep’in bir turizm kenti olacağını iddia etseydiniz, insanlar size en azından gülümserlerdi...
Bugün aynı iddiaya herkes olumlu bakıyor. Ama kat edecek daha çok yol var.
Dünya turizminin isteklerini kısmen karşılayabilecek durumdayız. Henüz yeterli altyapıya sahip değiliz, ancak potansiyelimiz var ve güçlü bir irade ortaya koyuyoruz.
Cumartesi günü Gaziantep için olağanüstü bir gündü. ‘Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’nün kuruluş ve lansman toplantısında büyük bir gurur yaşandı.
Geçen sene Haziran ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin birlikte organize ettikleri, ülkemizdeki 428 kazının yerel ve yabancı başkanları ile yapılan değerlendirme toplantısının sonunda, artık bir ‘Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’nün kurulmasının mutlak gereksinimi vurgulanmıştı.
Bu, haliyle ortaya söylenmiş bir laftı ve gerçekleşmesi de zordu! Kültüre ve turizme çok önem veren, icraatı ile de bunu kanıtlayan Şahin’in kafasına enstitü işi iyice yer etmiş olmalı ki Ankara’daki bu işle ilgili yüksek düzeyde yapılan ilk toplantıda samimi olarak ilgisini açıklamış. Gerisini AB Bakanı Volkan Bozkır şöyle değerlendirdi:
“Böyle bir AB projesi genellikle 3-4 sene sürer. Bakın daha 7 ay bile dolmadı, sayın Başkan Bakanımız bu işi neticelendirdi. Kendisi ile hepimiz gurur duyuyoruz. Kafasına koyduğunu kotarıyor ve zaman tanımadan neticelendiriyor. Hepimizi etkiliyor. Bundan sonraki merhalenin de en az 4 sene sürmesi beklenmelidir. Ama benim inancım sayın Başkan Bakanımızın bunu 2 seneden önce tamamlayacağı...”
Volkan Bozkır da dikkat ettim Şahin’e hep “Bakan Başkan veya Başkan bakan” diye hitap etti.
Daha önce de Sanayi Odası’nın 25’inci kuruluş yıldönümü için Gaziantep’e gelen Başbakan Davutoğlu’nun da Şahin’e hep övgüyle, gururla yaklaştığını yazmıştım.
Bakan Başkan çok çalışıyor. İnanılmaz bir üretim gücüne ve vizyonuna sahip. Hani büyük şirketlerin üretimi gerçekleştirdikleri bir ana şirketleri olur, bir de üretilen malı satan pazarlama şirketi vardır. İşte Bakan Başkan’ın da üretim şirketi çok iyi iş çıkarıyor ama pazarlama şirketi, üretim şirketi kadar başarılı değil! Üretileni iyi pazarlayamıyor!
Şahinbey Belediye Başkanı Tahmazoğlu’nun da pazarlama şirketi Şahin’in ki gibi pek iyi değil, üretilen malların bir kısmı hep depoda kalıyor. Tanıtım çok önemli. En az üretim kadar önemli.
Şahin, bir süre önce ‘Kültürü mü, gastronomiyi mi öne çıkaralım’ diye konuyu kamuoyunun tartışmasına açmıştı. Ne kadar yol alındı, bir açıklama yapılmadığı için bilemiyorum. Ama bugün gelinen noktada ‘Kültür’ün ağır bastığını belirtmeliyim.
Gerçi, kentimize gelen turistlerin çoğu yiyip içip, çok azı da müze gezip, konaklamadan gidiyor. Bu karlı değil. Bunu değiştirmek için toplantıların yapıldığını biliyorum. Ama benim görüşüm, bu toplantılarla bir yere varılamayacağı. Bunun için mutlaka profesyonel destek almalıyız. Kesenin ağzını açmalıyız.
Tabii dilim varmıyor ama, şu da bir gerçek ki, savaş tehdidi altındaki bir yere turist gelir mi?
Biz, içinde yaşayan insanlar olarak, samimiyetle ne kadar şehrimiz emindir desek de, çoğunluğun bizi inandırıcı bulacağını zannetmiyorum.
Asıl mesele de burada!
Bu tedirginliğin diğer yüzü de sanayi de karşılaştığımız, hiç de hak etmediğimiz zorluklar değil mi?
Bu sıkıntıların giderilmesi için çalışalım deniyor ama ben bu konuda bir şeyin yapılabileceğini tahmin etmiyorum.
Bir taraftan güzel haberler, diğer taraftan bu iç karartıcı durum hepimizi derinden etkiliyor.
‘Kırmızı mantolu Hanım’a el uzandı
Gaziantep’in yetiştirdiği ünlü yazar ve şair Şakir Sabri Yener, eserlerinde antepfıstığını, ‘Kırmızı mantolu Hanım’ diye tasvir eder.
“Piyasaya geldiğinde, hareket getirir, bereket getirir, ticarete canlılık getirir” der.
50 sene önce öyleymiş, bugün de öyle değil mi?
Biraz farklılıklar yok değil. Kırmızı mantolu Hanım’ı haline, gönlüne bırakmıyorlar. Eve kapatıp, metres muamelesi yapmak istiyorlar! Yani, kötülük yapıyorlar.
Ahmet Tiryakioğlu’nun Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı olmasıyla antepfıstığının kaderi değişmeye başladı. Hatta, benim değerlendirmem, “Milattan önce, milattan sonra” kadar net ve kesin.
Antepfıstığına hiç bu kadar önem ve değer verilmemişti. ‘Yeşil altın’ gibi benzetmelerle haberler yapılır, hasat mevsimi geçince de her şey unutulurdu!
Ama artık sorunlar ciddi olarak ele alınıyor, çözüm önerileri sürekli hükümete sunuluyor. Bu pek alışık olmadığımız bir şeydi bugüne kadar!
Kanada’da yaşayan arkadaşım Cenap’ın gönderdiği son karı-koca fıkralarından bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum.
Bir havayolu şirketinin bilet satışlarını artırmak için düşündüğü promosyon sonuçta şirketin neredeyse iflasına yol açıyormuş.
İş adamlarına mektup yollayan havayolu şirketi, “İş seyahatlarınıza neden yalnız çıkıyorsunuz, eşinizi de birlikte götürün. Siz biletinizi alın, eşinizinki bizden size hediye…” demiş.
Promosyon müthiş tutmuş. Doluluk oranı olmadık kadar artmış. Şirket bunun üzerine promosyonu daha da iyileştirmek için işadamlarının eşlerine telefonla ulaşarak sorular yöneltmiş. Ama daha ilk soru skandala yol açmış!
Soru: Hanımefendi, yolculuğunuz nasıl geçti, seyahattan memnun kaldınız mı?
Cevap: Ne yolculuğu, ne seyahatı!..