Bu da Geçeeeeeer!..
Zamana bağlı konuları söze bulaştırıp bir tıkanıklık, bir çaresizlik yaşandığında hemen “Bu da geçeeer!” demenin başka bir ifadeyle “Bir umut daha var” anlamına geldiğini biliriz. Biliriz ve söylenecek daha çoook söz bulunduğunu böylece ima etmiş oluruz. Bu, daha doğrusu umut kapılarının kapanmadığının işaretidir olur herkese.
Posta Müfettişi , ünlü bestekâr Osman Nihat Akın’ın “Bir ihtimal daha var” adlı şarkısındaki anlam çağrışımının peşine takılıp umudun biten bir şey olmadığı gerçeğini öğreniyoruz böylece. “Bu da geçer” ile “ihtimal/olasılık” durumunun kaynağındaki umut zenginliği yaşamın devamına yol gösteren bir deniz feneri olur her zaman, herkese…
Zaman denen ömür törpüsü “gelip-geçer”, hiç durmaz; ama “umut”, hep “Ada sahillerinde bekliyorum” durumunda bulur insanı. Böyle durumlarda belleğinin hangi noktasını araştırıp/karıştırsa insan; geçmişte yaşadığı naftalin kokan anılarıyla buluşur. Kimilerinde de umutlarını yitirme noktasında olmanın ezikliğiyle naftalinin de koruyucu yarar getirmediğini gördüğü güve yeniği, pişmanlıklar dolu anıları çıkar önüne… Öyle de olsa, kendisini bu güne getiren, bu günü yaşatan “umut pınarı”nın hiçbir zaman kurumadığını bilir. “Allah bir kapıyı kapatırsa, diğerini açar” inancı ise herkes için ayrı bir “umut kapısı”dır, böyle durumların.
Ne demek istediğimi kıyısına-köşesine dokunmadan/değinmeden sözü buraya getirmişken belirtmek isterim ki; “çıkmayan candan umut kesilmez.” diyen Ataların bu anlamlı sözünü de kulaklara küpe yapıp asıl konuma gelmiş bulunuyorum.
Bu kadar da peşrev neydi derseniz kırılırım. Bir kere kimi gördünüz sözünü öteye-beriye dolandırmadan/bulaştırmadan direkt meramını anlatanı?.. Hele de siyasetçiler… Çok af edersiniz, bu yöntem, insanımızın anlama/kavrama kıtlığından doğan bir durum değil tabii ki… Daha çok “kelam/söz salatası”na zenginlik kazandırmak çabası da diyebiliriz buna.
Ama benimkisi bunlardan hiç biri… Bir kere siyasetçi kadar geniş bir konuşma özgürlüğüm yok. Onlar birbirerine atar-tutar, birbirlerini karalar, sonunda kolkola Meclis’in yolunu tutarlar. Oysa, benim gibilerin durumu öyle mi? “Dokuzuncu Köyden kovulma” tehlikesi yanında; en küçük hatada/yanlışta yargıç önüne çıkma riski “Demokles’in kılıcı gibi” asılı durur başucunuzda. Ama ne olursa olsun umut sizin kâr hanenizde/belleğinizde bitmeyen bir kaynaktır.
Bizim gibiler için umut, demokrasinin bu topraklarda yeşerip/gelişip yaygınlaşma sevdası olarak dünden bu güne geldi. Devam ediyor.
Kim/kimler ne denli olursa olsun bu güzelliğe leke sürmeye kalktığında karamsarlık değil, daha çok özlem duyar olur bizim gibiler… İlla da yaralayıcı, eleştiri oklarını kullanmaz; kadife eldiven giyip hafiften yaralara değiniler yapsanız bile küsenler için bir şey diyemeyiz de, öfke bulutlarından yıldırım yağdıranlar olur üzerinize. Ama olsun, böyle durumlara merhem “Bu da geçeeer” diyen DP’li dondurmacı Rahmetli Kemal Amcamı nasıl anımsamam. O, DP darbe ile devrildiğinde böyle demişti, siyasetteki bilge kişiliğiyle.
Evet, Orhan Veli de, “umut fakirin ekmeği” demişti mazide. Boşuna da dememiş tabii ki… Şu günlerde “sahne-i siyaset”te giderek yükselen çirkinlik ve kirlilikleri görüp umutsuzluğa değil, yarınlara olan demokrasi güvenlerini tazeleme durumunda olanlar hep kârlı çıkacaklar bu ortamdan.
Çünkü yaşam devam ediyor.