Hikaye bu ya…

YAYINLAMA: 17 Aralık 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 17 Aralık 2015 / 18.00

Bugün köşeme merhum Aziz Nesin’i konuk ediyorum. Bu hikayesi çok kişi tarafından bilinse de, hala geçerliliğini, mizahi güzelliğini koruduğu için anımsatmakta yarar olduğunu düşünüyorum.

 

Hayvanlar, kendi aralarında, en zeki hayvan yarışması düzenlemişlerdi. Ama hepsi de yarışmanın birinciliğine iki güçlü aday olduğunu bilmekteydi; bu adaylardan biri tilki, diğeri de sansardı.

Kurnazlıkta, zekada, bu ikisine üstün başka hiçbir hayvan yoktu. Bu yarışmayı ya biri, ya öbürü kazanacaktı.


En zeki hayvan yarışmasının yapılacağı gün yaklaştıkça, yarışma birinciliğine iki güçlü aday olan sansarla tilki arasında korkunç bir rekabet başlamıştı. Bu iki zeki hayvan birbirlerine düşman olmuşlardı. Sansar tilkinin, tilki de sansarın kazanmaması için, elinden geleni yapıyordu.


Sansar,
“Tek tilki kazanmasın da, zararı yok ben de kazanmamaya razıyım...” diyordu.


Tilki de,
“Tek sansar kazanmasın da, kim kazanırsa kazansın...” diyordu.


Durum bu denli düşmanlığa varınca, sansarla tilki, en zeki hayvan yarışmasının birinciliği için başka bir aday aramaya başladılar. Öyle bir hayvan bulmalıydılar ki, zeka konusunda kendileriyle yarışa çıkamasın, onlara bir zararı olmasın, yani hayvanların en aptalı olsun.

Araya araya buldular bu hayvanı: Öküz...


 

Bir sabah sansar, yemyeşil bir çayırlıkta otlamakta olan öküzün yanına gidip,
“Merhaba öküz kardeş” diye söze başladıktan sonra, öküzün zekasını övmeye başladı.
Öküz büyük bir alçakgönüllülükle gülümseyerek, “Benimle alay mı ediyorsun sansar kardeş?” dedi.


Sansar,
“Ne diye alay edecekmişim” dedi, “Hayvanların en zekisiyle alay etmek haddime mi kalmış...”


Sansar, öküzü hayvanların en zekisi olduğuna inandırmak için diller döktü. Bununla da yetinmeyip öbür hayvanları da, öküzün en zeki hayvan olduğuna inandırmaya çalıştı.


Sansardan sonra çayırda otlayan öküzün yanına tilki gitti. Kendisine bön bön bakan öküze,
“Ah öküz kardeş” dedi, “Gözlerinden zeka kıvılcımları çıkıyor.”


Öküz,
“Ben her ne kadar öküzsem de sandığın kadar da öküz değilim, kendimi bilirim” dedi.


Tilki,
“İnan olsun öküz kardeş, senin o zeka kıvılcımları çakan pırıl pırıl gözlerine bakarken hipnotize olup kendimden geçiyorum. En zeki hayvan yarışmasının rakipsiz tek adayı sensin…”
dedi.

 

Tilki, öküzün zekasını tanıtmak için, can düşmanı sansardan daha büyük bir reklam kampanyasına girişti.
Hayvanlar, öküzün zeki olmadığını, yarışmayı kesinlikle kazanamayacağını elbet biliyorlardı. Ama sansarla tilkinin, kendilerinden baskın çıkıp en zeki hayvan seçilmemesi için, öküzün zeki olduğu yalanına inanmadıkları halde inanmış göründüler. Birbirlerine öküzün ne büyük zekası olduğunu ballandıra ballandıra anlatmaya başladılar.


Aman zürafa kardeş, bizim öküz yok mu, ben onun kadar zeki hayvan görmedim...”


Hiç bilmez olur muyum, devekuşu kardeş, öküz benden bile zekidir. Sen ne dersin leylek kardeş?”


En zeki hayvan yarışmasında ben oyumu, gözümü kırpmadan öküze vereceğim…”


 

Dağlar, taşlar, ormanlar, çöller, kayalar, dereler, hayvanların öküz övgüleriyle yankılanıyordu:
“Hayvanların en zekisi öküzdüüüür!”


Öküzden daha zeki hayvan yoktuuuur!”


Bizim en zekimiz öküüüüz!”


Bütün hayvanların bu yoğun propagandası karşısında öküz de yavaş yavaş, gerçekten hayvanların en zekisi olduğuna inanmaya başlamıştı. Kendi kendine şöyle diyordu:
“ Çakal, sansar, tilki, bütün hayvanlar söylüyor, hayvanların en zekisi benmişim. Hepsi de aldanmıyor ya, öyleyse dedikleri doğru...”


 

Yarışma günü geldi. Bütün hayvanlar, öküzün hayvanların en zekisi olduğunda anlaştılar. Kalan oylar da bölününce, en çok oyu ‘Öküz’ aldı ve öküz seçimi kazandı... Böylece öküzün hayvanlar toplumundaki yeri, işi, görevi, düzeyi yükselmiş oldu. Öküz artık kasıla kasıla yürüyor, şişine şişine böğürüyor, yayıla yayıla kuyruk sallıyordu..


Gel zaman, git zaman... Hayvanlar arasında, çiftesi en pek hayvan yarışması yapılacaktı. Hiç kuşkusuz, çiftesi en pek hayvan, ya at ya da katırdı.
Yarışma günü geldi. Bütün hayvanlar, öküzün çiftesi en güçlü olduğunda birlik gösterdiler. Böylece en zeki hayvan olan öküzün, çiftesi en güçlü hayvan olarak da hayvanlar toplumundaki yeri, işi, görevi, düzeyi daha da yükseldi.


Öküzün burnu büyümüştü, yanına varılmıyordu artık.


 

En koruyucu hayvan seçimi yapılacaktı. Elbette hak, çoban köpeğiyle kurt köpeğinden birinindi. Ama en koruyucu hayvan seçiminde çoban köpeğiyle kurt köpeği bile oylarını öküze vermişlerdi.


Öküzün,
“Ben kendimi bile koruyamam...” demesi, seçilmesini önleyemedi. Ama seçimden sonra öküz de kendisinin en koruyucu hayvan olduğuna inanıp böğürerek, köpek taklidi yapıp havlamaya çalıştı.


 

En büyük hayvan seçimi yapılacaktı. Ya fil, ya deve kazanacaktı yarışmayı. Ama karınca bile kendini hayvanların en büyüğü sandığından, fille deveyi büyüklükte çekemiyor, başka bir hayvanın birinci olmasını istiyordu.
Fille deveye gelince, onlar da birbirlerine düşmüşlerdi. Seçim yapıldı. Çok demokratik bir seçim olmuştu. Öküz, seçimi kazanmış, hayvanların en büyüğü seçilmişti.
Artık böbürlenmesinden, öküzün yanına varılamıyordu.


 

Gel zaman, git zaman... Hayvanlara yeni bir başkan seçilecekti. Oldum bittim hayvanların başkanı elbet aslan’dı. Yine bir aslanın başkan seçileceğine hiç kuşku yoktu. Ama ne var ki, kaplan da başkanlığa adaylığını koymuştu.


Aslan ve kaplan,
“Ne o, ne ben!” demeye başladı.
Bütün hayvanlar, hak etmediklerini, layık olmadıklarını bile bile hayvanların başkanı olmak istiyorlardı. Her başarılı, her güçlü kıskanıldığından, onlar da aslanla kaplanı çekemiyor, kıskanıyorlardı.


İşte böyle böyle hayvanların başkanlığına öküz aday gösterildi. Çünkü hayvanlar, inanmadan öküzü en zekileri seçmişler, ama sonra sonra inanmaya başlamışlardı. Öküzü, yalan olduğunu bile bile, en güzel hayvan seçmişler, sonradan bu seçim resmileşince kendi yalanlarına inanmaya başlamışlardı...
Eh,  böyle olunca, en zeki, en çiftesi pek, en hızlı koşan, en yakışıklı, en yırtıcı, en düşünür, en iyi koruyan, en büyük hayvan olan öküz, neden hayvanların başkanı olmasındı?


 

İşte böylece seçim zamanı gelince, bütün hayvanların oybirliğiyle öküz başkan seçildi. Başkan öküz, kendini gerçekten başkan sanarak başkan gibi davranmaya başlayınca, hayvanlar da bu davranışı karşısında onu gerçekten başkan sanmaya başladılar. Hayvanların tarihini yazan gergedan, çağını yazdığı tarih kitabına bu olayı şöyle yazdı:


"Filler tepişir olan otlara olur... Öyle zaman gelir, güçlüler birbirine girer, arada öküz bile başkan olur."


 

 

Hikaye bu ya…