Sevinçler ve üzüntüler...
Yaşamın tür tür evreleri var. Çocukluk, gençlik, ihtiyarlık gibi... Her evrenin de kendi içinde yaşanan günleri var. Dün benim yaş günümdü.
Tabii ki bir yaş daha -dönemindeyim çünkü- ihtiyarladığımı dostlarım/arkadaşlarım bana anımsatmadılar/unutturdular.
Öylesine bir yoğun bir telefon trafiği yanında sanal ortamda çeşitli yollarla iletilen kutlamalarla mutluluktan sarhoş oldum.
Yaşamın bir anlamının da; hep var olması gereken dostluklardan/arkadaşlıklardan kaynaklandığına dün yaşayarak bir kez daha tanık oldum.
Gazetemiz İLKHABER Ailesi'nin sürprizi ise çok farklı ve anlamlı oldu bu konuda...
Gazete merkezine gelmem çağrısını aldığımda aklıma hiç yaş günüm gelmedi inanınız.
Merkeze geldiğimde Genel Yayın Müdürümüz Tekin Atay, Genel Koordinatör Alpaslan Beşli, gazeteci/yazar arkadaşlarım İhsan Öksüz, Turgay Beşyıldız, Hakkı Emiroğlu, Varol Uzlu, Bekir Sami Eroğlu ve orada konuk olarak bulunan sayın Mustafa Erdem ve sayın Ersin Kalfa'nın sohbetlerine ortak oldum.
İçimde "Niçin beni çağırdılar?" sorusu varken Tekin Atay, açıklamasını yaptı; "- Hocam, artık 'Dostişi' değil, 'Başyazı' yazacaksınız." demez mi?
Hiç, ama hiç beklemediğim bir sürpriz... Bir ödül...
Diyecek bir söz yoktu. Gazetecilikte buna terfi denir. Memnuniyetimi ve teşekkürlerimi ifade ettim.
Böylece "Dostişi" köşemi dinlenmek için rafa kaldırdım.
Bu birinci sürprizin arkasında ikincisi geldi.
İLKHABER AİLESİ olarak benim için yaşgünü düzenlemiş sevgili arkadaşlarım.
Bu ne güzel duyarlılık, bu ne güzel değerbilirlik...
İlk kez bir yaşgünü pastası keserken mutluluktan içimde ilkbaharın ılıman iklimiyle birlikte kır çiçekleri açtı.
Çok sağolun, çok yaşayınız sevgili arkadaşlarım.
Xxx
Gazeteci, yaşamını meraka/öğrenmeye adamış bir kişidir... Sabahleyin uyandığında gece neler oldu merak eder. TV haberlerini kahvaltıdan önce izlemek ister.
Ben de dün sabah uyandığımda gazetedeki kutlama geldi aklıma. İlkhaber'e baktım önce.
Mutlu haber okuyayım derken içim yandı:
"Anne ve oğlu soba kurbanı... Rize'de sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenen anne ve oğlu öldü."
Terör kapımızı çalıp şehitler veriyoruz. Ciğerimiz yanıyor.
Trafikte Azrail her gün nöbette, ölüm çetelesi tutuyor. Gurbet ile sıla buluşamıyor.
Ve ısınmak için kullandığımız kömür ayrı bir ölüm kapısı oldu nice yıldır insanımız için.
Ölüm nedeni belli... Kömür zehirlenmesinden kaynaklanan acı bir sonuç...
Peki, kömür dağıtan anlayış hiç mi, bunun üzüntüsünü duyup, önlenmesini düşünmüyor?
Xxx
Yaşam işte böyle...
Bir kefede mutluluklar...
Diğerinde acılar/üzüntüler.