Eğitim... "Milli"lik... Ve yaz-boz ayarsızlığı...
Nereden ve nasıl bakarsanız bakınız kişioğlu; yaşamda ilgi alanına giren konularda zamanla kendi kişiliğini oluştururken, dengeli bilgi edinmenin ayarını kaçırıyor ve çeşit-çeşit kimliklerle çıkıyor önümüze.
Kimi kaprisli, kimi nankör, kimi üçkağıtçı, kimi hoşgörülü, kimi aydın, kimi muhafazakar, kimi bilgili... Kimi bilgisiz.
Çok tür yapıda insan var dünyamızda...
Saymak olası değil.
Bu noktada kişinin çocukluk ve gençlik çağlarında aldığı/gördüğü eğitim/öğretim çok önem kazanıyor.
Bunu "ulusal gerçekler" yönünden değerlendirip başaran toplumlar yarınlar için emin adımlar atmış oluyorlar böylece.
Kim de, bu konuyu savsaklıyor ve kendi siyasal çıkarları doğrultusuna çekmek istediğinde, işte orada huzursuzluğun temeli atılıyor.
O zaman "Ali yazar, Veli bozar" dönemleri yaşanıyor.
Xxx
Türkiye, eğitim konusunu taa baştan "milli" amaç olarak belirlemiş... Belirlemiş ama, bu "milli"lik, gelen-giden her siyasi hükümetin algısına göre akortlanmış/ayarlanıp bugünlere gelinmiş...
Her dönemde "içerik kavgası" yaşanan bir eğitim anlayışının "milli"liği de tartışılır oldu bu açıdan.
1963-65 döneminde iki yıl yedek subay öğretmenlik yapmıştım. O tarihten bu yana öylesine değişimler yaşanmış ki... Yazsam, bu köşeye sığmaz.
Eğitime/öğretime zenginlik/kalite kazandırmak yok; şekil üzerinden değişiklikler peşinde koşup başarılı görünme hevesi yaşanıyor nedense.
Bir zamanlar, öğrencilerin giysi birliğine takılan kafalar; "Bu faşist bir uygulama... Kıyafet birliği mi olurmuş. Kalksın!.." emriyle aklınca eğitime katkı verdi! Aksine, sokaktaki çocuklardan hangilerinin öğrenci olduğu şaşkınlığı yaşanıyor şimdilerde.
Bir sistemin "Milli" oluşu, o konunu tümüyle devlet tarafında sahiplenildiği anlamına gelir. "Zorunlu eğitim" işte bu bakımdan "milli"lik kimliği taşır. O zaman, bu dönem öğrencilerinin devlet eliyle "zorunlu eğitim"e tabi olması gerekir değil mi?
Ama her haliyle/durumuyla...
Bu yaş grubu öğrencilerin -çok şükür- şimdilerde kitapları karşılanıyor ama o kitaplar da içerik açısından tartışma konusu...
"Milli"lik kimliği daha bu noktada tartışılır oluyor.
Madem ki bu çocuklar "zorunlu eğitim"e tabi, onların ayakkabısından, tüm giysisine, defterine, silgisine, boya kalemine, hatta devlet yurtlarda barınmasına değin tüm gereksinimleri devletçe karşılanmalı...
"Milli"ilk böyle olur.
Ama, -maalesef- böyle olmuyor.
Bunu da inşallah ileride görürüz.
"Milli" olarak algılanan/bilinen, tanımlanan alana dışarıdan "özel" hizmet alımı çok sıkı devlet denetimiyle olursa eğitimde birlik/bütünlük sağlanır ancak...
Zedelenme, bozulma olmaz.
Diğer alanlar için de bu böyledir kuşkusuz.
Xxx
"Bir dokun, bin ah..." dinle örneği bir dönemden geçiyoruz.
Kimileri çıkmış piyasaya dört-altı yaş çocuklar için yatılı kurs/kreş açma derdinde...
Konu velilerin tasarrufunda... Niçin açmasın ki?
Ama dört yaşında...
Bu konu çok düşündürücü...
Kimler yazıyor, bilemiyorum ama tabelacı esnafımızın işi yoğun olmalı bugünlerde. "Ali yazar, Veli bozar" örneği okulların tabelaları her yıl değişiyor.
Nasıl mı?
Bakıyorsunuz, geçen yıl okulun adında "Anadolu" sözcüğü var, bu yıl onun yanına "İmam Hatip" tanımlaması yapılmış...
Yaz-boz işi...
Eğitim bu canım!..